Gittiğim yerlerden zeytin ile ilgili ürünler almadan dönmüyorum. Bu kimi zaman zeytin desenli bir tabak, bir tepsi, buzdolabı süsü kimi zaman da yaşlanmış zeytin ağacından üretilen el yapımı bardak altlığı, çerezlik, sabunluk oluyor. Zeytin desenli takılarda çok şık duruyor. Sanki kadınlara ayrı bir zarafet, asalet, farklılık kazandırıyor. Son zamanlarda zeytin desenli bir siyah elbisemin olmasını çok istiyorum. Zeytin desenli elbise fikri nasıl oluştu bunu önümüzdeki zamanlarda siz değerli okurlarım ile paylaşacağım.
Aldığım zeytin desenli ürünleri günlük hayatımda kullanıyorum. Sevdiğim, değer verdiğim kişilere de benzer ürünleri hediye olarak vermeye çalışıyorum. Sofralarımıza bereket, bolluk, şifa getiren zeytine verdiğimiz önemi vurgulamalıyız. Her şeyin hızlıca tüketildiği günümüzde, kültürel ve manevi değerlerimizi yansıtan ürünleri satın almaya özen gösterelim. Bu ürünleri bin bir emekle bizlerin beğenisine sunan zanaatkârlarımızı unutmayalım. Emeğin, kutsal zeytinle buluşmasına tanık olalım. Yeni yıla sayılı günler kalmışken hatırlatmak istedim.
Zeytinin, hepimizin hayatında bir yeri vardır. Aramızda zeytini her sabah kahvaltısına konuk etmeyen yoktur. Çoğumuz zeytinyağlı yemeklerin tadına doyamayız. Salatalarımızda zeytinyağı olmazsa olmaz. Kekik, nane, karabiber gibi baharatlar ile zeytinyağı buluşunca ortaya lezzet cümbüşü çıkar. Ülkemizde zor günler yaşayan zeytin, pek çok ailenin geçim kaynağıdır. Zeytin ağacından esinlenen şair ve yazar edebiyatımıza eserler kazandırmıştır. Zeytin ve zeytin ürünleri, doğal yaşama yönelişin artışı ile de önem kazanmaya devam ediyor.
Zeytin, yaprağı, çiçeği ve çekirdeği ile de pek çok alanda değerlendiriliyor. Zeytin yaprağı çayını mutlaka deneyin. Her yudumunda sağlığınız için ne denli önemli olduğunu hissedeceksiniz. Zeytin çiçeği kolonyası, marka değeri taşıyan parfüm ve deodorantlardan çok daha güzel bir kokuya sahip. Belki de benim gözümde zeytin, bir ana gibi herkesi kucaklayan , aynı çatı altında toplayan, herkese eli dokunan bir iyilik meleği olduğu için böyle düşünüyorum. Haksız da değilim ki. Zeytin değil midir; her eve giren, bizlere sağlık getiren, paylaşıldıkça güzel olan her şeyi arttıran. Bu yönleri ile de içimden “zeytin, kadındır” demek geliyor.
Kadın, yuvasını ayakta tutar. Zorluklara rağmen sevgisini hiç eksik etmez. Ana kucağı, en güvenilir yerdir. Kadının sevgisi, şefkati çıkarsızdır. Hayatı boyunca çabalar, didinir durur. Yoktan var eder kadın. Çocuklarına, her şeyin doğrusunu öğretir. Kadının eli değdiği her şey, daha özeldir. Kadınların, kibarlık, güzellik, zarafet, asalet gibi değerlerin temsilcisi olduğunu biliyoruz. Kısacası kadının anaçlığı, zeytinin varlığı gibidir. Zeytin, kökleriyle ile ihtiyaç duyduğu suyu bulur. Can suyu olur bulunduğu toprağa. Kendisine uzanan ellere armağanlarını sunar. Kendisine kıyanlara kin tutmaz. Uğradığı haksızlıkları görkemli varlığı ile bertaraf etmesini bilir. Yeniden filizlenir bin bir umutla. Göğe uzanır barış timsali yaprakları. Zeytin de kadın da güçlüdür. Kimse kolay kolay ikisini de yıkamaz. Hayat devam ettiği sürece bu böyle devam edecektir.
Zeytin yaprakları, başlı başına anlamlıdır. Yeşilin, hayal edemeyeceğimiz kadar farklı tonlarını yansıtır. Kurudukları zaman çok daha özel bir kimliğe bürünürler. Genellikle zeytin yaprakları barışı akla getirir. Eski Yunan mitolojisinde tanrı ve tanrıçaların güçlerini gösterdikleri taçları da zeytin yapraklarından yapılmıştır. Daha doğrusu bize aktarılan budur. Zeytinin her şeyi ile kutsal olduğunu düşününce de bunun yanlış olmadığı da ortada.
