Arkadaş memleket yerinde durmuyor. Pazar yazıyı editörlere teslim ediyorum pazartesi başlıyorum ne yazayım diye kıvranmaya.
-Hah! tamam buldum.
“Beleşçiler 2”…
Emeklilerden sonra beleşçi öğrencileri yazalım.
Tamam hafta içi hazırlanırız derken 29 Ekim kutlamaları, fenerli alay yürüyüşü.
Bazı gözlemler yaptım yazayım mı yazmayayım mı derken aman uçan kuşun kanadını kırmayalım.
Beleşçiler’e devam dedim.
Çarşamba günü İstanbul Esenyurt Belediye Başkanı’nın gözaltına alınması.
Ya abi durun!
29 Ekim kutlamalarına ilişkin özellikle bir gazete editörünün müthiş bir güzellemesine gözüm takıldı.
Yazar, yazıya girişte Cumhuriyetin yarattığı hasletlerden eser bırakılmadı diye haklı bir serzenişte bulunduktan sonra yazının sonunda CUMHUR’un kalabalığı ile Cumhuriyet kutlamalarının çok güçlü yapıldığını adeta Balıkesir’in ayaklandığını ve coşkuyla bayramı kutladığını yazıyordu.
Bu arada 74 yıllık hasretin bittiğini alt metinde muştuluyordu.
Balıkesir’de de yerel yönetim haftayı CUMHUR : HALK diyerek temalandırıyordu.
Yani bi anlamda bilmeyen de öğrensin CUMHUR İTTİFAKI : HALK İTTİFAKIDIR diyordu.
Tam bu arada Esenyurt Belediye Başkanı tutuklandı.
Ve CHP ülke genelinde eylemlilik kararı alıyor “Halkınİradesi Gasp Edilemez ,Bu Darbedir” diyordu.
***
Mevzu bu merkezdeyken benim de katıldığım 29 Ekim yürüyüşünden bahsetmek elzem oldu.
Katıldığım kortej Balıkesir’de yıllardır katıldığım kortejlerin en kontrolsüz, en düzensiz, en şuursuz, en gayesiz ve EN KALABALIK kortejiydi.
Dışardan bakıldığında kortejin oluşum ve yönetiminden kimin sorumlu olduğu, istenmeyen bir sorun yaşandığında da kimin muhatap olacağı belli olmayan bu haliyle aslında aklı olmayan bir kortejdi.
Nitekim kortejden bir parça polis otoları ve zabıta motoru eşliğinde sessiz sedasız yürüyerek 19.30 sıralarında Atatürk anıtının önüne varmıştı.
Burada yapılan anonsla asıl kalabalığın arkada ve yolda olduğu söylenince asıl korteje doğru gittiğimde Fener Alayının ışıkları haricinde , “TÜRKİYE LAİKTİR LAİK KALACAK” ve “MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ.” sloganlarını ara ara duyar olduk.
15 Temmuzlarda tüm camileri bayrakla donatan 29 Ekimlerde unutan, 6 yaşında kız çocuklarının evlenebileceğini fetva eden, Anıtkabir ziyaretlerine gelmeyen, bütçeden aslan payını alan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın olduğu; Adalet Bakanı’nın “küçüğün rızası” diyebildiği bir ülkeye “LAİKTİR LAİK KALACAK” demenin şuursuzluğunu coşku sanmak şuursuzluğu muhatabımızdı.
Anadolu devriminin büyük önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün ardındakilere bıraktığı en büyük fikri CUMHURİYETİ kutlarken bile onun yoldaşları, fikirdaşları olduğunu unutan fedailik makamının kutsandığı “ASKERLERİYİZ” diye dolaşmanın, askerlik yapan erkeklerin (malum bu zamanda zorunlu değil,-zenginimiz bedel verir askerimiz fakırdandır) iyi bildiği yürüyüş düzen komutları (yürüyüş kararı) “HER ŞEY VATAN İÇİN” , “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” ile kadın, erkek, çoluk çocuk yürümeyi böyle bir günün hala sivilleşmediği şuursuzluğuna “COŞKU” demek şuursuzluğuna muhatap olmak dramatikti.
Daha da trajikomik olanı Mustafa Kemal’in koltuklarında bugün oturanların “ASKERLERİ” olduklarını söylediklerini de unutarak bunu yapmalarıydı.
***
Bu arada bir grup genç (herhalde slogan atmaları için belirlenen grup) önce 10. Yıl Marşı’nı okumaya çalıştılar, 4. dizeye gelmeden karıştırıp bıraktılar.
