Elimde öyle büyük bir sihir gücü olsa Yunanistan ile Türkiye de anneleri bir aylığına yer değiştirirdim. Onlar havalanan her Türk uçağının sesinden ürperirken, bizler de sanki verilmiş gibi Yunan ordusu tarafından alındığını düşündüğümüz adacıklar üzerinden üzerimize çevrildiğini hayal ettiğimiz namlulara öfkeleniyor ve sonuçta birbirimize kinleniyoruz.
Yunanistan ve Türkiye bu Anadolu’nun bağrından çıkmış, kültür oluşturmuş ve dünya sahnesinde yer almış iki büyük halktır…
Yunanistan devleti olmasaydı, Türk devleti, devletimiz olur muydu… Ya da Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u almakta gecikseydi, Yunun halkı var olur muydu…
Yunanistan Milli Devleti kurulmasaydı, Osmanlı yıkılmayacak ve belki de bu sefer başka bir isim ve statü ile yoluna devam edecekti… Bunu hiç düşünmedik. Ya da düşünmek istemedik. Osmanlıyı Türk olarak görmemiz, bizleri doğru analiz yapmada olumsuz anlamda etkiledi. Osmanlı’da sermaye azınlıkların elindeydi. Bizim atalarımız asker olarak ve tarlayı süren olarak vardı. Sermayeyi ellerinde tutmalarına izin verilmemişti. O azınlıklar Osmanlıya borç verecek duruma gelmişti. Osmanlı’nın imamları, Milli Kurtuluş Savaş döneminin o açılık ve eziyet dolu günlerinde azınlık esnafına borcu olan cennete gidemez dediği için yemiyor, içmiyor, elindekini avucundakini getirip ordusuna değil borçlandığı azınlık esnafına ödüyordu. Yunanlıyı, ekmeğini alan, ailesine namusuna göz diken ve Osmanlıyı yıkan düşman olarak görüyordu…
19 Mayıs 1919’da İzmir’de karaya çıkan Yunan ordusu değil de başka bir ülke ordusu olsaydı, ne olurdu. Bunu hiç düşünmedik, üzerine senaryo kurmadık.
İttihat ve Terakki’yi ilk kuranların içinde azınlık olanlar, unutmayalım ki Türklerdi.
Girit adasının tesliminde çok büyük sevinç yaşayınca İttihat ve Terakki içindeki Rumlar, o zaman bu sevinç karşısında Nazım’ın ağzından şu sözler dökülür. “Çok yanlış yaptınız.” O ana kadar ayrışmayı değil Osmanlı içinde yeni bir statü arayışı içinde olanlar, milliyetçilik duygusunun ağır basan yönü karşısında ağırlıklarını koyarlar ve bir süre sonra İttihat ve Terakki içinde yer alan tüm azınlık unsurları temizlenir.
Yunanistan Milli devleti kurulmasaydı ve beraberinde ulus devletler çağı başlamasaydı bugün devam eden yapı içinde bizlerde etnik grup olarak var olacaktık. Bu yapılan hataları en iyi analiz eden Atatürk sayesinde binbir tuzaklı labirentli yoldan başarıyla geçerek devletimize ulaşırken bilelim ki Yunanlı dostlarımızın hem iyilik anlamında hem kötülük anlamında çok faydası oldu.
Milli Kurtuluş Savaşı’mızı Yunan Kralının ordusuyla yaparken kendi ordularının yenilmesi için içeride Yunanistan emekçileri sürekli grev yapıyordu. Yine İzmir’de karaya çıkan sosyalist Yunan askerleri biz kardeşimize kurşun sıkmayız dedikleri için bu topraklarda tertemiz kanlarıyla yer alıyorlardı.
Unutmayalım ki 1960 ihtilaline kadar Yunanlı azınlıklarımız çok etkiliydi. Üreten sermaye ve emek içinde onların payı etkindi. CHP’nin Gençlik Kolu Başkanı Yunanlıydı. Erzurum Askeri Orduevi’nde yanmak üzere olan 4 askerimizi kurtaran bir Yunanlı asıllı Türk askeriydi ve sonunda kendi boğularak ölmüştü. Nasıl şehit olacağı konusunda o günde bölünmüştük…
Doğrudur, çok kavga ettik.
