Kızılkeçili’ye veda, Anıt Ağaç’a bir merhabadır. Anıt Ağaç’ın, göklere uzanan dalları onu çok daha görkemli kılıyor. Tanık olduğu geçmiş, insanda merak uyandırıyor. Gövdesine dokununca sanki eski güzel günleri yaşıyor gibi insan. Manevi huzuru yaşatan Anıt Ağaç günümüzde pek çok turistin ilgisini çekmektedir. Kazdağları’na düzenlenen turların uğrak noktasına haline dönen Anıt Ağaç ile vedalaşmak zor olsa da artık ayrılık vakti gelmişti.
Can dostum bisikletim ile Anıt Ağaç’ı geride bırakmanın üzüntüsü yaşadık. Buna rağmen yolumuza devam ettik. Sımsıcak güneş ile zeytin ağaçları o hüznü dağıtmayı başarmışlardı. Yolun iki tarafının da zeytin ağaçları ile çevrili olduğu Zeytinli Köyü’ne giden yol, hiç bitmesin istiyordum. Sanki antik kentlerin birinde ilerliyormuşum gibiydim. Sanki bir antik tiyatronun ya da bir o dönemlere ait bir kütüphanenin önünden geçiyormuş gibi. Yolun sonunda daha önemli bir yere varacakmışım gibi. Sanırım bu hislerim, isteklerimi anlatıyor. Kazdağları’nın, o dönemlerdeki gibi yeniden kültürün merkezi olmasını istiyorum.
Bu hislerim ve isteklerim ile ilerlediğim yolun sonuna gelmiştim. Günlerden cumartesiydi. Zeytinli Köyü’nün pazarı, beni karşıladı. Zeytinli Köyü’ne ve çevredeki diğer yerlere gezmeye gelenlerde benim gibi pazarı büyük bir ilgiyle dolaşıyordu. Şifa ve sağlık dolu Ege otları herkesin önceliğiydi. Köy kadınlarının emeği ekmeklerin de hakkını yememek gerekir. Köy hayatının bütün sıcaklığını yaşadığım pazarı geride bırakmıştım. Artık Zeytinli Cumhuriyet Meydanı’ndaydım. Bu topraklarda yaşıyor oluşumuzu borçlu olduğumuz başta Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve Zeytinli’nin Kuvayi Milliye Kahramanı Kazak İsmail’in aziz ruhları önünde sonsuz minnet ve saygıyla eğildiğim heykellerine uzun bir süre baktım durdum. İçinde bulunduğumuz günleri sorgulama gereği gördüm. Onlara layık olabilmek için daha çok çalışmamız gerektiğini bir kez daha anladım. Umutsuzluk nedir bilmeden yoluna devam Ata’nın bir evladı olarak, kendi yoluma devam ettim.
Zeytinli Cumhuriyet Meydanı’nda, öyle büyük bir pankart asılı ki orada bulunanların görmemesi kaçınılmaz. Sanat ile ilgisi olmayan bir kimse bile acaba bu bahçede neler var diye merak eder. Sanat ile ilgilenmeden bir ömür da geçer mi? Bana göre elbette geçmez. Ama ne yazık ki sanatı hayatına dahil edememiş onlarca kimse var. Oysaki sanatın duyarlılığı her birimizin yüreklerinde hep yaşıyor olsa bu dünyada kötülükler hiç barınamayacak.
Sanat ve sanatçıya her zaman destek anlayışım ile pankartın peşine düştüm. Pankart ve Zeytinli sokaklarındaki ‘’SANAT BAHÇESİ’’ yazılı oklar, insanı adeta saklı cennete ulaştırıyor. Zeytinli ’de 60. Sokak’a doğru ilerlemek, beni bambaşka bir dünyaya götürdü. Bu dünya sanatın özgürlük dünyasından başka bir şey değildi. Duvarların, değen elin sihri ile anlattıkları hayatımızı güzel kılacak her şey. Beni mutlu eden rengarenk çiçekler, kelebekler, hayatın yaşamaya değer oluşunu haykırıyordu. Sanatı ile bu güzel hisleri yaşatan değerli ressam Ülkü Acar’ın ta kendisidir. 20 yıldır Zeytinli’de eşi ile birlikte yaşayan Ülkü Bey, Sanat Bahçesi’nin yaratıcısı. Zeytinli sokaklarına hayat verdiği gibi köyün sanat elçisi. Zeytinli halkının hem sanata hem de bölgenin yaşadığı sorunlara dair duyarlı olması için büyük bir çaba harcıyor. Bu çabasını takdir etmemek elde değil. Umarım bu yolda daha çoğumuz yanında yer alırız.
Değerli ressam Ülkü Acar, 1940 doğumlu. Kendisi ile kahve eşliğinde Eski Balıkesir’e dair güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Kendi İlkokulu olan günümüzde olmayan Mithat Paşa İlkokulu’ndan, yaşadığı mahalleler olan Hacı İlbey ve Aygören’den, önceki dönemlerdeki sosyal yaşantıdan, 1994 yılında çevre derneği ile verdiği mücadeleden gibi geçmişe özlem duyduğumuz pek çok konudan bahsettik. Yeni Balıkesir’i de, yani günden güne beton yığınına dönüştürülen, eski Balıkesir Evleri’nin, caddelerinin izinin silindiğini, anılarımızın çalındığı, yerine tüketim toplumu olmamamıza yönelik bizleri tuzağa düşüren yapıların yer aldığı büyükşehirden içimiz burkularak konuştuk. Balıkesir halkının, büyükşehir oluşu neden kültürel ve sanatsal anlam da anlamadığını sorguladık. Balıkesir için geleceğin çok daha iyi olmasını diledik.
