Yeterli “Eğitilmemiş eğitimcinin yapacağı eğitim, yarardan çok zarar getirir…” Eğiticinin ruh ve beden sağlığı; sağlam kişilikli bireylerin oluşmasını doğrudan etkiler. Yetersiz eğiticilerin bilir-bilmez uyguladıkları eğitim yöntemleri, eğitilen kişilerin ruhsal dengelerini, alt üst eder.
Bu anlamda; eğitimin, güç ve karmaşık bir iş olduğunun bilincine varmış olmalıyız. “İyi eğitim” dediğimiz kavram, kişiye en az zarar veren eğitimdir. Kuram olarak; çok çeşit ve çok ideal eğitim sistemlerinin olduğunu biliyoruz. Ancak, eğitim uygulamalarına gelince; eğitimcinin, eğitim bilinç kalitesi, eğitim ortamlarının sınırlılıkları, eğitim programlarının durumu, güncel eğitim yaklaşımlarına uygunluğu, çevresel, ailesel, sosyo ekonomik, kültürel ortamların yetersizliği… eğitim bilincinin; bilinçli, tutarlı,yeterli bilinç eğitiminin, gelişip serpilmesini doğrudan etkiler.
Günümüz deyimiyle formasyon eğitimi almamış (eğitilmemiş) eğiticilerin ürünü eğitim ordusu, eğitim bilinci oluşmamış eğitimcilerden oluştuğunda;”çağdaş eğitim” savaşı kaybedilmiş demektir.
Yetersiz ve tutarsız eğitimin sonucu; aile yaşamında, trafikte, sokakta, fabrika ve genel yaşam alanlarında, düğün, eğlence, siyasi, iktisadi toplantı alanlarında görülür ve yaşanır. Yetersiz eğitim ve bilinçsizlik; serserice davranışlarıyla, toplumsal huzursuzlukların kaynağı olmaktadır. Akıl hastalıklarına varan bu dengesizlikler, eşini, annesini, babasını sokak ortasında aşağılayan, tartaklayan, döven, vuran, öldüren vahşi ruh bilincinde kişilerle karşılaşırız. Örneklerini, her gün tv haber kanallarından izlemektesiniz.
Bilinçli, eğitimli kişi; kendini bilir, kendini bilen kişi; ahlaki, dini, gelenek, görenek ve insani değerler konusunda dengeli ve tutarlıdır. Tutarsız davranışlar içinde bulunmaz.
“Eline, diline, beline, aşına işine, eşine” sadakat bilinciyle yüklüdür. Yüksüz insan boş teneke benzeri tangır, tungur, yerli yersiz, konuşarak edepsizlikler içinde olur.
Ünlü Fransız Eğitimci Descartes diyor ki; “HER KİŞİ YAŞAMINDA BİR KERE BÜTÜN BİLDİKLERİNİ KUŞKUYA KOYMALIDIR…” açıkçası; tüm bildiklerinizi KUŞKU kazanında kaynatıp, elemelisiniz. Doğrularınızı, yanlışlarınızı bir elekten geçirerek; “DOSDOĞRU”ları ayırma bilinciyle kendi BELLEĞİNİZE kaydetmelisiniz ki, huzura eresiniz * İ D U R A K İ *
Bu arada yeri gelmişken; deniz suyunu bardağa koyduğunuzda, görüntü berraktır. Oysa biz, haritalarda ve sahillerde denize baktığımızda, suyun rengini nasıl görürüz?
BİLİNÇ dediğimiz KAVRAM; yaşadıklarımızın, başımızda saç kalmadığında, yaşamın bize TARAK hediye etmesine benzer. Elimizde kalan tarak bir gerçek, ASIL GERÇEK; bizim doğru bildiğimiz YANLIŞ’larımızdır. Bu asıl gerçekler(ÖNYARGILARIMIZ) ömrümüzü yer bitirir.
TOPLUM İÇİNDE yaşam; kazan, kazan ilkesiyle kazanılır. Nalıncı keseri gibi; hep bana, Rabb bana diyerek yaşayamazsınız. Bir sana bir bana, hep birlikte yan yana, huzur ve barış bilinciyle mutlu sona varılır. Zaman değişti, bilimsel ve teknolojik gelişmeler bizi ve bizlerini bilinç düzeylerini çoktan aştı.”
ESKİ CAMLAR BARDAK OLDU, ATI ALAN ÜSKÜDARI ÇOKTAN GEÇTİ…” Biz bir birimizle ağız dalaşı, kahve köşelerinde dedikodu yaparken, elinoğlu bu memleketin yeraltı ve yerüstü enerji kaynaklarını götürdü. Şimdi insan kaynaklarını sahiplenmekteler…
Sanatsal, kültürel, felsefik ,ekonomik, sosyal… alanlarda ki sağlıklı ve bilinçli atılımlarla aydınlık,çağdaş, üretken ve bilinçli bir toplum oluşur.
YAPARAK, YAŞAYARAK, ÖZÜMSEYEREK, İÇSELLEŞTİRİLEREK, BENİMSEYEREK,KATILARAK, KATLANARAK SEVGİ SAYGI VE DAYANIŞMA İÇİNDE, BÖLÜŞEREK YAPILAN BİLİNÇLİ EĞİTİMDİR.
Yetersiz ve tutarsız bilinç; “Her koyun kendi bacağından asılır.” “ Bal tutan parmağını yalar..”, “Kırk kulplu kazan, tut birini sende kazan…”, “Malı götürüyor ama, malı mallandırıyor, işide biliyor..”, “At binenin kılıç kuşananın…” diye diye gelişir ve yerleşir, yersiz ve anlamsız ön yargılara teslim oluruz…
Güzel insanlarımız…