Hoyratça kullandığımız doğal kaynakları tehlikeye atma konusunda sınır tanımaz hale geldik.
Bizlerin hoyratlığının ardından doğa ana da nasıl hoyratlaşabileceğini net şekilde gösterdi.
Kaynakların korunması; sürdürülebilirlik başlığı altında çeşitli programlar ile ele alındı.
En büyük dış ticaret ortağımız Avrupa Birliği de bu konudaki son stratejisini “Yeşil Mutabakat” başlığı altında şekillendirmeye başladı.
Yer kürenin ritmini kökten sallayan Pandemi süreci ile birlikte “Yeşil Mutabakat” evrildi, çevrildi, yeşil enerji, iklim değişikliği ötesinde Balıkesir ekonomisini de derinden etkileyecek şekilde ete kemiğe büründü.
***
“Balıkesir’de bize ne yeşil mutabakattan?” sorusunu sorma lüksü dönemi de sonlandı.
Sadece Türkiye’de uygulanabilecek “İklim Değişikliğine Uyum Hibe Programı”, Ufuk 2020 Yeşil Mutabakat” programları ile yaklaşık 1 milyar Euro tutarında bir fonlama söz konusu.
Proje bazlı fonlamalar da kimsenin yüzü suyu hürmetine yapılmıyor.
Her fonlamanın bir nedeni ve bir maliyeti var.
***
“Avrupa Yeşil Mutabakatı”, iklim değişikliği ile mücadelenin ötesine geçti.
AB’nin “yeni büyüme stratejisi”nin bir yol planı haline geldi.
Avrupa Yeşil Mutabakatı, sadece iklim değişikliği ile yetinmeyip, biyolojik çeşitlilikten, atık ve hava kirliliğine kadar tüm çevre konularını ele alıyor.
Kaynakların verimli kullanımını artıracak eylemler içeren bir yol haritası sunuyor.
Anlaşmanın bir diğer ayırt edici özelliği ise, iklim değişikliği ile mücadeleyi sadece kendi coğrafyası ile sınırlı tutmayıp, küresel ölçekte bir dönüşüm potansiyeli barındırması.
***
“Kaynakları hoyratça kullanıyoruz ya iyi işte yapsınlar” denilebilir.
Tabi ki COVİD öncesi dönemde başlama süreci makul ve sürdürülebilirliğe yönelikti.
Fakat dedik ya yer kürenin ritmi değişti bir kere.
İklim değişikliği ve yeşil mutabakat çağrı dönemleri ile ilgili belki bizlerde Balıkesir’de uygulanabilecek bazı proje hazırlıkları yapabileceğiz.
Zaten konuya kimsenin hayır deme şansı da yok.
***
Mutabakat AB’nin aynı zamanda büyüme stratejisine dönüşünce işler farklı farklı yöne çekildi.
Avrupa Yeşil Mutabakatı ve beraberinde getireceği süreçler; enerji, ulaşım, sanayi, finans, inşaat, gıda, turizm, dijital endüstri ve piyasaları yeniden şekillendirecek ve yıllar alacak bir dönüşümün temellerini teşkil ediyor.
“Türkiye olarak gelişmeleri dikkatli okur ve gerekli hazırlıkları önceden yaparsak riskleri iyi yönetme ve bu dönüşümü büyük bir avantaja çevirme şansımız var” diyenler az değil.
Bu çerçevede Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda Avrupa Yeşil Mutabakatı Çalışma Grubu da hayata geçirildi.
***
Buradaki kritik konu ülke olarak gelişmeleri dikkatle okumak ve hazırlık.
Öyle kritik süreçlerden geçiyoruz ki yer kürenin ritmini değiştirecek konulara ne kadar odaklanabiliyoruz emin değilim.
Bu kadar önemli bir konunun Balıkesir’de kaç kişi farkında emin değilim.
Yarın Balıkesir’den yüklediğimiz tırlar en büyük dış ticaret ortağımız AB’de durdurulup yeşil mutabakata uymadığı için engellenir ise, şu kadar vergi ödeyeceksiniz denir ise buna ne kadar hazırlıklı olacağız emin değilim.
***
Yazının sonunu bir önceki yazımın konusu olan marka sadakati ve yeşil mutabakatın etkileyeceği Balıkesir Şirketlerine bağlayayım.
Marka, şirket var olma savaşının ötesine geçiyor.
Hıza dayanıklı şirket, hıza dayanıklı marka olmak gerekiyor.
Hız; şirket organizasyon şeması, görev tanımlarını bir kenara elinin tersi ile itiverdi.
Sipariş de hiyerarşi sırasını elinin tersi ile iterek bir bakmışsınız WhatsApp’tan gelivermiş.
Yurt içinde faaliyette iseniz rakibiniz artık rakip marka değil 85 milyon.
Uluslar Liginde oynuyorsanız varın rakip sayısını siz hesaplayın.
Erdoğan Dur