Zeytin yapraklarının bezendiği bir taca sahip her kadın, herkesin beğenisini kazanır. Zeytinin temsil ettiği değerleri taşımanın onuru zaten en çok biz kadınlara yakışır. Biraz da kendime ve hemcinslerime pay çıkartayım. Biz kadınlar güzel hediyeler ile şımarmayı, kendimizi özel hissetmeyi severiz. O nedenle beni hoş görün.
Zeytin yapraklarının yeşil göründüğüne aldanmayın. Hayatın bütün renklerini, acısıyla tatlısıyla yansıtırlar. Yağmur çamur demeden, sert rüzgarlara aldırış etmeden, yeri geldiğinde çocuğunu bile geride bıkarak ailesinin geçimine katkı sunabilmek için zeytin hasadını gerçekleştiren eli öpülesi kadınlarımızın her birine, zeytin yapraklı taçlarımızdan takılsa ne güzel olur. Onların yaşadığı zorluklara göğüs germesinin ödülü olsun bu taç.
Ne yazık ki zeytin gibi kadın da zor günler yaşıyor. Ülkemizi yöneten anlayış, yemin etmiş kadını her alanda yok etmeye. Kadın da zeytin de benliğinde, yaşadığı üzüntüleri, acıları, hüznü de barındırır. Kazdağlarımızdaki direnen zeytin ağaçlarının çığlıkları, acı doluydu sanki. Bozuk düzene isyan ediyorlardı. Bazen de rüzgar eşliğinde feryat ettiler. Her bir ağacı tek ten savunacağız diyen kadınlar, kendilerini buldu belkide direnişte. Ondandır en ön saflarda yer alması. Kadın farkındadır çünkü kendinden susması istenildiğinin. Namusuyla, erdemliliğiyle, bilgisiyle herkese gereke cevabı vermeyi bilir kadın. Yaşadığı olumsuzlukları olumluya çevirmesini de bilir. Kadın dayanışması, zeytin ağaçlarının doğayı sarıp sarmalaması gibidir.
Zeytin ve kadın, pek çok konuda ortak kaderi paylaşıyor. Hayatta aynı yönlerde birleşen iki kutsal değer. Değerleri bilindikçe, sahip çıkıldıkça, önemleri bilindikçe sihirli güçlerini serpmeye devam edeceklerdir. Yeter ki biz onlarla savaşmayalım. Yanlarında yer alalım. Varlıklarının yaşamsal öneme sahip olduğunu unutmayalım.
Bazen yolunda gitmeyen işlerin sihirli değnekle düzene girmesini isteriz. Düzeliverse ne güzel olur değil mi? Zeytin yapraklarıyla kendime bir taç yaptığımı varsayıyorum. Ve ben bu tacımı başıma geçirdiğim andan itibaren o istediğimiz sihirli güce artık sahibim. Güç benim elimde. İstediğim her şeyi yapabilirim. Korkmayın size bir zararım olmaz. Güç zehirlenmesi yaşamam. Aksine zeytin ve kadına kötülükleri yaşatanları ortadan kaldırırım. Zeytin desenli elbisem de üzerimde olsun. Çok sevdiğim Kazdağlarımda, Kuzey Egemde dolaşırken sanırım elbisemi de tacımı da hiç çıkarmam. Zeytinin, mitolojik çağlardan beri hayatımızda olduğunu unutmayın. Masalsı istekleri ile hiç büyümeyecek olan ben Kazdağı Çiğdemi’ni de hoş görün.
Geçtiğimiz yaz, yine bir gün gezgin ruhum ile Ayvalık sokaklarında dolaşıyordum. Daha önce ziyaret ettiğim Atölye Zilli’nin önündeydim. İlk gelişimde ürünlerini çok beğenmiştim. Zeytinin ev sahibi olduğu, kadınların özgürlüğü bir başka yaşadığı Ayvalık için önemli sanat duraklarından biri olarak görmüştüm. Atölyeyi var edenlerin iki kız kardeş olduğunu öğrenmiştim. Üreten kadın, hep farklıdır. Bu farklılık burada sanat ile hayat bulmuş. Evlerimizde günlük kullanabileceğimiz, hediyelik alabileceğimiz nice güzel ürünler karşımdaydı. Atölye binası da tarihi Ayvalık mimarilerinden biriydi. Zeytinin tarihi yolculuğunu da çağrıştırıyordu.
