Bugünlerde insanlık zor günlerden geçiyor.
Bir yanda hiçbir şey umursamadan hayatlarını yaşayanlar, bir yanda hayatta kalma savaşı verenler, bir yanda televizyonları başında dizileri izleyip hayatı toz pembe görenler.
Bir yanda huzursuz, gelecekten endişe duyarak uykusuz sabahlayanlar, diğer yanda ayakta uyuyanlar, uyutulanlar.
Bir yanda belirsizlik içinde günü güne ekleyenler, diğer yanda umutla karanlığın açılıp aydınlığın gelmesini bekleyenler.
Bir yanda hüzünlü, yaralı, kırgın yürekler, öte yanda dediğim dedik diyenler.
İnsanlık için en sinsi tehlike ise kanıksamaktır. Kanıksamak, bir şeyin sık tekrarlanması sonucu alışkanlığa dönüşüp olağan görmektir. Başlangıçta garip, inanılmaz ya da yabancı gelen şeyler zamanla normalleşir ve bizi duyarsız hale getirir.
Kanıksamak, bizi duyarsız, tepkisiz, ruhsuz bir toplum haline de getirir.
Oysa ne demiş Ozan Arif: ,
Nerede bir can ölse,
Oralı olur yüreğim
Olmalı zaten,
Olmazsa insan olmaz yüreğim
Nerede bir acı, nerede bir haksızlık, nerede bir adaletsizlik, nerede bir yoksulluk varsa oralı olmalı yüreğimiz. Birisinin acısını görmezden gelmek, acıya duyarsız kalmak, bu dünyanın geleceğini kaybetmek anlamına gelir. Bu dünya herkese yeter. Yeter ki ötekileştirmeden, sevgiyle, bir birlik ve beraberlik içinde olalım.
Hepimizin gelecekle ilgili umuda ihtiyacı var. İktidar yetkilileri, bize her şeyi toz pembe gösterenler, pazar yerlerini dolaşmalı, esnafla, parasızlıktan evlenemeyen, evlenip evliliğini devam ettiremeyenlerle, kirasını ödeyemeyenlerle, iş yerlerini siftah yapamadan kapatanlarla konuşup artarak devam eden mutfak yangınına acilen müdahale etmeleri gerekir. Devletin tüm ülkeye yayılacak şekilde sosyal yardımları arttırması ve işsizlere daha hızlı destek sunması gerekir.
Ayrıca toplum olarak bireysel sorumluluklarımızı hatırlamalı, “Benim derdim değil, beni sokmayan yılan bin yıl yaşasın” anlayışını terk edip “Komşun açsa, senin tok olmanın anlamı yok” anlayışına geri dönmeliyiz.
Albert Einstein der ki: “Dünyayı eski haline getiremezsiniz, ama yeni bir yol açabilirsiniz.” Geçmişin sorunlarını çözmek zor olabilir, ama iyi bir toplum inşa etmek mümkün olabilir. Yeter ki adaletsizlikler, acılar ve haksızlıklar karşısında susmayalım, sesimizi yükseltelim.
Demokrasi, insanlık, adalet, vicdanlarımız zor günlerden geçiyor.
Nasıl geçecek bu günler derseniz, herkes ama herkes bunu vicdanına sorsun.
O gereken cevabı verecektir.
SERPİL GÜLEÇYÜZ