Ülkü bey, saygıdeğer eşi ve oğlu ile keyifli sohbetimizin ardından sıra Sanat Bahçesi’ni gezmeye gelmişti. Bahçe’nin her köşesi başlı başına bir sanat cenneti. Bir köşe de Nazım şiirlerinden esinlenen Ülkü beyin , şiirleri kendine göre yorumladığı resimleri yer alıyor. Bir köşede kahve fincanları, çay takımı, gramafon, avize, tepsiler gibi pek çok eşyaların yer aldığı antika eşyalar. Başka bir köşede bölgemizin altını zeytine dair Ülkü beyin eserleri. Doğayı bize adeta o an sanki bir doğa yürüyüşüne çıkmışız gibi canlılık ile anlattığı değerleri eserler. Bir taşın üzerine çizdiği geyik figürleri gibi doğanın izleri. Ülkü beyin, yangından sonra doğanın uyanışını, insanoğlunu hayata yeniden tutunuşunu anlattığı tablosu beni çok etkiledi. Diğer tablolar da gerçekten oldukça başarı çalışmalar. Hangi köşeye, hangi esere hayranlıkla bakacağımı bilemedim. Her birinin sıralanışı, görsel sunumu Ülkü beyin sanatçı ruhunu yansıtıyor. Ustalığını bizlere aktaran Ülkü Bey çok emek vermiş. Bu büyük emeğinin önünde saygı ile eğiliyorum.
Sanat ile iç içe olmak için öyle büyük harcamalara, büyük büyük salonlara hiç gerek yok. Ülkü bey gibi yeteneğiniz, azminiz ve toplumsal duyarlılığa sahip olmanız yeterli. Toplum olarak elimizi taşın altına sokmayı sevmeyiz ama bilip bilmediğimiz her konuda nutuk atmayı pek severiz. Bu sığ anlayışa sahip kimselerin fikirleri lütfen kendisine kalsın. Onun yerine Sanat Bahçesi ile tanışalım, dost olalım. Ülkü beyin, çocuğu gibi baktığı Sanat Bahçesi’nin devamlılığını sağlamak için lütfen bir ziyareti esirgemeyelim. Eserlerden almasak bile gönlümüzden ne kopuyorsa bağış kutusuna varlığımızı hissettirelim. Sanat Bahçesi’nin, geleceğe miras kalması zorunluluktur. Zeytinli’nin gelişimi içinde çok önemlidir. Kazdağ Çiğdemi olarak benim de, siz değerli okurlarıma buradan çağrım olsun. Ülkü bey ve ailesi, sizleri bekliyor. Bu değerli ailemizin kapısı sanatseverlere, Kazdağı tutkunlarına her zaman sonuna kadar açık. Onların hoş sohbeti ile hem sanatın insana değer katan havasını iliklerime kadar hissettim hem de kişisel düşünce ve görüşlerimi sanatın özgürlüğünde dilediğim gibi anlatacağım dostlar edindim. Kendimi çok şanslı hissediyorum.
Değerli ressam Ülkü Acar ve ailesinin evi de olan Sanat Bahçesi’ne, bulduğum her fırsatta gideceğim. Orada bulunmak hayatımın zenginliklerinden bir tanesidir. Bana böylesine güzel bir gün yaşatan Acar ailesine canı gönülden sevgilerimi iletiyorum. Sizleri yeniden ziyaret etmek için sabırsızlanıyorum. Sanata olan yaklaşımınız gibi aile yaşantınız da bizlere örnek. Ne mutlu sizlere ki Kazdağları’nın eteklerinde Sanat Bahçesi’nde yaşıyorsunuz. Evinizde kırk yıl hatırı olan kahve eşliğinde sanat, dostluk, umut dolu bir gün geçirdim. Her birinize çok teşekkür ediyorum. Zeytinli’nin aydınlığa tamamen kavuşmasının yolunu çizmişsiniz.
Zeytinli’nin, Kaz Dağları’nın en güzel ve özel yerleşim merkezlerinden biri olduğunu sakın unutmayalım. Ona ve tarihine Acar ailesi gibi sahip çıkalım. Köyümüzün her köşesinin Sanat Bahçesi gibi olması bizlerin elinde. Bunu hayata geçirebilmek için neler yapılmaz ki? Bunları da konuşacağız sevgili okurlarım. Çocukluğumun sarı yeşil boyalı parklar da geçtiğini asla unutmuyorum. Bir Altınkumlu olarak, Zeytinli’mizin hep en güzele ulaşmasını istediğimi bilin. Bunun için sanatın, bilimin, doğanın ortak aklında buluşalım. Yarın çok geç olmadan kendi dünyamızda sanat bahçeleri oluşturalım.