İnsan demek dostlarım, “yarın” demektir. İnsan yarın ile yaşar.
Yarın, umuttur…
Yarın yaşamdan bekledikleridir…
Yarın ölmeyecek gibi ölüme direnmedir…
Bu böyle uzar gider…
2020 yılı için Samuray yeminini paylaşmayı uygun buldum… Ve sanırım sosyal medya da ilk kez paylaşan da ben olacağım…
“Anne babam yok;
gökyüzü ve yeryüzü anne ve babamdır.
Kutsal gücüm;
şerefim kutsal gücümdür.
Desteğim yok;
alçak gönüllülüğüm desteğimdir.
Büyü yapma yeteneğim yok;
ruhumun gücü büyülü gücümdür.
Hayatım da ölümüm de yok;
sonsuzluk hayatım ve ölümümdür.
Bedenim yok;
cesaret bedenimdir.
Gözlerim yok;
şimşek gözlerimdir.
Kulaklarım yok;
hassasiyetim kulaklarımdır.
Yoldaşlarım yok;
aklım yoldaşımdır.” Allan Percy-Her güne bir Nietzsche, sayfa 162
Yeni yıl için tüm dostlarıma ve ülkeme ve dünyaya diyorum ki önce insan,
önce kendine saygı duyan insan,
önce üreten insan,
önce sevgiyi bilen ve karşılıksız seven insan,
önce okuyan ve şüphenin peşinden giden ve bilimin ipine sarılan insan,
önce kendini yöneten insan,
önce malın ve mülkün peşinden değil bilginin ve emeğin peşinden giden insan,
önce insan olduğunun bilincinde olan insan,
önce utanan, utanmayı bilen insan,
önce ahlak diyen, nitelikli bilgi diyen, üretim diyen, daha az tüketim diyen ve bu dünyada insan dışında diğer canlıların nefes alma hakkı olduğunu savunan ahlaklı insan,
önce insanım diyebilen dostlarımın yeni yıllarını içtenlikle kutluyorum.
……
Eski bir Çin efsanesine göre bir öğrenci hocasına “cennet ile cehennem arasında ki fark nedir” diye sorar.
Hocası yanıt verir:
“Çok küçük fark vardır ancak çok büyük sonuçlar doğurur. Gel sana cehennemi göstereyim.”
Koca bir tepsi pilavın etrafından toplanmış bir grup insanın bulunduğu odaya girerler. Bu insanların hepsi aç ve umutsuzdur, her birinin elinde tam da tepsiye kadar ki mesafe uzunluğun da bir kaşık vardır. Ancak kaşığın sapı o kadar uzundur ki kimse pilav yiyemez. Umutsuzluk ve acı herkesin yüzünden okunuyordur.
“Gel” der hoca, “Şimdi de cenneti göstereyim.”
Birincisine çok benzeyen bir odaya girerler, yine pilav dolu bir tepsi, yine bir grup insan vardır. İnsanların ellerinde aynı kaşıklardan vardır ancak burada herkes mutludur ve kimse aç gözükmüyordur.
“Anlamıyorum,” der öğrenci. “Buradakiler böyle mutluyken diğer odadakiler neden mutsuz?”
“Fark etmedin mi?” der hocası gülümseyerek. “Kaşıklar çok uzun olduğu için insanlar kendi ağızlarına götüremiyor, bu odadakiler birbirlerini beslemeyi öğrendi.” Allan Percy-Her güne bir Nietzsche, sayfa 169-170
Yeni yıl için tüm dostlarıma ve ülkeme ve dünya ya diyorum ki insan önce paylaşmayı bilmelidir…
Paylaşmayı bilen insan ile bu dünya gerçekten cennettir… Paylaşmayı bilen insan ile bu dünya her şeyi ile nefes alır…
Paylaşmayı bilen insan ile bu dünya nimetleriyle herkese yeter…
Paylaşmayı bilen insan ile bu dünya adı “sermaye” olan emeğin içinden çıkan bu doymak bilmeyen bu alçağa boyun eğmez, eğdirir…
Paylaşmayı bilen insan ile bu dünya hem yaşanılır olur hem de gerçekten hepimiz için bir köydür. Köy de herkes üretime katkısıyla ve çöp üretmemesiyle ve ihtiyacı kadar olanı tüketmesiyle imece usulü ile yaşar.
