Derin ne zaman canı sıkılsa kendini yollara vururdu.
Gece gündüz hiç fark etmez yollar anlardı Derin’i
Derin de yolları anlardı.
Ne zaman çığlık atmak istese kargacık burgacık bir yola girmek tercihi olurdu. İçindeki karmaşayı yolun karmaşasıyla birleştirir beraber çözerdi.
Ne zaman kendi canını yakmak istese engebeli yollar tercihiydi. Her zıplayış harcanan güç derken canını ne kadar acıtabiliyor ise acıtırdı. Aslında ruhunun acısını unutmak için fiziki acısını artırmanın ne kadar etkili olduğunu biliyordu. Amacı canını yaktıktan sonrası fiziksel acı ile baş etmekti. Acı ile baş etmek belirsizlik ile baş etmekten daha kolay gelirdi Derin’e. Belirsizlik sonsuzluk gibi gelirdi, dipsiz kuyu, bilinmeyen bir boşluk…
Ne zaman keyfi yerinde olsa ışıklı bir yolu gece yürümeyi tercih ederdi. Bazen yürümekte değil arabasıyla müzik eşliğinde sonsuza kadar gidebilirdi. Yol onu nereye götürür ise…
Yamalı yollar da vardı. Öyle değil mi? Yamalı hayatlar gibi… muazzam şekilde yapılmış albenisi güzel fakat aşırı sıcak ve soğuğa dayanamamış parçalanmış, her parçasına tamir için bir yama konulmuş. Yola sorsak ne kadar canı acırdı. Ya da yamalarımızı düşünsek ne kadar bizi iyileştirirdi.
Yürüyüş yolları da vardı. Her ne kadar Derin’e çok yapay gelse de kullanıcısı fazla idi. Bir şeyin kullanıcısının fazla olması iyi olduğu anlamına gelmiyor muydu?
Patika yolları sevenlerde çoktu. Nerede olurdu patika yolları bakir alanlarda, el değmemiş güzellikler içinde ama zordu oralarda yürümek. Hep bir dikkat ve itina isterdi. İnsanın da patikaları vardı. Görmek isteyip görenlerin keşfettiği ya da görmezlikten gelinip hayatı boyunca hiç kullanmadığı patikaları vardı insanın.
Neden kullanmazdı?
Çünkü zordu kendi içindeki patikaları keşfedip hayata katmak. Başkasının keşfetmesi ise çok daha zor olabiliyordu.
En zorlarından biri ise çıkmaz yollardı. Her çabanın boşa gittiği çıkmaz yollar. Bir umutla başlayıp sonunda hep hüsrana uğradığın çıkmaz yollar. Umudunu yitirenin çöküp beklediği ya da geri döndüğü çıkmaz yollar.
Çıkmaz yoldan geri çıkmayı düşündüğünde gerçekten bilinç kullanmak gerekiyordu. Nereden geldiğini bilmek, hangi dönemeçten döndüğünü yoksa aynı hataları tekrar yapıp bir başka çıkmaza girerdi insan.
Birde çatlamış yollar vardı. Giderken insanı rahatsız eden ama çok da yama gerektirmeyen ağır aksak gidilen yollar. Aynı çarpık ilişkiler gibiydiler. Ne atılan ne satılan ne vazgeçilebilen ne sorunsuz devam edilebilen…
Ve tabii artık kullanılmaktan vazgeçilmiş, bir nevi terk edilmiş yollar. Zamanında çok kullanışlı olup alternatifi oluştuğunda kullanımda olmayan yollar. Zamanla unutulmuş doğaya karışmış artık yol olmaktan vazgeçmiş yollar. Hep affedici olmaktan vazgeçmek gibi. Kendi dünyanda kaybolmak gibi.
Her yolun bir öyküsü yok muydu?
Kral yolu
İpek yolu,
Baharat yolu,
İstiklal yolu…
Bunlar bildiklerimiz birde içimizden giden yollar vardı.
