HIYAR VE ÇINAR
Hayat gel gitlerle çoğalıyor
dalga dalgaya yüklenirken
biçim beğeniyor özüne
o muhteşem girdap
Dağ kendini aklıyor ova da
çürüğünü özenle ayıklıyor
her kımıltının soy ağacı
Yedi günde şair olunur diyorlar
düzenin dümen suyunda
ısrarla kulaç atan Allahsızlar
Bir mektubu herkes yazabilir
iç dökümünü yapar ulu orta
kimdir gösteren gülün terlemesini?
Tanrı’yla kim kadeh tokuşturabilir?
Aşk ikliminde şairden başka
Yirmili yaşların milyonerleri
armatör olurken birer birer
iştihası kabardı zübük tayfasının
baykuşu bülbül diye sürdüler piyasaya
Dağ dağlığını biliyor ırmak ırmaklığını
kurdun semtine hiç uğruyor mu tilki?
Kartala özenmiyor haddini biliyor serçe
hıyar tohumuna çınar olması önerilebilir mi?
(Yağmurkuşunun Türküsü isimli kitabımdan)
LÂHİT
Sessiz bir yanardağın
iç çekmelerini saklar
yalnızlığın pervazında
Uzakları yakın eder bir ses
düşleri gökyüzünden
usulca düşer koynuna
Gülüşünle su vermezsen eğer
gözbebekleri de üşür, inan
adını koyduğun fesleğeni soldurma
Bir lâhit de çiçek açar
türküsüyle gelir oturur
güncelin penceresine
Merhaba kardeş, diyesim tutar
mermer bir kitabenin içinden
binlerce yıl katedip de gelene
Bu ıssız dünya ne diyor dersin?
Mezarlardan gelen sesleri dinle;
deveyi havutuyla yalayıp yutsan da
anadan üryan veda edeceksin yeryüzüne
( Yağmur Salkımları isimli kitabımdan)