Barış; ateşkes, silahsızlanma, dirlik, huzur, rahatlık, zenginlik kısaca sosyal düzendir. Dünya ülkelerinin ve insanlarının güvenliğine, hukuka ve kazanılmış haklara koşulsuz saygıdır.
İlkel toplulukların zorunlu bir görev gibi gaye edindikleri savaş, insanlık tarihinde geçmişten günümüze kadar siyasî, ekonomik, dini ve milli gibi birçok gaye için araç olarak kullanıldı ve hala kullanılmaya devam ediyor.
Mustafa Kemal Atatürk “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” derken; bir taraftan yurt içinde huzurla güvenli ve insana yakışır bir şekilde yaşam sürülmesini öte yandan milletlerarası uyuşmazlıkların barışçı yollarla çözümlenmesini ve milletlerarası güvenliğin de önemli olduğunu vurguladı.
Zira Türk inkılabının temel ilkelerinden birisi ve Türk dış politikasının dayanağı olan “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesinin temelinde, insan sevgisi ve insanlık anlayışı vardır.
Atatürk dünyada barışın önemini, “Dünyada ve dünya milletleri arasında sükûn, vuzuh ve iyi geçim olmazsa bir millet kendisi için ne yaparsa yapsın huzurundan mahrumdur. En uzakta zannettiğimiz bir hadisenin bize bir gün temas etmeyeceğini bilemeyiz” sözleri ile dile getirdi.
Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı üyesi ülkeler, barış içinde bir dünyaya dikkat çekmek için 1 Eylül’ü Dünya Barış Günü olarak ilan ettiler ve kutlamaya başladılar. Zira ülkeler ve ülkelerarası çağdaşlaşma ve kalkınma ancak barış ile sağlanabilir.
Hatırlama ve ders alma mahiyetinde kutlanan bu önemli güne, Almanya’nın Polonya’yı işgal ederek başlattığı ve milyonlarca insanın hayatını kaybettiği, evsiz, yurtsuz, sakat kaldığı ve her anlamda sefaletin yaşandığı küresel bir savaş olan, İkinci Dünya Savaşı sebep olmuştu.
Birleşmiş Milletlerin 2001 yılında aldığı karar ile 21 Eylül olarak değiştirilen Dünya Barış Günü, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde halen 1 Eylül tarihinde kutlanmaya devam ediyor.
Dünya ve insanlık için bu denli önemli olan barışın, temellerini atmak, bu konuda dünya insanlarını bilinçlendirmek ve barışın öğretilebilir bir değer olduğunu vurgulamak için Birleşmiş Milletler Merkezinde her yıl 21 Eylül’de tüm dünya ülkeleri adına barış çanı çalınıyor.
Bu çan, tüm kıtalardan katılan çocukların bağış yaptıkları paralar ile Japonya’da üretildi ve üzerinde “Mutlak Barış” yazıyor.
Bu küresel hareket, insanlığın sürekliliğini sağlayacak olan çocuklarımızın devletleri yönetenlere ve bizlere barış içinde huzurla güvende yaşayacakları bir dünya istediklerinin, ivedilikle dikkate alınması gereken anlamlı bir bildirimiydi.
Zira barış ve güven ortamı, günümüzde insanlığın en çok arzu ettiği ve ihtiyaç duyduğu değerler arasında. Ancak aksine dünyanın barış içinde bir yer olmaması ne yazık ki bu ihtiyacı arzudan öteye geçiremiyor.
Barış öğretilebilir bir kavramdır ve eğitimciler bu hayati kavramın okul öncesi eğitimden başlamak üzere okullarda ders olarak verilmesi görüşündeler. Bu görüşün önemsenmesi ve güvenle yaşanabilir bir dünya için uygulamaya geçirilmesi, dünya barışına ve kişiler arası anlaşmaya kuşkusuz katkı sağlayacaktır.
Bir günde, bir haftada veya bir ayda alınan savaş kararlarının aksine başta Birleşmiş Milletler ve UNESCO olmak üzere yaklaşık otuz yıldır gündeme getirilen, akademik çalışmalarla görüş beyan edilen, kararlar alınan ve insanlık için önem arz eden barış ortamının, dünya üzerinde hala sağlanamamasının gerekçesi ne olabilir?
Sebebi insan olan her olumsuz girişimin vakit geç olmadan bir telafisi vardır. Ancak bu konudaki telafi, yurtta ve dünyada barışın ne kadar istenildiğine bağlıdır.
Zira dünyanın dört bir yanında iç-dış savaşlar son bulmadan ve küresel silahsızlanma gerçekleşmeden dünya barışı söz konusu olabilir mi?