Resim bölümü mezunu Melahat hanım ve kardeşi, İstanbul’un herkesin yaka silktiği kargaşasından kaçıp Ayvalık’a yerleşmişler. Doğadan, üretmekten, paylaşmaktan, yerel değerlere sahip çıkmaktan yanalar. Fırınladıkları seramikler ile istediklerini harmanlıyorlar. Bizlere de çabalarsak vazgeçmezsek neyi istersek ona ulaşacağımızı anlatıyorlar. Ürünlerin renkleri, çizimleri, şekilleri de kadının gücünü sergiliyor. Fabrika yapımı olan ürünlerde bulamayacağınız değerler bunlar. Onlar önce görüntüleriyle sizi aldatırlar. Sonra da sizi mutlu etmezler. Ne gerek var onları satın almaya.
Ayvalık’ta ve Kuzey Ege’de Atölye Zilli gibi, el emeği ürünleri satın alabileceğiniz sanat duraklarımız çok var. Daha önceki yazılarımda bazılarını sizlere tanıtmaya çalıştım. Tanıtmaya devam edeceğim. Bu yazım ile de Atölye Zilli’den bahsetmek istedim. Hem de zeytini ve kadını anlatmak istedim. Zeytini, kadınla eş değer gördüm. Zeytin yapraklı bir tacı, en çok kadına yakıştırdım Günümüz gerçeklerini gözler önüne serdim. Çocuk yanımla masalsı dünyama sizleri konuk ettim.
O güzelim sıcacık yaz gününde, kendi hayal dünyamda bütün yazdıklarımı yaşamıştım. Atölye Zilli’de ürünlere tek tek bakarken görüvermiştim zeytin kadını. Bir delikanlının, bir genç kıza anında vuruluşu gibiydi . Zeytin ve kadının buluştuğu ürünü görmemle bütün bu yazdıklarımın aklıma düşmesi. Zeytinin kutsallığını, kadının her zaman üzerinde taşıdığını fark etmiştim. Bu üründeki kadının biraz da kederli olduğunu düşünmüştüm. Zeytinin, zalimlerle mücadele ettiği kavgayı anımsayıvermiştim. Kadının acı çeken yüzünü, zeytin yapraklarıyla gizlediği kanısına vardım. Nedendir bilmiyorum ama böyle hissetmiştim. Zeytin kadını mutlu, şen şakrak, süslü püslü bir kadın olarak düşünemedim.
Bana şuan bile bu hisleri yaşatan, bu düşünceleri ruhumda uyandıran zeytin kadın ürünü elbette satın aldım. Atölye Zilli’yi bütün içtenliğimle kutluyorum. Zeytin ve kadına dair her şeyi, aklımın her köşesine zerre zerre işleyecek gerçeklikte bir ürünü herkes var edemez. Bütün alkışlar Melahat hanım ve kardeşine. Aklınıza, yüreğinize, emeğinize sağlık. Kadının isterse her şeyi yapar deriz. Bunu bir kez daha doğruladınız. Bu ürününüz, sesini duyurmak isteyen kadınlara umut olsun. Sizin gibi üreten emekçi kadınlar ile zeytinin ve kadının artık hiçbir olumsuzluk yaşamadığı günlere ulaşacağız. Buna inancım sonsuz.
Zeytin kadın seramik eserinizde, kadının başına yerleştirdiğiniz yapraklı taç ile kadının düşünsel gücünü ne de güzel anlatmışsınız. Bu gücünden yayılan kıvılcımlar ile dünyaya güzellikler konduracak işte kadındır demişsiniz. Hatta haykırmışsınız. Kadının Cumhuriyete, Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkarken haykırması gerektiğini belirtmişsiniz. Eserinizde, kadının güzelliğini saçları da ortaya koymuş. O kıvılcımlar saçlarından dökülüvermiş. Etrafına saçılmış dağılmış. Kadının, her çocuğuna sevgisini eksiksiz paylaştırdığı gibi. Hasatta dökülen zeytinlerin her eve ulaştırdığı bereket gibi. Duvarımda asılı durdukça bir kadın olarak hayata karşı dik durmam gerektiğini unutmamam gerektiği gibi. Bu ülkenin bir vatandaşı olarak zeytinimize sahip çıkacağım gibi. Zeytin ve kadın gibi hayattaki benzerlikler her zaman güzelliklere açılsın. Yılın son günlerinden umudu yeni yıla taşıyalım. Siz değerli okurlarıma bütün iyi dileklerimi sunuyorum. Herkese iyi pazarlar olsun.