Paylaşmayı bilen insan ile paranın önemi öne geçmez, öne geçen emek ve nitelikli bilgi ile ahlaktır. Kitaplı tüm peygamberler de bunu yapmışlardır.
Cennet bu dünyadır.
Cehennem ise doymak bilmeyen hırsımızdır, isteklerimizdir, doymak bilmeyen doyumsuzluğumuzdur.
İnsan biriktirmeye başladığı andan itibaren biriktirdiklerinin kölesi olur. Artık onu yöneten malıdır, mülküdür, hırsıdır, istekleridir. Ne kendi doyar, ne de kendisinin yanında olanlarının….
Hazreti Muhammed, “ölmeden önce ölün” sözünü laf olsun diye söylemedi. Dünyaya hükmeden İskender ölünce elini tabutun dışına laf olsun diye koydurmadı…
Gandhi, “basit yasa ki başkaları da var olabilsin” lafını boşuna söylemedi.
Önce insanım diyebilen dostlarımın yeni yıllarını içtenlikle kutluyorum.
…..
Bir Zen hikayesinde ustası Hakuin’i görmeye giden samuray savaşçısı, ustasına şu soruyu sorar:
“Cehennem ve cennet var mıdır? Bunlara açılan kapılar nerededir? Nasıl girebilirim bu yerlere?”
“Sen kimsin?” diye sorar, Hakuin.
“Samurayım ben,” diye yanıt verir savaşçı. “Samurayların başıyım. İmparator bile bana saygı duyar.”
Hakuin güler ve karşılık verir:
“Sen mi samuraysın? Dilenciye benziyorsun.”
Gururunun yara aldığını hisseden samuray kılıcını çeker ve Hakuin’i öldürmek üzeredir ki usta konuşur:
“Cehennemin kapısındasın.”
Ustasının ne demek istediğini anlayan samuray kılıcını kınına koyar ve Hakuin o an ona şöyle der:
“Şimdi de cennetin kapısındasın.” Allan Percy-Her güne bir Nietzsche, sayfa 52
Yeni yıl için tüm dostlarıma ve ülkeme ve dünyaya diyorum ki insan öfkesini yönetebildiği ölçü de insandır.
Öfkesine yenilen insan, insan değildir. yaratıktır. Katildir. Öfkesini yönetebilen insan, insanı hatalarıyla kabul eden insandır. İnsan, insanı hatalarıyla kabul etmeyi hazmettiği andan itibaren kinden, nefretten arınır. Daha fazla insan olabilmek için kendi iç yolculuğunu tamamlar. Daha çok çalışması gerektiğini anlar, görür. Bildiklerinin ne kadar az olduğunun farkına varır. İnsanla bu dünyanın daha güzel olacağını düşünür. Bunu düşündüğü andan itibaren de daha fazla çalışmaya başlar. Çalıştıklarının sonuçlarını insanlarla dünya ile paylaşır. Hoşgörülü olur. İnsanı insanlığından uzaklaştıran ilkel davranışların esiri olmaz. İnsanın insan olması büyük bir mücadele ve bitmeyen bir yolculuktur.
……
İnsanım diyebilen, önce insan diyen, üretmeyi, öğrenmeyi ve paylaşmayı önde tutan öfkesini yöneten ve daha fazla insan olabilmek için çabalayan ülke ve dünya insanlarının yeni yıllarını içtenlikle kutluyorum. Yeni yılın yaşamlarına zenginlik(parasal anlamda değil) getirmesini temenni ediyorum.
Sevgi ve saygılarımla….