Bu ara hep yerel seçimler ve bilahare iptal olan İstanbul nedeniyle YSK konuşuluyor ama bu üç harfin hayatımızda önemi büyük ki bugün de aynı harflere takılıyız.
Tekinin yerini değiştirmekle karşımıza çıkıyor:
YKS.
Ama YSK(Yüksek Seçim Kurulu) kadar popüler değil.
Çünkü çok değişti ismi, bu son hali.
ÖSS desek bilirsiniz.
Bugün ve yarın üniversite sınavı var.
Son adı böyle işte: YKS.
Yükseköğretim Kurumları Sınavı.
Düşünmeyi öğretmekten çok, ezberci eğitim sistemiyle doldurduğumuz ve geleceği emanet edeceğimiz gençlerimizin ölüm kalım sınavı.
Peki gerçekten öyle mi?..
Neden ölüm kalım sınavı?
4+4+4 yıllık öğretim sonunda gençlerin geleceğini bir sınava endekslemek ne kadar adil?
Herhangi bir hastalık, herhangi bir kaza, herhangi bir engel…
Hepsini geçin, tek sınavın getirdiği stres.
Heyecan.
Gelecek umudundan daha ziyade gelecek kaygısı…
Gel gelelim, bu kaygının başlıca sebebi sistemin çarpıklığı değil mi aslında?
Erken çocukluk döneminden başlayıp gençliğin en verimli dönemine kadar devam eden ilk ve orta öğretim hayatının gelip sıkıştığı nokta birkaç oturumluk sınava gelip takılmıyor mu?
Doğrudan mesleğe yönlendiren, çocukların ilgi alanlarını araştırmaya endeksli bir düzen kurulamadığından genel sorularla alan sorularının harmanlandığı bir sınavın sonunda aslında bu sorulardan çok daha farklı, bambaşka bir hayata yol almıyor mu çocuklarımız?
Fen alanında cevaplayabildiği sorularla belki hukuk fakültesi tercihini zorlayabiliyor ya da eşit ağırlıktan matematik bölümüne devşirebiliyor hayatının geri kalan kısmını.
Yani sınava girdiği bugün, üç ay sonra nerede olacağını hatta ve hatta beş yıl sonra nasıl bir hayat yaşayacağını kestiremiyor bile.
Yıllardır gelişmiş Avrupa ülkelerinin meslek liselerine verdiği önemi, daha küçük yaşlarda çocuklarını nasıl da belirli alanlara kanalize ettiklerini imrenerek anlatmıyor muyuz?
Fakat ne ilginçtir ki, sistem bizde ne iş yapacaksan yap, illaki bir üniversite diplomasını zorunlu görüyor.
Mesleği, beceriyi, ilgiyi yok sayıyor.
İşte böyle bir ortamda bugün yine ter dökecek çocuklarımız.
Nasıl bir gelecek hayal ettiklerini bilmeden, öngöremeden; gelecek kaygısıyla bezeli bir stresle soruları yanıtlayacaklar.
Ve biz aslında sistemin baştan bozukluğunu es geçerek, yine ve yeniden her sene neden değiştiğini filan tartışmaya devam edeceğiz.
Ortaöğretim puanının katkısını, hangi alandan ne kadar soru çıkması gerektiğini, puan sisteminin, sınav düzeninin sürekli yapboz gibi değiştirilmesinin yarattığı sıkıntıyı sorgulayacağız.
Gerçek sorunları görmezden gelerek…
Daha doğrusu, mevcut sorunların gerçek sorunları görebilmemize engel olmasını fark etmeyerek…
Neden ÖSS’yken LYS oldu diye soracağız.
LYS’yken YKS olduğu diye isyan edeceğiz.
Harflere, isimlere takılı kalıp; sistemin çocuklarımıza verdiği zararı, yok ettiği özgüveni, karattığı geleceğe dair umutları unutacağız.
Aslında uzay mühendisi olma hayalindeki mutsuz doktorların, bilim insanı olmak isterken sistemin kurbanı olan öğretmenlerin; velhasıl yanlış mesleklerde işini sevmeyen insanlar yaratan düzenin ta en başından hatalı kurgulandığını göremeyeceğiz.
İşte bugün YSK kadar popüler olamamış YKS günü…
Y’anlış K’ararlar S’orunu…
Ya da…..
Yükseköğretim Kurumları Sınavı!