Anadolu’nun Türklerin olduğunun ve bu topraklardan gitmeyeceğimizin “son noktası”dır 30 Ağustos.
Atatürk’ün söylevini okuyamıyorsanız eğer, Gençliğe Hitabe’yi bir kez daha tane tane, kelime kelime, sindire sindire okuma gerekliliğinin olduğu günlerdeyiz.
Hep öyleydi.
Ama şimdi daha da önemli.
Çünkü; dünyanın hiçbir yerinde kendi tarihini unutup hurafeleri, çarpıtmaları kafasına yerleştirip neye inanmak istiyorsa ona inanan bu kadar büyük bir kitle olmamıştır.
Nasıl bir hale geldik ki; Zafer derken bile “zaferi abartmayın, n’olmuş ki” diyenler çıkıyor medyada.
Evet, Türkiye Türklerindir.
Türk dendiği zaman bunun adı gerçeği bilenler açısından için hiçbir zaman ırkçılık olmamıştır.
Atatürk milliyetçiliğinde saklıdır Türk.
Kader birliği, tarih birliği yapanların, ezelden beri omuz omuza mücadele eden, kardeşçesine yaşayanların yurdudur bu topraklar.
Bizimle kader birliği yapmamış, bu topraklarda yaşanan acılarla büyümemiş, olgunlaşmamış, tarih birliği ile alakası olmayan bilumum mülteciler bizim kardeşimiz değildir.
Ne fikir birliği vardır, ne ortak inanç, tarih ve ülkü.
Türkiye’nin bugün bir kez daha Zafer gururunu yaşadığı bugünde, yarınlar için önümüzdeki en büyük sorun ekonomiden de öte mülteciler ve içimizdeki nankörlerdir.
Nasıl bir hale döndük ki; Türk kelimesine alerjisi olanlar ağzına almaktan çekiniyor.
Nasıl bir akıl tutulmasıdır ki Atatürk’ün söylediği her söz, bugüne ve yarına ışık tutarken onun altında ezilen zavallılar Atatürk’ü kurucu/kurtarıcı önder yerine sanki vatanı kurtaran o değilmiş gibi saldırmaktalar.
İşin en üzücü yanı ise tarikat ve cemaat gibi yapılanmalara ve Atatürk’e saldıranlara sessiz kalan, hatta bıyık altından gülen, bu saçmalamadan hoşlanan ve sırt sıvazlayan her cenahtan siyasilerin bulunmasıdır.
Türk kelimesinden kaçarlar.
Türkçe’ye bayrak açarlar.
T.C. kısaltmasını silerken küçülürler..
Atatürk’e bitmek bilmez kinle saldırırlar.
Anayasa’nın değişmez maddeleri tek dertleri olmuştur.
Arap ve Arapça hayranıdırlar ama ne Arap ülkelerinde yaşamayı tercih ederler ne de Arapça’yı bilirler.
Arapça’yı kutsal addederler; Türk yurdunda Türk Dili’ni küçümserler.
Tarihi feslilerin yazdığı kurgulardan ibaret sayanlara yabancıların yazdığı eserleri okumalarını öneririz.
Hatta feslileri özellikle başka gün kalmamış gibi 10 Kasım’da ziyaret eden yüksek idarecilerin de.
Atatürk, “dahili ve harici düşmanlar” derken elbet o tarihlerde de farkındaydı içimizdeki nankörlerin.
İçimizdeki nankörlerin insan hafzalasına oturtulamayan kör düşmanlıkları artarak sürdüğü için ne bir olabiliyoruz ne de diri.
Görüntümüz muhteşem!
İçimize ayna tutunca, dalların bir kısmı çürümüş, kurumuş.
Bugün Zafer günü.
“Son zafer olmasa, öncekilerin de kutlanacak hali olmayacaktı” dediğinizde bile kutuplaşmanın ortasına düşüyorsunuz.
Oysa çeyrek yüzyıl öncesine kadar bu kadar tuhaflaşan bir toplum değildik.
Şimdi Fatih, Abdülhamit, Atatürk karşılaştırması ve yarışı yapılıyor.
Malazgirt ile 30 Ağustos yarıştırılıyor.
Çanakkale’de Atatürk silikleştirilmeye çalışılıyor.
Bindiği dalı kesen bir ülkenin nadir örneklerindeniz maalesef.
Cumhuriyet’in 100.yılındayız ama kamu kurum ve kuruluşlarında ne kadar coşku görebiliyoruz?..
Bugün Zafer.
Tarihi, siyasetçilerden ve hocalardan(!) dinlemek yerine tarihçilerden okuyabilirsek eğer; ne kadar gurur ve şükran taşımamız gerektiğinin ayırdına varabiliriz.
Bugün gurur günümüz.
Bizi bugünlere kavuşturanlara şükran günümüz.
Cumhuriyet’in 100.yılını yaşarken umalım ki gelecek günler bindiğimiz dalı kesmeye çalışanlara fırsat verilmeyen/vermediğimiz günler olsun.
Ulus bilincimiz açık olsun.
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.
Sizi tebrik ediyorum, elinize, aklınıza ve kaleminize sağlık.ZAFER yazınızı okudum, anlaşılmayacak hiç bir kavram ve kelime yok, hepsini anladım, keşke bunları anlamayanlara zorla ve her gün sabah, öğle ve akşam okutabilsek. Bu şekilde okumalarını sağlamak da bizim bir görevimiz olsun, kaderde, kıvançta ve tasada bir ve beraber olan TÜRK HALKI 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN