Bilim Teknik dergisini çoğumuz biliyor.
1968 yılından bu yana yayınlanan ve ana dergi dışında şu an Bilim Teknik Çocuk ve Meraklı Minik gibi dergilerle süreli yayınlarını genişleten, dergi dışında pek çok alanda da kitap yayınlayan TÜBİTAK’ın olmazsa olmazı.
Azımsanmayacak bir tiraja sahip.
Bu ay zamanda yolculuğa dalmışlar özetle…
İletmek istedik.
İnsan ömrünün ortalama 75-80 yıl olduğunu hatırlayacak olursak bugünden teee 5500 yıl önce, MÖ 3500’lerde tekerleği icat eden insanoğlu 2022 yılında gök adamızın merkezinde bulunan Sagittarius A adlı kara deliğin görüntüsünü elde eder konuma gelmiş.
3500 yıl önce ateş bulunmuş.
200’lü yıllarda İtalya’da ilk elektrik motoru üretilmiş.
4. yüzyılda ilk kadın matematikçi Hypotia 13 ciltlik aritmetik kitabı yazmış.
8. yüzyılda Harezmi cebir ve algoritma çalışmaları yapmış.
1272 yılında Cacabey Kırşehir’de gözlemevi kurmuş.
1420’de de Uluğ Bey.
Tesla 1527’de teleskobu icat etmiş… Galilei 1648’de mikroskobu.
Samuel Morse, 1844’de telgrafla ilk mesajı göndermiş.
1876’da Bell, ilk telefon görüşmesini yapmış.
1903’de ilk motorlu uçuşlar gerçekleştirilmiş Wright Kardeşler tarafından.
(1903’deki bu gelişmenin ardından yeni doğmuş Cumhuriyet’in kendi uçağımızı yapar hale geldiğini hatırlarsak eğer savaştan kurtuluşa çıkan Türkiye Cumhuriyeti’nin o zamanlarda hiç de dünyayı ıskalamadığı gerçeğini görürüz bir kez daha)
1990’da Hubble Uzay Teleskobu fırlatılmış.
2002’de Satürn’ün halkalarını incelemeye başlamış insanlık.
2015’de Aziz Sancar Nobel Kimya Ödülü almış.
2021’de bugüne kadar yapılan en güçlü uzay teleskobu James Webb fırlatılmış.
Elbette köşemiz kapsamında tüm bilimsel gelişmeleri aktarmamız imkansız, birkaç tane örnek aldık sadece.
Bilim her gün yeni keşif ve ilerlemeler içindeyken maalesef bir zamanların bilim alanında öncü olan İslam, Asya ve Ortadoğu inanılmaz bir gerileme içine girdi, hikayeyi ve o cenahtaki duraklama ile cahiliye devrine dönüşü de hatırlatmamıza gerek yok.
Türkiye’ye baktığımızda ise yalpaladığımızı görüyoruz.
Hem müthiş bir insan kaynağı ve nice benzersiz beyne sahibiz ama ne üniversitelerimiz özerk, ne de bilimsel alana yeterli bütçe ayırıyor devlet.
Bir tarafta özellikle insansız hava araçları bakımından pek çok ülkeyi kıskandırır bir grafik çiziyoruz ama bir tarafta da kendi fabrikalarımızı yabancılara satıyor, üretimden, tarımdan, hayvancılıktan vazgeçerek her türlü doğal kaynağımızı hunharca tüketme yolunda ilerliyoruz.
Cumhuriyetin ilk yıllarında kasasında varlık bulunmayan bir ülkenin 15-20 yıl içinde yaptığı gelişmelerle bugünün imkanları içinde böyle güzel bir ülkede nelerle uğraştığımızı, neleri yaşadığımızı görünce insanın aklına mukayyet olabilmesi mümkün mü?..
THK Üniversitesi’ne Arap Dili ve Edebiyatı profesörü atanması üniversitenin kimliğine uygun mu?..
Boğaziçi Üniversitesi başta olmak üzere pek çok nazar boncuğu üniversitemizin son yıllarda ne kadar yıpratıldığını, ivme kaybettiklerini görmüyor muyuz ve bunların kasıtlı yapıldığını bilmiyor muyuz?..
Diyanet’in bütçesi altı bakanlık bütçesini geride bırakmış, eğitimin her kademesi inanılmaz sorunlar ve yokluklar içine gömülmüşken bilim nasıl ilerleyebilir?..
Hele hele bir kısım cahiliye kalıntılarının voleybolcu millilerimizin şortlarıyla uğraştıkları… Ekranların ve hayatın hurafeye boğulduğu günümüz Türkiyesinde bazı haber(!) kanallarının da deniz yüzünden petrol toplayıp pet şişeye koyduklarını haber yapıp bunu milyonlara izletebilecek kadar ileri boyuta geçtiklerini hatırlayacak olursanız…
“Zaman yolculuğunda gerçekten nereye gidiyoruz” diye sormaz mı insan?