2018 yılında gerçekleşen Kazdağı Doğal Ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği’nin düzenlediği Eko Festival’in son günüydü. Çadırımı, eşyalarımı toplamıştım. Zeytin ağaçlarımdan hiç ayrılmak istemesem de ne yazık ki dört güzel günümüz bitivermişti. Bizi, Mehmetalan Köyü’nden Akçay merkeze götürecek servis seferleri başlamıştı. Çadırımın bulunduğu alandan servise gitmem çekçekli valizim ile zordu. O sıcak yaz gününde, bana yardım eden Yırca Hanımeli’nin, eli ayağı her şeyi olan sevgili Kenan’dı.
Kenan, doğa ve çevre duyarlılığı ile İstanbul’da yaşarken kendini Soma’nın Yırca Köyü’nde buluveren bir kahraman. Festivale asıl kahramanlar adına ödül almak için gelmişti. Dernek, Yırca’nın emekçi kadınlarını ödüle layık görmüştü. Onlar adına Kenan ödülü alırken, bizlerde kadınlarımızın konuşmasının yer aldığı videolarını izlemiştik. Hepsi sevgi doluydu. Yanlarımızda olmasalar da bunu hissedebiliyorduk. Festival aracılığı ile benim gibi diğer katılımcılar da Kenan ile tanışıp Yırca Hanımeli hakkında daha çok bilgi edinme hakkına sahip olmuştu. Kazdağlarımız’da doğa dostluğumuz güzelliklerle devam ediyordu.
Kenan’ın İstanbul’dan kalkıp Yırca Köyü’ndeki zeytin ağaçlarını korumak adına direniş için köye gelmesi, bugün de halen daha çok anlamlı ve önemli. Toplum olarak çoğumuz, ne yazık ki çevremizde olup bitenlere karşı duyarsızız. Kendi yaşadığımız bölgede böyle bir direnişe kaçımız ortak olur? Ve asıl direnişten sonra adeta küllerimizden doğarcasına emek ile var oluruz? Direnişi ve sonrasındaki süreci hepimiz basından yakından takip ettik. Kimimiz o zamanlarda Soma’daydı. Köylülerin yanında direndik. İlgili davaları takip ettik.
Ve direniş, Yırca Köyü’nün kadınlarının dünün zeytini bir ana gibi koruyup kollayan, bugünün üreten elleriyle devam ediyor. Bir kadın olarak ayakta durabilmek için, çocuklarına daha yaşanılır bir dünya bırakabilmek için direniyorlar. Onların direniş güçleri, küllerinden doğdukları zeytinleri. Kalıplara döktükleri sabunları. Her birine emeğin, sevginin, dayanışmanın sindiği sabunlar. Bu sabunları başka hiçbir yerden satın alamazsınız. Köyün emekçi kadınlarının sabun evinden bütün dünyaya ulaştırdıkları direniş simgesi sabunlar onlar.
Festival sonrası hemen Yırca Köyü’ne gidememiştim. 2019 yılının mayıs ayıydı. . Sonunda Yırca Hanımeli ile ben de tanışacaktım. Bin bir emek ile kalıplara dökülen, kesilen, paketlenen sabunları görmek için sabırsızlanıyordum. Sabun evine ulaşmak için Kenan’ı aramıştım. Beni içtenlikle ve ilgiyle dinledi. Köye ulaştığımda kadınlarımızın beni karşılayacağını söyledi. Çok mutluydum. Gidiş anım bir an önce gelsin istiyordum.
Kenan her gün orada bulunmasa da, bir odası kendine ait olan sabun evini ve ailesi olan kadınları asla ihmal etmiyor. Sabun siparişlerini takip ediyor. Onlar ile hep iletişim halinde. Onları ziyarete ve yapılacak işler için gelip gitmeye devam ediyor. Köyün hemen girişinde bulunan Yırca Hanımeli Sabun Evi’ne gittiğim gibi beni Cevriye ve Ayşe karşıladı. Sanki hep tanışıyormuşuz gibiydi. Candan, içten, samimi sohbetimiz pek güzeldi. Kendilerine ait olan yani 19 üreten kadının olan bu evde zeytinin kutsallığını hissettim.
Hep birlikte sabun evinden içeriye adım atmıştık. Bu ev bağış yoluyla kadınlarımızın olmuş. Eski bir köy evi de yeniden doğmuş. Kadınlarımız el birliğiyle cennete dönüşmüş. Kadınların evlerinden çıkıp üretime katılmalarına tanıklık eden bu evi , bağışlayanlar var olsunlar. Hepimiz kendi durumumuza göre doğru işleri yapanlara yardım edebilsek değil mi? Paylaşan, bölüşen, üreten ellere veren el olabilelim, sevgili okurlarım. Daha yaşanılır bir dünya da yaşamak istiyorsak…
Sabun evinde kalıplar, hazırladıkları ürünler, paketler ve kullandıkları her malzeme dolaplar içinde. Her şey yerli yerinde ve düzenli. Kadın eli değerse her şey çiçek gibi olur. Sabun evi iki katlı. Üretim daha çok ikinci katta gerçekleşiyor. Bahçenin olması da özellikle yaz ayların da kullanılması için avantaj. Kadınlarımız sabun evini, bir üretim hane olarak değil de daha çok kendi evleri gibi görüyor. Burada beraber yemek yiyorlar. İşler bitince yorgunluk çayları yine sohbet eşliğinde içiliyor. Mutfakları da birliğin ve dayanışmanın piştiği bir yer olmuş. Beraber kalıplara baktık. Ellerinde hazır olan sabunları gösterdiler. Emekler, sabunlarda hayat bulmuş. Sabunların desenleri de birbirinden farklı. Hepsi çok güzel. Paketleri de ayrı bir güzelliğe sahip.
