Balıkesir Barosu Başkanı Erol Kayabay, Yüksek Seçim Kurulu’nun İstanbul seçimlerini iptal etmesiyle ilgili kararının kamu vicdanına sığmadığını söyledi. İptal kararının “trajikomik” olduğunu vurgulayan Kayabay, “YSK, aynı zarftan çıkan üç pusulayı geçerli kabul ederken, bir pusulayı geçersiz saymaktadır. Bu hangi aklın ürünüdür, hangi hukuk sisteminin garabetidir, hangi vicdana sığmaktadır bilinmez fakat kararın hukuki değil, basbayağı siyasi olduğunu göstermektedir” dedi.
Balıkesir Barosu’nun açıklaması şöyle:
“Son yıllarda kısa periyotlarla sandık başına gitmeyi gelenek haline getirmiş olan ülkemiz, 31 Mart tarihinde bu kez yerel seçimlerden çıkmıştır.
Fakat daha seçim gecesi, özellikle büyükşehir belediye sayımları esnasında Anadolu Ajansı’nın veri akışını durdurmasıyla başlayan skandallar zinciri, yerini İstanbul özelinde ardı arkası kesilmeyen itirazlara bırakmış ve gelinen noktada YSK’nın akıllara durgunluk veren, hukukla izahı mümkün olmayan iptal kararı ile neticelenmiştir.
Seçim gününden iptal kararının verildiği tarihe değin; toplum algısının iptal sonucuna alıştırıldığı, iptal gerekçesinin kamuoyu nazarında hasıraltı edilmek suretiyle hukukiliğinin tartışılmadığı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na il valisinin derhal kayyum olarak atandığı sürecin aslında iyi çalışılmış olduğu gerçeğini gözler önüne sermiştir. Fakat anılan iptal kararının iktidar partisi genel başkanının doğrudan YSK başkan ve üyelerini hedef alan sözlerinin ardından alınması; siyasi baskının varlığını açıkça göstermiş ve tam da bu nedenle kamu vicdanına sığmamış, toplumun her kesimini derinden rahatsız etmiştir.
Henüz gerekçelendirilmemiş olsa da, YSK’nın iptal kararının sandık kurullarında görev alan başkan ve üyelerin belirlenmesi noktasında toplandığı bilinmektedir. Fakat ilginçtir; söz konusu sandık kurulları, kamu otoritesi tarafından belirlenmekte ve yasada öngörülen süre içerisinde itiraza tabi olmak üzere askıya çıkmaktadır. 298 sayılı Seçim Kanunu da sandık kurulu başkanı ve üyelerinin nasıl belirleneceğini açıkça ortaya koymuştur. Bu seçimde de aynı süreç işletilmiş ve sandık kurulları seçim tarihinden çok önce kesinleşmiştir.
Nitekim o gün listelere itiraz etmeyenlerin, bugün listeler üzerinden itiraz devşirmeleri; daha da acısı YSK’nın böylesi hukuk dışı itirazları incelemeye değer bularak buradan bir iptal kararı çıkarması trajikomiktir.
Kuvvetler ayrılığına dayanan sistemimizdeki yargı erki yasama ve yürütme erki ile yan yana gider bir görünüm vermeye başladığından beri artık kamuoyu, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığını sorgulamaya başlamıştır. Bu durum ülkemizin bütünlüğü için bir tehlikedir ve demokrasimiz için bir sınavdır.
Barolar ve Avukatlar, Avukatlık Yasasının verdiği talimat gereği; hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak zorundadırlar.
Balıkesir Barosunu kuruluşundan bu yana, demokratik değerlerin, hukukun üstünlüğünün ve insan hak ve özgürlüklerinin, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletinin yanında taraf olmuştur.
YSK verdiği karar ile ne yapacağını bilemez ve hukukun emrettiğini göremez haldedir.
Zira konu seçimde seçmenler, kendilerine verilen tek zarf içerisine meclis üyeliği, muhtarlık, ilçe belediye başkanlığı, büyükşehir belediye başkanlığı olmak üzere dört farklı pusula koymuşlardır. Şimdi gelinen noktada ise YSK, aynı zarftan çıkan üç pusulayı geçerli kabul ederken, bir pusulayı geçersiz saymaktadır. Bu hangi aklın ürünüdür, hangi hukuk sisteminin garabetidir, hangi vicdana sığmaktadır bilinmez fakat kararın hukuki değil, basbayağı siyasi olduğunu göstermektedir.
YSK’nın hukuki dayanaktan mahrum İstanbul Büyükşehir Belediyesi kararı, halkın iradesine, demokrasiye, hukuka ağır bir darbedir.
YSK kararı; hukukun katledildiği, demokrasinin, adaletin, halkın iradesinin ayaklar altına alındığı kara bir leke olarak tarih sayfalarında elbet yerini alacaktır. Tarih, bu kararı verenleri gelecek nesillere ibret için unutmayacak ve unutturmayacaktır. Halkın iradesine yapılan bu ihanet, ülkemizin demokrasisi ve toplumsal barışı açısından telafisi imkansız tehlikeli sonuçların da habercisidir.
Ancak şu da iyi bilinmelidir;
Hakkın, hukukun, adaletin yılmaz bekçileri olan biz avukatlar, hukukun ayaklar altına alınmasına asla izin vermeyeceğiz. Demokrasi ve hukuk uğrunda mücadele etmeye; Yüce Atatürk’ün açtığı muassır medeniyet yolunda yürümeye; baskıya, diktaya, kişilere özel yaratılan sistemlere karşı gelmeye devam edeceğiz.
Bu itibarla…
Öncelikle YSK’yı üstünlerin hukukuna değil, hukukun üstünlüğüne sahip çıkması konusunda uyarıyor ve hangi siyasi görüşte olursa olsun herkesi 23 Haziran’da adalete, hukuka, özgür iradeye sahip çıkmaya davet ediyoruz”(balikesir24saat)