Yazmak, kolay olduğu düşünülen bir iştir.
Oysaki yazmadan önce; konu ile ilgili düşünürsünüz, araştırma yaparsınız, doğruluğunu teyit edersiniz kısaca özverili bir mesai harcarsınız. Dilimizin doğru kullanılmasından söz etme gereği duymuyorum. Zira yazar olmanın en önemli unsurlarından biridir liyakat sahibi olmak.
Yazılan yazının içeriği, amacı ve gerekçesi yazanın sorumluluğundadır ancak en önemli sorumluluk, okurları yanıltmamak, zihinlerinde bilgi kirliliği yaratmamaktır. Yazıda kullanılan üslup ise yazarın karakter özelliklerini yansıtır.
Yazmak için mutlaka yazar olmak zorunda değilsiniz ancak üzerinde hassasiyetle durulması gereken konu, hangi dilde yazıyorsanız o dilin yazım kurallarına dikkat etmeniz gerekir. Zira Türkçenin bu kadar bozulmasının nedenlerinden birisi de önemsiz gibi görülen yanlış yazımlar değil mi?
Okuyan, üzerinde düşünen ve değerlendiren bir kişi için yazmak, daha kolay olabilir. Bilinçli yapılan bu eylemler, zihinsel gelişimimiz için önemli olduğu kadar hayatımıza olumlu yön vermemize de olanak tanır.
Ülkemiz için son derece önemli olan seçim sürecinde yaşanan gerginlikler sebebiyle, hiç de hoş olmayan paylaşımlara tanık olduk sosyal ortamlarda. Bırakın yazım kurallarını, öfkenin ağıza alınmayacak bir şekilde küfürlü sözlerle dile getirilişleriydi her biri.
Özellikle Cumhuriyetin, Atatürk’ün ve ülke savunuculuğunun böyle etik olmayan bir üslupla yapılmasına üzüldüm.
Kızgın olabilirsiniz, haksızlığa, zulme tahammülünüz kalmamış olabilir ancak gönderilerinizin milyonlarca kişiye ulaşacağının ve olumsuz etkilere sebep olacağının bilincinde olmak gerekir.
Kaldı ki Türkiye Cumhuriyetinin; her şartta akılcı, sakin, birleştirici eylem ve söylemlerde bulunan bireylere ihtiyacı var.
Sövgü ve hakaret içerikli yazılar, düşüncesizce ve kelime dağarcığı yeterli olmayan şiddete meyilli insanların başvurdukları bir yöntem olabilir.
Düşüncemiz her ne olursa olsun bunu aktarmanın etik ve yapıcı olanını tercih etmek, insancıl değer ve inançlarımızın barışçıl göstergesidir.
Günümüzde tüketim ve stres atma nesnesi haline gelen ve toplumun değer yargıları dikkate alınmadan yazılan yazıların, düşünme ve anlama konusunda her geçen gün genel düzeyin düşmesine sebep olduğu aşikâr.
Zira gayemiz, halkı yazarak bilinçlendirmek ve ideal bir toplum yaratmak ise yazmadan önce kırk ölçüp bir biçmenin, daha eğitici ve ikna edici olacağına inanıyorum.
Böylesine önem arz eden bir seçim sürecinde yangına körükle gitmek, akılcı bir davranış olmamakla beraber birçok kalbin kırılmasına yol açar. Hem ne demiş atalarımız; “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır. Öfke ile kalkan zararla oturur. Söz uçar yazı kalır”
Unutmayalım ki, inandığımız bir amaç uğruna iyi niyetle olsa dahi saldırgan ve inciten bir üslup ile yazılan yazılar, okurları ötekileştirmekten ve öfkelendirmekten başka bir işe yaramaz.
Ve unutmayalım ki bir yarışı, umudunu, inancını ve sakinliğini koruyan kazanır.