Bazı ülkelerde yılın kelimeleri seçiliyor her biten yılla beraber…
“Beyin çürümesi” seçtiler bir ülkede misal…
“Merhamet” seçen var.
Bizim TDK “kalabalık yalnızlık” dedi yılın kelimesine.
Göreceli olarak içinde bulunduğumuz durumu nitelemesi açısından isabetli sayılabilir ama yalnızlığa gelene kadar seçilecek öyle çok kelime vardı ki aslında… Geçim, enflasyon, deprem, mülteci, zam…..
Taze yılın kelimesi ise en azından şimdilik “paradigma”
Abdullah Öcalan ile görüşen ziyaretçi heyetin yaptığı açıklamayla kelimenin mucidi de Apo oldu iyi mi!
Çünkü şöyle demişti Öcalan :
“Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim. Gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım.”
Cümlenin orijinalliğine bakar mısınız?
…yeni paradigmaya….pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak….ehil ve kararlılık….pozitif adım… çağrı… Yani insan 25 yıldır içeride olan birinden dışarıdakilerin bile anlamını çözmek için kafa yorduğu bir cümleyle karşılaşınca şaşırıyor elbet.
Çünkü paradigma ne orasını kamuoyu bilmiyor!
Peki kelime olarak ne demek paradigma?..
En basit tanımıyla model veya değerler dizisi.
Böyle bir açıklama gelince elbette ülkenin gündemi “paradigma”nın ne olduğuna odaklandı.
Hoş 1999’da yakalanan Apo, tee o zaman şıp diye “devletimin hizmetindeyim” de demişti ama ömür boyu hapis cezası aldığı o yıllardan bu yana zaten devletinin hizmetindeyse neden o zamandan bugüne bir çağrı yapması akıllara gelmemişti?..
Siyaset, nelere kadir her gün başka şekliyle görüyoruz.
Şimdi arzulananın Apo’ya özgürlük olduğu iddiaları da gündemde.
Olur mu böyle bir şey?..
Ne yani, Apo, 25 yıldır içerideyken o kadar mı kuvvetli “silah bırakın” demesiyle PKK silah bırakacak hemen?..
Bilmiyoruz elbet.
Ama bildiğimiz şu ki PKK’nın da bir maşa olduğu ve maşayı elinde tutanların zaten başkaları olduğu.
Kuşkusuz terörün bitmesi, bitirilmesi bu topraklarda yaşayan herkesin tek dileği. Çünkü terör belasından Türkiye kadar çeken başka bir ülke yok. O yüzden Türkiye’ye sınır ötesi operasyonlar için kimsenin hesap sormaya hakkı da yok.
Sayısız şehit, sayısız masum, sayısız operasyon.
Ekonomiye askeri harekatların getirdiği olağanüstü ağır yük.
Terör bitsin ve bitmeli elbet. Ama öncelikle bunun; ayrılıkçı özlemlere bir prim niteliğine bürünmemesi gerek.
Ömür boyu hapis cezasına çarptırılan terörist başının özgürlük hevesine dönüşmemesi gerek. Ki çağrıyla silah bıraktırabilecek bir gücü varsa Apo’nun niye bugüne kadar o cenahtan bir ses çıkmadı madem devletinin hizmetinde?..
PKK silah bıraksın, gömsün; sonra yine üç zaman sonra terör can alırsa ne diyecekler; “onlar bizden değil, bizden ayrılan uç fraksiyonlar, bilgimiz dahilinde değil” falan mı?..
PKK’nın ipleri kimlerin elinde, emperyalist küresel silah tüccarları savaşla, savaş olmadığı zaman terörle sulamıyor mu Ortadoğu’yu?..
Bu bölgede doğan ve beslenen tüm terör örgütleri “bir sabah uyanır uyanmaz kendiliklerinden mi doğdu?”
Velhasıl…
Terör, teröriste taviz, ayrılıkçı kafalara prim verilmeden bitmeli, bitirilmeli ve bunun için her türlü siyasi görüş farklılıkların üstünde şehit ailelerini rencide etmeden sonlandırabiliyorsa 2025’in en büyük hediyesi bu olur ülkemiz için…
Hoş; siyasetin üç ay önce başka, üç ay sonra başka tür konuşmalarına zaten toplum çoktan alıştı, her gün Demirel’in sözü kulaklarda çınlıyor “dün dündür bugün bugün” diye de bir nebze ders alınsa, buna da şükür diyeceğiz, “büyük lokma ye büyük konuşma” falan…
“Zillet İttifakı” gibi ağır isnatlar filan…