Tama ismini duydunuz mu? Bilmiyorum. Tama, Japonya’da Tokyo kentinin banliyösü… İlk yerel seçimlerde Tama banliyösünde bir yapay zeka robot belediye başkanlığına aday. Tama City’nin belediye başkanlığı için adaylığını koyan “AI” adlı yapay zekâ, tıpkı rakipleri gibi seçim kampanyası yürütüyor. Kentin her noktasında afişleri var. Matsuda, yapay zeka “Al”ın arkasında ki kişi… 44 yaşında olan Matsuda, “Yapay zeka, Tama City’yi değiştirecek. Yapay zekayla donanmış belediye başkanı sayesinde tarafsız ve dengeli bir politika güdeceğiz. Rüşvete, torpile ve duygusallığa yer yok! AI seçilirse 100 kişiden 99’u memnun olacak” diye konuşmuş.
Yani düşünün bir sıra toplumu olan Japonya’da bile halk, yaşadıkları yetersiz ve yozlaşmış insan kitlesi karşısında böyle bir şeye sarılabiliyorsa biz o zaman aday belirleme sırasında kan çıkmadığına sevinelim… Çünkü herkes ekmeğinin derdinde.. Büyük ya da küçük olması önemli değil…
Biz de değişen bir şey yok..
Önce bir örnek vereceğim…
Yıl 1966, Mekan Çorum-Ankara…
Yıl 1966 Temmuz’un sıcağında Çorum’dan Ankara’ya, Ağustos sıcağında da Ankara’dan İstanbul’a 54 temizlik işçisi yürümektedir. Allahın sıcağında 54 işçinin yürümesine neden olan olayı mı merak ettiniz…
54 temizlik işçimiz Çorum belediyesinde çalışmaktadır. Toplu sözleşme sürecinde maaşlarının 350 TL olmasını istemişlerdir. Buna kızan belediye başkanı da işçileri işten çıkartır, yerlerine 250 TL brüt maaşla çalışmayı kabul eden 72 kişiyi işe alır…
Daha sonra başkan Çorumlulara hitaben bir bildiri yayınlar: “Benim, dilenmekten kurtulsunlar, meyhane köşelerinde sürünmesinler diye işe aldığım kimseler, şimdi benden zam istemektedir. Saat Kulesi dibinde günde beş liraya çalışmak isteyen yüzlerce vatandaş varken, ben temizlik işçilerine ayda 350 lira veremem.”
Bu örneği niye verdim biliyor musunuz? dostlarım… 2019’a gelmişiz.. Değişen bir şey olmadığı gibi Ana muhalefet lideri çıkıyor, kürsüden CHP’li belediyelerde asgari ücret 2200 lira olacak diyor, hepimiz oturup ellerimiz patlayıncaya kadar alkışlıyoruz. Oysa diyeceği CHP’li belediyelerde emekçilerin sendikası vardır ve sendikal örgütlenme hakkıyla bu işçilerin emeklerinin karşılığı masada görüşülerek belirlenir. Bunu söylemek öyle zordur ki.. Küresel sermayenin kucağında oturan yerli sermayemizin işçinin örgütlenme hakkı söz konusu olduğunda eli ayağı titrer. Dile getireni yok etmek için her şeyi yapar.. Hizmet alımı ile işçi çalıştırılması olayı ne acıdır ki kimsenin umurunda değildir. İşçinin lokmasını küçültmeyi seviyoruz.
Rahmetli Özal’ın hükümranlığını bizim o sıralarda İstanbul’da yığılan çöp tepelerini gördüğümüzde çok kızdığımız temizlik işçilerinin sendikasını, büyükşehir belediye başkanı olarak sayın Sözen’in adam yerine koyup işçilerin haklarını verince yıkmıştı. Herkesin küçümsediği temizlik işçileri çöp grevinden sonra aldığı ücret ve sosyal haklarla o zaman devletin doktorundan fazla gelire sahip olmuştu. O güne kadar kendini devletin sahibi gören memur, ne oluyor demiş ve öcü gibi korktuğu sendikaya hemen sarılmıştı.
Çalışan örgütlü olmadı mı bırakın hakkını almasını yaşamını bile elinden alırlar.
