Bu hafta Yerli Malları Haftası. Bundan dolayı yerli malı kullanmanın üzerinde duracağız. Çünkü bir ulusun kalkınması için öncelikle üretmesi gerekir. Üretmek ise üretilen malı tüketmekle sağlanır. Tükettiğimiz malı dışarıdan alıp içeride üretilen yerli malı tüketmezsek yerli üretici iflas eder ve ülke tümden üretemez ve dışa bağımlı hale gelir. Dışarıya bağlı bir ülke bağımsız değildir. Dış ülkeler yolladıkları mal ile istediklerini yaptırabilirler. Tarihsel sürece bakalım.
İnsanlık üreterek uygarlığını kurmuştur. Uygarlık üretmek demektir. Taş devrinde insan ihtiyacı olan silahları ve kullandığı malzemeleri üretmiş, tarıma geçince üretim teknikleri ve alanları genişlemiştir. Sonuçta bu üretim zincirini kontrol edip sürekliliğinin sağlanması için devlet ortaya çıkmıştır. Üretim fazlası mallar ise ticarete sokulmuştur. Böylece ticaret yolları ortaya çıkmıştır. Ticaretle uğraşan toplumlar mal üretmezler, üretilen yerlerden malı alıp ihtiyacı olan yerlere götürüp satarlar. Ticaretin gelişmesi ile takasta sorun ortaya çıkmış ve bunu paranın bulunması ile Lidyalılar çözmüştür.
Selçuklularda ve Osmanlılarda toplum kendi ihtiyacını kendi üretmiştir. Bunun için ahilik teşkilatı kurulmuştur. Ahiler meslek örgütlenmesidir. Bu örgütlenme sayesinde Osmanlı büyümüş ve imparatorluk haline gelmiştir. İstanbul’un fethi bu örgütlenmenin maden teşkilatının bulduğu top sayesinde olmuştur. Ahilikte bir usta kendini geçecek bir çırak yetiştirmek zorundadır. Çırak ustayı geçemezse meslek ölür. Çırak ustayı geçerse usta ölür. Usta ölüme razıdır. Çünkü yeni buluşlar bu şekilde olmaktadır. Osmanlı’nın coğrafi keşiflerden sonra yeniliklere ayak uyduramaması yüzünden üretimde bazı sıkıntılar olmaya başlamıştır. Bu arada ahi teşkilatları yasaklanmış ve çarşılar başka gruplara verilmiştir.
Özellikle Osmanlı’nın aydınlanma çağını yakalayamaması ekonomik yönden geri kalmasına neden olmuştur.19.y.y.başında sanayi devriminin yapılması ile üretimde buhar gücü kullanılmış ve üretim hem ucuzlamış ve hem de artmıştır. Bu ucuz üretilen mallar kolayca Osmanlı pazarlarına girmiş ve yerli üreticileri zora sokarak iflas ettirmiştir. Osmanlı özellikle 1838 Baltalimanı anlaşmasından sonra Avrupa ülkelerinin açık pazarları haline gelmiştir. Bu durum ise devletin gerilemesi ve çözülmesine neden olmuştur.1881 yılında kurulan Duyunu Umumiye ise Osmanlı’nın vergi toplama yetkisini eline almış ve devleti mali yönden tamamen bağımlı hale getirmiştir. Osmanlı bu halde 1. Dünya Savaşına girmiştir. Ordumuz Almanya’nın yardımları ile donanmıştır.
Sonuçta ülke işgale uğramıştır. Kurtuluş savaşı bu işgale karşı yapılırken aynı zamanda nasıl üretimin sağlanacağı ve kapitülasyonların kaldırılacağı düşünülmüştür. Savaş sonrası Lozan barış antlaşması görüşmeleri başlamıştır.
12.Şubat.1923 tarihinde başlayan İzmir İktisat Kongresi’nde yerli mallarının kullanımını kararlaştırıldı. Böylece dışa olan bağımlılık azalacaktı.1929 yılında dünya büyük bir ekonomik buhrana girer. Avrupa’da pek çok şirket iflas eder. Bu buhran sırasında 12.Aralık.1929 tarihinde Sayın İsmet İnönü mecliste yerli malı kullanmanın önemi üzerinde durur ve bu konuda konuşma yapar. Yerli malın önemini anlatır. Çünkü ekonomik buhran nedeniyle dışarıda mal üretilememektedir. Türkiye bu buhranı en az zararla atlatır. Bu konuşmadan sonra yerli malı kullanmanın önemi tüm yurtta anlatılır.
1946 yılından itibaren bu hafta Yerli Malları haftası olarak okullarda kutlanmaya başlanır. 1983 yılında haftanın adı “Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası” olarak değiştirilmiştir. Son yıllarda bu hafta silikleşmiştir. Günümüzde tükettiğimiz buğday dahi dış ülkelerden gelmektedir. Sanayileşme ile tarımın ortak yürütülmesi gerekir. Lütfen yerli malı kullanalım ve paramız ülkemizde kalsın. Saygılarımla.