Derin ne zaman canı sıkılsa kendi içindeki yollarda kaos yaşansa kendini yollara vururdu. Gece gündüz fark etmezdi, yollar anlardı Derin’i; Derin de yolları anlardı.
Bir yaz akşamı, kendisini evden dışarıya atmak istedi. Çünkü boğulduğunu hissediyordu. Beklemek en zoruydu. Demişti ya en zoru belirsizlik işte şuan o belirsizliğin tam son dönemecinin çözülmesi için haber bekliyordu.Derin, arabasının direksiyonuna geçti, motorun yumuşak sesi içindeki huzursuzluğu biraz olsun dindiriyordu. Müzik sistemini açtı, sevdiği parçalar birbiri ardına çalmaya başladı. Yollar, geceyi daha derin ve anlamlı kılıyordu. Derin artık kendi dehlizlerinde kaybolabilirdi.
Her yolun bir öyküsü yok muydu? Diye düşünmüştü. Bu yollar, geçmişin büyük hikayelerini taşırken, Derin’in içindeki yollarda onun kendi hikayesini taşıyordu. Kral Yolu’nun ihtişamı, İpek Yolu’nun zenginliği, Baharat Yolu’nun egzotik kokuları ve İstiklal Yolu’nun mücadele dolu adımları…
Derin’in mücadele dolu yolundan nihayet beklediği haber gelmişti. Az önceki boğulması müzik yol gece derken birden egzotik kokularla dolu ve heyecanlı bir hal almıştı.
O gece, Derin beklediği heyecanlı haberi aldı. Belirsizlik kaybolurken direksiyonu daha bir keyifle tutuyor geceden ve müzikten daha büyük bir haz alıyordu. Şu an en güzeli ışıklı bitmeyen bir yoldu. Motorun sesi ve müziğin ritmi, heyecanını biraz olsun dizginliyordu. Şehir ışıkları geride kalırken, yolun sonsuzluğu önünde uzanıyordu.
Arabasıyla ilerlerken, içindeki heyecan dalga dalga yayılıyordu. O sırada, radyo istasyonunu değiştirdi ve arabada çalan parça, çocukluğundan beri sevdiği, ruhuna dokunan bir melodiye dönüştü. Melodi, Kral Yolu’nun ihtişamını, İpek Yolu’nun egzotik havasını ve İstiklal Yolu’nun mücadele dolu adımlarını hatırlattı.
Her notada, Derin’in gözlerinin önünde anılar canlanıyordu. Beklediği haber gelene kadar yaşadığı her zorluk tek tek geçiyordu zihninden. Küçükken babasıyla yaptığı patika yürüyüşlerini anımsadı tatlı bir gülümseme geçti gözlerinden.
Çıkmaz yollarda attığı çığlıkların, ışıklı yollarda sevinç kahkasına dönüşmesi paha biçilemezdi.
Şarkının sözleri, onun duygularına eşlik ediyordu. “Her yol bir macera, her adım bir keşif” der gibiydi. Derin, bu sözleri içselleştirirken, aldığı haberin heyecanını da yavaşça kabulleniyordu. Heyecanı, yolun getirdiği belirsizlikler ve sürprizler gibi, onun yaşamını daha da renkli kılacaktı.
Derin, farların aydınlattığı karanlık yolda ilerlerken, müzik ve yolculuğun birleşimiyle kendini yeniden keşfediyordu. İçindeki heyecan, müzikle birlikte dalga dalga yayılıyor, yolun her kıvrımında, her virajında yeni bir anlam buluyordu. Yol, onu nereye götürecekti? Bu heyecan, onu yeni bir maceraya mı sürükleyecekti? Yolun sonunda ne bulacaktı?
Yol, müzik ve gecenin etkisiyle, Derin kendini daha da güçlü ve kararlı hissediyordu. Yolculuğu devam ederken, Derin hayatın getireceği yeni maceralara hazırdı.
Müzik önerisi: https://youtu.be/QhFAjpBtbDE