“23 Nisan, Türkiye ulusal tarihinin başlangıcı ve yeni bir dönüm noktasıdır. Bütün bir düşmanlık cihanına karşı ayağa kalkan Türkiye halkının, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni meydana getirmek hususunda gösterdiği harikayı ifade eder.”(1)
23 Nisanlar çocukluğumuzun en coşkulu, en güzel günleriydi.
Tek sınıflı bir köy okulunda, okuldan bando eşliğinde marşlar söyleyerek bayram yerine gitmek,
Öğretmenimizin verdiği bir görevi heyecanla yapmak veya bir şiiri coşkuyla okumak.
Çeşitli yarışlarda yer almak sonrası alkışların verdiği moralle sıramıza gitmek.
Akşam yapacağımız müsamere için masalarımızı sahne, sıralarımızı izleyicilerimizin oturmaları için hazırladığımız, sınıfımızda köy halkını heyecanla bekleyiş…
Gemici fenerleri ve lüks lambası ışığında piyesimizi oynamak…
Çocuk yüreğimizle 23 Nisanların coşkusunu yaşamak, büyütüyordu bizi…
Zamanla, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı 23 Nisan 1920’nin sıradan bir tarih olmadığını, özünün, milletin; padişah, kral, sultan vb. gibi tek kişinin yönetiminden kurtulup, kendi kendini yönetmesi olduğunu kavradık.
Hakimiyetin kayıtsız ve şartsız millete ait olduğunu, milletin gücünün üzerinde hiçbir gücün olmadığını, olamayacağını öğrendik.
Benimsedik yaşam tarzımız oldu.
Yaşatmaya devam edeceğiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının, ulusal onurun 100’ncü yılını buruk bir şekilde kutlayacağız.
Burukluğun belli başlı iki nedeni var.
İlki, COVI-D 19 salgınına karşı tedbir amaçlı sokağa çıkma yasağının olması nedeniyle sokak, cadde, meydanlarda değil evlerimizin, pencere ve balkonlarında telafisini sonra yaparız düşüncesiyle 23 Nisan coşkusunu yaşamaya çalışacağız.
İkinci neden ise parlamenter sistemin yerine, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilme süreci.(2018)
Bu süreçte;
Türk Ulusu’nun, milli mücadelesini yürüten, bağımsızlık savaşını kazanan, vatanı kurtaran, 29 Ekim1923’te Cumhuriyeti ilan eden Gazi Meclisi, işlevini ve ağırlığını yitirmeye başlamıştır.
23 Nisan’ımızı ve diğer milli bayramlarımızı kutlatmamak isteyenler, özünü unutturmaya çalışanlar var.
Milli bayramlara sahip çıkmadan, dini bayramlara sahip çıkılabilinir mi?
İstiklal Marşı’mızın yazarı Mehmet Akif’in şu dizeleri ne kadar öğretici,
“Bu ezanlar- ki şehadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.”
Bağımsız bir ülkenin, milli bayramları olur. Ezanlar da, dini bayramlar da, milli bayramların güvencesinde, ebediyen yaşamaya devam eder.
Unutmamak gerekir ki;
“Millî egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmağa mahkûmdurlar.”(2)
Mazlum milletlere örnek olmuş Gazi Meclisin açılışının, 100.yıl törenlerine katılıp katılmama tartışması yaşanıyor.
İç acıtıcı ve ayıp ötesi bir durum!…
Gazi Meclisimizin yarası bir an önce parlamenter sisteme dönülerek sarılmalı.
Okul sıralarında oturarak, 23 Nisan 1920’de, Atatürk’ümüzle birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışında bulunan Karesi mebuslarımızı ve katılan tüm kahramanlarımızı rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.
Yaşasın yüzyıllık destan
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti…
Kaynak:
*(1) (1922, Atatürk’ün S.V.D., syf. 96)
*(2) 1929 (Atatürk’ün B. N. S. 82-83)
Ayhan Öztürk