Zamanın ruhunu okumak için, önce zaman kavramına konuk olalım. Dil Bilgisi anlamında: Geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman ve üç zamanı kapsayan; geniş zaman diye işlenir.. Tarihi olarak geçmiş zamanlar; yüz yıllarla(asır), bin yıllarlave çağlar olarak; ilk, orta,yeni, yakın… çağ olarak öğrendik.
Yıl olarak tanımlanan zaman dilimi, kendi içinde mevsimler, aylar, haftalar, günler olarak dilimlenir.
Bir günde kendi içinde; 24 saat olarak dilimlenir, Saat;60 dilimlidir. Dakikalar, saniyeler ve saliseler olarak en küçük zamanı belirledik. Yaşarken, her nefes alışımız ve nefes verişimiz ayrı an’lar da gerçekleşir.
Her an’ı, an’a ekleyerek, günü güne, ayları aylara, yılları yıllara bağlayarak yaşam devam ediyor.
Bizlerde her yaşadığımız zaman dilimine yeni anlamlar yükleyerek günü gün ederiz.
Günü, güne ekleme çalışmalarımızda; iş,aş, barınma, korunma, yaşam sağlığı, gelecek kaygılarımız ağır basmaktadır. Yaşadığımız günlerin illetine, melanetine karşı, toplumsal, ulusal, evrensel iş birliği ve dayanışma çalışmaları ön ne çıkmaktadır. Sağlık ve güvenlik kuruluşları ile yerel yönetimlerin azimli ve vefakar davranışları kutlamaya ve alkışlamaya değer.
Tüm yerleşkelerde alınan korunma uygulamaları, bizleri endişelendirmemeli. Kuralsızlık, kuralsızlıklar doğurur. Toplumsal kargaşalara neden olur.
Bu kargaşaların olmaması için önce kendimizi sorgulamalıyız. Bugün ben; kendim, ailem ve içinde yaşadığımız toplum için hangi faydalı işleri yaptım? Diyebilmelisiniz.
Kendiniz, kendinizde farklar yaratmalısınız.
“Bir matematik profesörü Nobel ödülü alır. Ödül töreninden sonra ki ilk dersinde öğrencilerinden biri şöyle bir soru sorar:
– Efendim! Dünyada yüzlerce matematik profesörü var. Ancak bu kadar bilim adamı arasından, ödülü size layık gördüler.
Sizi diğerlerinden ayıran özellik nedir?”
Profesör merakla bekleyen öğrencisine;
– Doğrusunu söylemek gerekirse, hepsini anneme borçluyum. Çünkü ben küçük bir öğrenciyken; diğer çocukların anneleri, onlara ‘Söyle bakalım, öğretmenin sorduğu sorulara doğru cevap verebildin mi?’ diye sorarlardı.
Benim annem ise; söyle bakalım derdi. ‘Bugün öğretmenine iyi bir soru sordun mu?’ işte beni farklı yapan bu oldu..”
Ahlaken, dinen, yasal olarak, insani sorumluluklarımız var. Ahlaken; kendimize ve yaşadığımız ortama ihanet etmek ahlaksızlık, inancımızı biçimlendiren Kur’an’ı Kerim; “ Nisa Süresi 59’ncu Ayet açık ve net: “Ulü’l-emr’ e itaati emreder. TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI giriş bölümünde ; “Toplumun, huzur ve güvenliği, bekası…” esası üzerinde biçimlenen yasalar ve emirleri dikkate alma sorumluluğumuz var.
Tüm yasama, yürütme, yargı organlarıyla birlikte salgın hastalıklar, doğal afetler ve görülmez bilinmez olaylara karşı gerekli güvenlik ve sağlık tedbirlerinin alınmasından, devletin kurum ve kuruluşları gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.
Tüm güvenlik ve sağlık önerilerini yok saymak gibi bir fantazimiz yok. Her kurum ve kuruluş görevlerini başında olduğu, haberleriyle donanıyoruz.En az zararla, acıyla bu melenetten toplumumuzun korunması hedeflenmektedir.
İnsanlık binlerce yıldır, salgın hastalıklarla savaşmaktadır.
Dünyanın tüm insanları; aynı güneş altında, aynı geceleri aynı gündüzleri yaşamakta, Aynı rüzgarlar, serinletiyor aynı bulutların yağmurlarıyla yıkanıyoruz.
Başka bir dünya yok ki;
“ASIL OLAN HAYATTA KALABİLMEK…” İlluminae’den.
Tüm tedbirler bu anlamdadır. Kendimizi yarınlara sağlıklı, huzur ve güven içinde taşıyabilmek.
YARDIM KOLİLERİ ÜZERİNDE Kİ DUYGULAR;
İtalya’ya gönderilen tıbbı MALZEME koli üzerinde;
“ Bizler aynı denizin dalgaları, aynı ağacın yapraklarıyız.” SENECA
JAPONYA Budist Şiiri; Çin’e tıbbi koli üzerinden;
“ Farklı dağlara, nehirlere sahip olsak da, aynı güneşi, aynı ayı, gökyüzünde paylaşıyoruz.”
BİZDE KENDİ ÖZÜMÜZDEN EKLEYELİM;
Nazım Hikmet RAN; ” Yok öyle umutları yitirip, karanlıklara savrulmak, unutma, aynı gökyüzü altında direniştir yaşamak…” sağlık ve huzur dolu günlere * İ D U R A K İ *
Duygu ve düşüncelerinizi saklamanıza gerek yok. BİR TEBESSÜM, BİR GÜLÜMSEME, TÜM OLUMSUZLUKLARIN PANZEHİRİDİR.
Sevgi ve sağlıkla kalınız.