Ancak kavgalar dostlar arasında olur.
Emperyalizm Anadolu’nun bu iki kadim halkını birbirine kırdırarak yok etmek istemektedir. Çünkü birbirimize gıcık oluyoruz. Osmanlının ekmeğine ihanet ettiği için kızıyoruz. Tamam kızalım doğrudur. Ancak unutmayalım ki Osmanlı da biz Türklerin anasını ağlatıyordu. Anadolu’da ki halimiz ortadaydı. Para; Rumların, Ermenilerin ve Yahudilerin elindeydi. Onlar eğitim serbestliği içinde akıllı olmaları nedeniyle özgürlüğe kendi devletleriyle adım atmak istemeleri sayesinde bize de kendi devletimizi kurma şansı geldi. Yoksa bizler hala yobazlığın karanlık dehlizlerinde debelenip duracaktık..
Geçmişin bu acılı birikimleri nedeniyledir ki özgürlüğümüze kavuşabilmek adına tek derdimiz zengin olmak oluyor. İyi de kültür olmayınca burjuva da olunmuyor ki.. Zengin olan, kazandığı paranın içinde hem kimliğini, kişiliğini hem değerlerini yitiriyor ve kötülüğün sorumlusu olarak kendisine, ailesine ve ülkesine çok zararı oluyor. Örneklerini sürekli yaşıyoruz.
Büyük oyunu görmek zorundayız. Emperyalizmin ayak oyunlarına gelmemeliyiz. Dünya tarihine baktığımızda Antik Yunan ve Anadolu dönemini görüyoruz. Emperyalizm, dünya ekonomik zenginliğinin başkenti olan bu topraklarda bu iki kültürün tüm izlerini silmek istiyor. Bunu görmek ve artık birlikte ortak adım atmak zorunluluğumuzun bilincinde olmalıyız. Akdeniz’deki doğalgaz rezervleri konusunda bizleri birbirimize kırdırmak istiyor. Bunu görmek zorundayız…
İkinci Dünya Savaşı’nda büyüklerimiz Ayvalık’ta Midilli’de yaşayan Yunanlı dostlarına sahip çıkmadı mı? Çıktı…
Bülent Ecevit bu şiiri kimin için yazdı…
“Sıla derdine düşünce anlarsın
Yunanlıyla kardeş olduğunu
Bir Rum şarkısı duyunca gör
Gurbet elde İstanbul çocuğunu
…………….
Aramızda bir mavi büyü
Bir sıcak deniz
Kıyısında birbirinden güzel
İki milletiz
bizimle dirilecek bir gün
Ege’nin altın çağı
Yanıp yarının ateşinden
Eskinin ocağı”
önce bir kahkaha çalınır kulağına
Sonra Rum şiveli Türkçeler
O Boğazdan söz eder
Sen rakıyı hatırlarsın”
“Yunanlıyla kardeş olduğunu
Sıla derdine düşünce anlarsın” BÜLENT ECEVİT
…..
Dost olunca birlikte kazandık, düşman olunca birlikte kaybettik.”(İhsan Sabri ÇAĞLAYANGİL-Türk-Yunan ilişkileri üzerine…)
Yunanlı büyük söz ustası İsokratis; Yunanlı kimdir sorusunu sormuş ve arkasından da hemen eklemiş “Yunanlı, Yunan kültürüne sahip ‘herkes’tir” demiştir..
Peki ‘Türk’ kimdir dostlarım; binlerce yıldır Anadolu’da yaşamış, Anadolu’yla bütünleşmiş Anadolu kültürüne sahip çıkan herkes ‘Türk’tür.
Dünya’da yaşam sürekli devinim içinde devingenlik üstüne kurulmuş, dostlarım…
Bu toprakların üretim gücü ve geçmiş ile olan güçlü bağları nedeniyle de bugünde dünyanın merkezi…
Bu merkezi yönetmek adına düzenlenen oyunlara, tertiplere gelmemeliyiz. Birlikte el ele yürümenin yollarını, kanallarını açık tutmalıyız.
Bizler iki kadim halk ve uygarlık sahibiyiz…
Bize düşen görev birlikte yürümek olmalıdır…
Sevgi ve saygılarımla…