Belediye başkanlarının bakın belediye çalışanları diye bir sorunu yoktur, onların sorunu sermayenin talep ve isteklerine uygun proje yapmaktır. Arada halkına dönük bir şeyler de yaparlar, yeter.. Çalışan ne yer ne içer, sorunları değildir. Onları korkutarak çalıştırmak ve bu işi sorunsuz çözmek çaktırmadan en büyük istekleridir. Ne acıdır ki çalışanların da bu konuda çok fazla istekleri yoktur. Çünkü onlarında bir ayakları dışarıdadır.
Her şey gözümüzün önünde oluyor. Belediye başkanı olabilmek için yada ona bağlı taraftarlar üzerinden belediye başkanı olmak demek ki öyle mamalı bir iş olarak görülüyor ki üzerine böylesine büyük ölümüne mücadeleler yapılıyor. Yine büyük patronlar bu süreçte ne gerekiyorsa yapıyor. Öyle büyük rantlar dönüyor ki… Sonra helalleşiyorlar.. Her şey vatan için..
İşin içine Hazreti Muhammed’in uygulamasını getirsek acaba diyorum, bu beylerin kaçı bu heyecan içinde olurdu. Seçilen kişi göreve başlamadan önce üzerinde ki mal varlığını en yakınına devredecek ve kamu görevi yaparken kendine dönük beş kuruşluk bile bir rant yaratmadan kent halkıyla özdeşleşip kenti için var olacak çalışmaları hayata geçirecek ve görevi teslim ettiğinde de evine yaptığı işten dolayı artı bir yani fazladan bir ekmek bile getirmeyecek.. Elbette buna meclis üyeleri ve önemli görevlerde bulunan amirler de dahil olacak. Ve hepsi bu süreçte işin bitiminde ne yaptıysa ve niye imza attıysa hepsinin izahını kent halkına geniş katılımlı yapılacak bir toplantıda verecek ve sonrasında güvenoyu aldıktan sonra evine ya başı dik ya da başı önde gidecek. Kendileri ve en yakınları üzerinden kim izah edilemeyen bir zenginlik içine girdiyse mal varlığı alındığı gibi üzerine bir de çöp variline konup kentin her sokağında bu kişi yolsuzluk yaparak kentine hainlik yapmıştır yazılı bir pankart ile dolaştırılıp öyle gönderilse evine, acaba bu beylerin bu istek ve kavgaları yine böyle heyecanlı olur muydu bilmiyorum..
Ekmeğin küçüldüğü, emeğin giderek değerden düştüğü, sermayenin birkaç ailenin yada şirketin elinde toplandığı, yine robot insanların hızla hayatımıza gireceği ve yapay zeka ile birlikte öyle büyük bir dönüşümler yaşamımızın her alanında yaşanacak ki önümüzdeki yıllar içinde, inanın düşünemeyen insanın toz kadar dahi değer görmeyeceği çok acımasız bir tünele doğru dünya hızla giderken yaşadıklarımız bu anlamda işin doğrusu bizler için utanç tablosudur. Ülkemin her noktası çok büyük zenginlik içindeyken bizler yoksulluk çukurunda şükür ile var olmaya çalışıyoruz. Ve giderek fakirleşiyoruz… Ve ileriye doğru umutlarımızı kaybediyoruz…
Kentimizin taşını, toprağını, otunu, böceğini velhasıl herşeyini seçildiği süre içinde kullanacak olan kişinin sorumluluk almadan yetkisi dahilinde bunu yapması bana göre çok yanlış.. Bunu çözmemiz gerekiyor. Ancak neredeyse hepimizin devlet kapısından hep bir beklentisi olduğundan, benim işim olsun da ne b.. yerse yesin tavrımız nedeniyle bilelim ki her şeyimizi kaybediyoruz… Ve sorumlu hepimiziz…
Aslında kaybettiğimiz insan… İnsanın insana güveni kalmayınca yakın gelecekte belki bizler de yapay zeka ve robotlara sarılacağız. Ne acı bir şey… İnsanın insana güvenmemesi.. Ne için mal mülk için.. Hep daha kocamanı ve şatafatlı olsun uğruna…
Yazık oluyor güzel ülkemize ve çocuklarımıza..
Sevgi ve saygılarımla… Vecdi Yılmaz