“Yoğunluğuna yaşayacaksın” diyor Behramoğlu.
“Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği,
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne, denize…
Saatlerce bakabilir bir kuşa, çocuğa
Yaşamak yeryüzünde onunla karışmaktır
Kokmaz kökler salmaktır oraya.
Kucakladın mı, sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını…
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,
Göğe, bütün evrene karışırcasına…
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş
Bir armağandır
Ve hayat..
Sunulmuş bir armağandır insana.”
diye sesleniyor dizelerden Ataol Behramoğlu.
Bugün malum 14 Şubat.
Dünya Çiçekçiler ve Kuyumcular Günü…
Şaka bir yana…
Birbiri için atan kalplerin günü bugün.
Her ne kadar ticari malzeme aracı haline gelerek tüketim pompalaması yapılsa da sonuç olarak “kutlanan ve önemsenen” özel bir gün.
Tadını çıkarmamız gereken günlerden.
E böyle bir günde de yoğun gündem arasında iç sıkmak yerine biz de “aşk”tan bahsedelim istedik.
Demiş ki Jerrold:
“Aşk kızamık gibidir, ne kadar geç yakalanırsanız o kadar tehlikeli olur”
Balzac’ın şu sözünü duymayan yok gibidir:
“Aşk aşı gibidir, insanın ikincide ağır hastalanmasını önler.”
Werther; “aşık olduğum için deliyim ama bunu söyleyebildiğim için de değilim” derken
Oscar Wilde: “Hayatları boyunca sadece bir kez seven insanlar geri zekalıdır. Onlara sorarsanız bunu sadakatleri ve doğrulukları ile izah ederler. Bana kalırsa tembellikleri ya da hayal gücü yoksulluklarındandır” diye ifade etmiş sevmeyi.
“İnsan iki şeyi saklayamaz, sarhoşluğunu ve aşık olduğunu” diyor Antiphanes.
Bernard Shaw: “Aşk, bir kişi ile geri kalan herkes arasındaki farkın çok fazla abartılmasıdır”…
Woody Allen: “Aşk yanıttır. Ama yanıtı beklerken sek de gayet güzel sorular hazırlayabilir”…
Eschenbach: “İlk krize kadar ne romatizmaya inanmıştım ne de gerçek aşka”…
demiş…
Bugün sevdiğiniz yanınızda olmasa da eğer yanınızdaysa kıymetini bilin..
Bir gün yanınızda olamama ihtimaline karşı varlığının değerini hissedin.
Önemseyin.
Sevginizi gösterin.
Varsın çiçekçilerle kuyumcular bayram yapsın bugün…
Seviyorsanız eğer gerçek; yokluğunu düşünün bir an.
Her günü “özel” kılmak mümkün değilse şayet…
Bugünü özel kılmanın saf bir masumiyet olduğuna inanın…
Günü; Bascho’nun eşsiz dizeleriyle noktalayalım:
“Kumun üzerinde bırakılmış bir su tanesi
Denizin unutkanlığıdır.
Uzak dağlarda kalmış bir bulut,
Rüzgarın unutkanlığıdır.
Toprağa düşmüş gümüşlü bir kanat,
Geçen kuşun unutkanlığıdır.
Hayale dalmak ve ağlamak ihtiyacı
Gençlik yıllarının unutkanlığıdır.”
Ara sıra “unutmak” lazım.
Sevebilmek için bile…