Yırca Hanımeli’nin, bütün kadınları işin her aşamasını öğrenmiş. Bize Kenan öğretti diyorlar. Kalıpların satın alınması, paketlerin siparişi, gelen siparişleri hazırlama ve kargoya vermek gibi pek çok iş var. Her bir işin aynı titizlikle takip edilmesi gerekiyor. Yırcalı kadınlarımız, nasıl çocuklarını gözlerinden sakınıp onların her şeyleri ile ilgileniyorlarsa sabun evi ile de aynı duyarlılıkla ilgileniyorlar. Onların sabunu evini gezdirirken nasıl keyifli olduklarını, her birinin gözlerinden mutluluk aktığını görünce bunu çok daha iyi anladım.
Sabun evi, her gün açık değil. Özellikle yılbaşı, bayramlar, öğretmenler günü gibi özel günlerde ve diğer zamanlarda gelen siparişe göre açılıyor. Siparişi hazırlamak için başlıyor hummalı bir çalışma. Köyde sabun evi ile kadının varlığı daha çok hissedilmeye başlanmış. Sabun evi dışında, bütün köy kadınlarına ait kadınlar kahvesi de var. Her Cuma akşamları köy kadınları burada buluşuyorlar. Kim bilir o güzelim sıcacık sohbetlerinde ne güzel fikirler ortaya çıkıyordur. Geleceğe, üretmeye, daha güzel bir dünya için. Her buluşmalarında kadın dayanışması, köyü daha çok sarmaya başlıyordur. Yeter ki kadınlarımız, kendi değerlerini bilsinler. İstediklerinde, bir araya geldiklerinde ortaya hep güzellikler çıkacağını unutmasınlar. Köylerimizde kadınlar kahvesi, kadınlar ve çocuklara yönelik üretim kooperatiflerin açılması, çoğalması gerekiyor. Yırca Köy Kahvesi, umut olsun her köye. Kadınlar var olsunlar her köy meydanlarında, üretim hanelerde, güzelliğe açılan her kapıda.
Sabunların dünyası beni başka bir dünyaya alıp götürmüştü. Bir masalın içindeydim sanki. Kadınlarımızın her biri başlı başına bir kahraman zaten. Onların anlatımıyla hem sabun üretimi hem köy hakkında da epey bilgiye sahip olmuştum. Beni kendi evimdeymişim gibi ağırladılar. Hepsine en içten dileklerimle bir kez daha teşekkürlerimi, sevgilerimi gönderiyorum. Her karesine emek sinen sabun evinde olmak çok güzeldi. Başka bir zaman yine gelmek üzere istemesem de ayrılık vakti gelmişti. Cevriye ve Ayşe, beni uğurladı. Sevgiyle vedalaşıyorduk. Son anda Elvan geldi. Onunla da kısa da olsa konuştuk.
Değerli kadınlarımızın her biri, Eko Festival’de verilen ödülü, çoktan hak etmişti. Onlar kendi köylerinde kimseye muhtaç olmadan emekleriyle varlar. Zeytine sahip çıktılar. Zeytin ağaçlarına göz dikenlere direndiler. Kadının gücü ile hep var olsunlar. Onları hiçbir zaman unutmayalım.
Ve asıl unutmadığımızı da gösterelim. Nasıl mı? Sevgili okurlarım, kadınlarımızın el emeği, zeytinden doğan sabunlardan edinmeye çalışalım. Böylelikle emeğe sahip çıkmış olacağız. Sevdiklerimize bizim için ne denli öneme sahip olduğunu göstermiş olacağız. Çok pahalı armağanlar inanın hiç kimseyi böylesine mutlu etmez. O gün aldığım gül desenli sabunum, odamın en değerli köşesinde duruyor. Onu her gördüğümde yaşadığım mutluluk dünyalara değer. Yırca Hanımeli’nin bir parçası olduğumu hissediyorum.
Yırca Hanımeli, adı ile sosyal ağlardan hemen ulaşacaksınız. Sipariş için bütün ürünleri göreceğiniz, Yırca Hanımeli El ve El ürünleri adı ile var olan bir siteleri de var. Zeytinyağlı saf sabun, iğne oyalı sabun keseler, gül desenli sabunlar, zeytin dalı sabunu ve balmumundan elde edilen çeşitli desenlerdeki mumlar ve niceleri. Hangisini beğenirseniz, istersiniz sizin olsun. Kadınlarımızın emeğine, zeytin direnişine ortak olalım sevgili okurlarım. Haydi, hep birlikte, üreten ellere uzanalım. Yırca dayanışmasının ürünü sabun evinin, zeytin ağacı gibi ölümsüzleşmesini dileyelim. Kadınların mücadele gücünün arttığı günler de buluşmak umuduyla hoş çakalın.