Daha dramatiği İstiklal Marşı’nı okumaya çalıştılar ve okuyamadılar bıraktılar.
Kelimei-Şehadet getirmeyi bilmeyen bir Diyanet İşleri Başkanı’nın ülkesinde şaşırmadık tabii ki.
Bu arada bu kortejin ikinci kısmı da Atatürk Anıtına vardı.
Bu “GÖRKEMLİ” kortejin polis tarafından valilik kavşağında durdurulan kısmı da köprüye uzun bir bayrak korteji şeklinde elleriyle kurt başı yapan gençlerin “Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez” sloganlarıyla biraz yürüdü sonra tekrar sessizliğe büründü.
Ellerinde Türkiye bayraklarıyla yürüyen, sessiz, sitemsiz kalabalık saat 20.47’de anıt önünde tamamen buluşmuş oldu.
Kalabalığa şöyle bir baktığımızda belediye çalışanlarından yığma olduğu ve kortejin içinde öbekler halinde ilerlediği birbirilerine seslenmelerinden, kortejdeki davranışlarından ve coşkularından (!) görülüyordu.
Yürürken bitse de gitsek ifadeleri, alana gelip selfi çekimi yapıp hemen dağılmaları, bu kalabalıkta bulunmanın getirdiği pişmanlıkla kortejin en kenarından her an yola çıkacak gibi yürümelerinden belliydi.
Bu görüntüler tam 15 Temmuz kortejlerine benziyordu bir tek anıt önünde pilav ayrancılar yoktu.
En ilginci de CHP İl Başkanı Erden Köybaşı’nın “iktidar olacağız” ile başlayan konuşması sırasında buzullardan kopan parçalar gibi gruptan yaşanan ani ve kütlesel kopmalardı.
Sizin anlayacağınız ortada bir kalabalık var, var da cumhuriyetçi kalabalığı değil, kutlamaya değil göreve gelmişler.
O yüzden kortejden ara ara yükselen tribün sloganları tınısıyla bağlamsız sloganlar dışında ses çıkmıyor.
Bu hal bile apolitik tribün coşkusunun karşı devrimin boğmaya çalıştığı Cumhuriyet’in geldiği noktayı gösteriyordu, anlayana. Anlamayana davul zurna az.
Çıkan seste Cumhuriyetin geleceği üstüne iki slogan, iki mesaj verilmiyor.
Kuruluşuna ve kurucuya seslenme 101. yılın sonunda bir kabuk gibi kalıyor.
Kurucusunun “onu sizler yaşatacaksınız” diye emanet ettikleri Cumhur’u: Halk’ı gözlerinin önünde yapılan karşı devrime direneceğine dair tek kelime etmiyor.
(Ya pardon arada kendimi övmüş gibi olmak istemiyorum ama yürürken içim şişti dayanamadım “Karanlığa Teslim Olmayacağız” şeklinde naif bir sloganı paylaştım.)
İşte tüm bu manzaraya baktığınızda kalabalığın bir cumhuriyet örgütü olmadığı, gayeleri ve gelecek beklentilerinin müşterek olmadığı, yasak savma kabilinden yapılan etkinlikten mutsuz oldukları belli olan bir yığın söz konusuydu.
Bu düzensiz, kontrolsüz, sessiz ve sitemsiz kalabalığa değil övgü yapmak cumhuriyeti emanet ettiğini söylemek cumhuriyet fikriyatına karşı işlenmiş bir cinayettir.
Nitekim 2 gün sonra İstanbul Esenyurt’ta başkanlığı gasp edilen CHP’li belediye başkanı için İl Başkanlığınca Balıkesir’de yapılamayan miting ve onun yerine yine yasak savma kabilinden yapılan “Cumhur’un: Halk’ın Hakkı Gasp Edilemez.” başlıklı basın açıklamasında dram yüzeye çıkıyordu.
15 belediyeyi yöneten Chp’nin AHP Meydanı’na ilçeler dahil gelen destekçisi (cumhur’u) alanın yarısını dolduramadı.
Eskilerin sözleri kıymetlidir ne demiş eskiler “Sokma Akıl Kırk Adım Gider”.
Ee, ne demiştik?
“Yığma Cumhur 40 Adım Yürür.”
O da Atatürk Anıtı önünde biter.
AHP Meydanı’na Cumhur: Halk kalmadı size bir miktar Millet verelim.
Herkes aklını başına alsın kimse kimseye boş gaz vermesin. Siyaset tehlikeli bir oyundur.
Siz yine de esen kalın, kışladı üstünüz açık yatmayın.