Yürümek eylemi, insanı toplumun bir üyesi olarak değil doğanın sakinlerinden biri olarak görür. Bir evi olmayan, aslında her yerde evi olan gezgin de yürümenin; adımları tekrar etmek mi yoksa her şeyi geride bıkarak devam etmek mi olduğunu sorar. Yanıtı her şeyi geride bırakmak olan yürüyüşçü, tüm hesaplarını kapatır. Artık özgürdür. Zaten sonradan yürüyüşçü olmamıştır. Yürüyüşçü olarak doğmuştur. Tüm dünyevi uğraşılardan tamamen arınmıştır. Ormanda çok uzun süreler gezmese sağlığını ve moralini koruyamayacağına inanır. Yürümek, onun için günün olmazsa olmaz macerasıdır. Yaşam pınarlarını bulmaktır. Düşüncelerini, hava ve gün ışığı ile buluşturmaktır.
Yürüyüşçüye göre ruhsal olarak ormana varmak gerekir. Orman dışında bir şey düşünmeden yürürsek, doğaya kendimizi teslim edersek doğru yönü buluruz. Tıpkı içsel yolculuğumuzda içgüdülerimizle hareket etmemiz gibi. Gittikçe yabana yaklaşılır. İklimin etkisi hissedilir. Dağ havası, insanın ruhu besler. İnsana ilham verir. Düşüncelerimiz, gökyüzü gibi masmavidir, açık ve nettir. Yürüyüşçü yaratıcı ve anlayışlıdır. Kalbi ise bir iç deniz gibi büyük, derin ve görkemlidir. