Zeytin sonbaharla birlikte kendini hissettiren, kışın yaklaşmasıyla olgunlaşıp kendini toprağa salıveren bu yeryüzünün en bereketli meyvesi zeytin ağacı nasıl çoğalıyor, hikmeti nedir, teri var mı? hiç düşündünüz mü? Öyle ya zeytinin çekirdeğini eksek de toprağa olmuyor. O yabani zeytinlikler nasıl üredi, nasıl çoğaldı, doğa da…
Zeytin, sonbahar ve kış aylarının en bereketli ve en güzel meyvesidir.
Ünlü tarihçi Herodot, zeytine “kara altın”, zeytinyağına “sıvı altın” demiştir. Öyle petrol gibi dünya ekonomisinde ki gücü 70-100 yıl olmayıp en az 3 bin yılın üzerindedir. Gelecek dünyanın da yaşamında insanlar için yaşam iksiri olarak varlığını sürdürecektir. İnsanların hastalığı üzerinden kocaman bir ekonomi yaratanların tek korkusu zeytin ve zeytinyağının ve zeytinyağı sabununun yaygınlaşmasıdır. Sağlıklı yaşamın garantisi sağlıklı üretilen ve özenle kullanılan zeytinyağıdır. İçinde kimyasalın olmadığı tek yağdır.
Yere atılan yani doğaya atılan zeytin çekirdeklerinin çimlenmediği dikkatli gözlerden kaçmamıştır. Zeytin çekirdeği çimlenmiyorsa zeytin ağacı nasıl oluyor…
“Doğada zeytin meyvelerini en çok sevenler sadece insanlar değiller. İnsanların bu konudaki rakipleri karatavuk (Turdus merula) adı verilen küçük siyah renkli kuşlar. 24-25 cm boyunda ve simsiyah tüylerle kaplı olan ve gagaları sarı- kavuniçi renkli olan bu sevimli kuşlar zeytin meyvelerini çok severler. Bu meyveleri bir çırpıda yutan bu kuşlar kursaklarında zeytinin etli kısımlarını sindirirler. Ancak, onlar da bizim gibi odunsu yapıda olan zeytin çekirdeklerini sindiremezler ve dışkılama yoluyla sindiremedikleri çekirdekleri dışarıya atarlar. İşte sadece bu karatavukların kursağından geçmiş olan zeytin çekirdekleri toprağa düştüğünde çimlenebilir. Çünkü karatavuk kursağındaki küçük taşlarla ve sahip olduğu kuvvetli asitlerle zeytin çekirdeklerinin odunsu kabuğu, sindirim sırasında incelir ve yumuşar. Bu yüzden de karatavuklar tarafından kabukları inceltilmiş ve yumuşatılmış çekirdekler toprağa düştüğünde çimlenebilir. ZEYTİNLERİN GERÇEK DOSTU OLAN KARATAVUKLAR SAHİP OLDUKLARI BU ÖZELLİKLE BİZLER İÇİN ÇOK ÖNEMLİ.”
Doğa da herşeyin bir karşılığı var…
Akıl insana verilmiş ve farkına varılması istenmiş…
İnsan öyle mahvedici ki doğa da değeri para olan herşeyi hızla kurutuyor… Midesi doyuyor da gözü doymuyor.
Oysa insan öyle çok benziyor ki zeytine….
Zeytinin terini biliyor musunuz…
ZEYTİNİN TERİ;”EGE’NİN BAZI YERLERİNDE OLUR. AĞAÇ AYNI AĞAÇTIR, AMA HER YIL KASIM AYI SONU GİBİ DENİZDEN KARAYA ESEN RÜZĞARLA ZEYTİN AĞAÇLARINA BİR MANTAR BULAŞIR. BU MANTAR ZEYTİNİN TERİNİ GİDERİR, ACISINI ALIR. DALINDA OLGUNLAŞIR ZEYTİNLER. TOPLANDIĞINDA YEMEĞE HAZIRDIR ANLAYACAĞIN. KÖY ENSTİTÜLERİ DE BÖYLEYDİ. DALINDA OLGUNLAŞAN ZEYTİNLER GİBİ İNSANLARI OLDUKLARI YERDE YETİŞTİRMEYE, ONLARIN BİLGİLERİNİ DE DİĞER İNSANLARA BULAŞTIRMAYI AMAÇLAMIŞTI.”(HÜSEYİN AMCA-HURMA ZEYTİNİ)
Ya zeytinin hikmetini… Ve bu hikmetin neredeyse insanın kaderiyle benzeştiğini biliyor musunuz?
Zeytinin hikmeti ile insanın kaderi birbirine öyle benzer ki…
“Zeytinin hikmetini bilir misin? Meyveleri ile karnımızı doyurmuş, yağını çıkarmışız. Kandillerde yakıp aydınlanmışız, sabunu ile temizlenmişiz, odunu ile ısınmışız. Giderek ona benzemişiz.
– Nasıl yani?
– İnsan da doğanın meyvesi değil mi? Sofradaki zeytin çanağından aldığı zeytini ışığa doğru tutup;
– Doğup büyüdüğünde zeytin tanesi gibi acı, yeşil bir meyve insan. Çoğunu sıkıp yağını çıkarıp posasını da sabun yapıyoruz. Yani heba olup gidiyor. Bir kısmını sofralık ayırıyor selede tuza yatırıp acı suyunu atmasını buruşup bu hale gelmesini sağlıyoruz. Veya salamura yapıp olduğundan daha şişkin gösterişli hale getiriyoruz. İnsanlara da böyle yapmıyor muyuz? Okullarda okutup okutup hayata hazırladığımızı sanıyor ya şişiriyor ya da buruşturup atıyoruz insanları.”
Ya zeytinin geceleri oksijen ürettiğini biliyor musunuz…
Ya zeytin ağacı ile kanka olan incir ağacının zeytine gelebilecek hastalıkları önden görüp, sezip haber verdiğini biliyor musunuz…
Daha yazayım mı…
Zeytin ağacına Cumhuriyet devleti boşuna Hazreti Muhammed’in nuru payesini vermemiş… O öyle büyük ki… O bu dünyanın yaşam kaynağı, o yaşıyor biz ölüyoruz, gelen nesilleri de doyuruyor…
İnsanın zeytin ağacıyla tanışması neredeyse 8 bin yılı geçmiş…
M.Ö. 2500 yıllarında Kral Minos’un Knossos’taki sarayında bulunan zeytinyağı küpleri, Girit Adası’nın en önemli geçim kaynağıydı. Zeytinyağı ticaretinin tanıklığını bugün bize kanıtlayan bu küpler ve eski birçok belgedir.
Barışın simgesidir zeytin dalı. Beyaz güvercinler gagalarında taşırlar zeytin dalını…
Buraya dikkat çekiyorum:
Eski antik zamanlardaki Yunan ve Roma medeniyetlerinde ise, zeytin ağacının şerefli geleneğini koruyabilmek adına, zeytinliklere girme, yetiştirme ve toplama işlemini yalnızca iyi ve dürüst insanların yapmasına izin verilmiştir.
Bugün ne yazık ki sahtekarlar ellerinden gelen her türlü kötülüğü yapıyorlar ve sahtekarlıkla çok büyük paralar kazanıyorlar.
Zeytin ağacı gönül koymaz. İnsanoğlu sürekli her hasat mevsiminde döver, o sadece bir yıl küser sonra yine kıyamaz çocuklarına verir, sağlık iksirlerini…
“Ağaçların bilgesi, zeytindir kuşkusuz… En çelimsizi bile kendini kabul ettiren bir ağırbaşlılık, bir suskunluk içinde… Yaşlarını bilen yok. Roma’nın, Bizans’ın izlerini taşıyor bazıları… Zamanlar geçmiş, sahipler değişmiş ama onlar kendi ölümsüzlüklerinde…”(Mehmet BAŞARAN)
Sevgi ve saygılarımla…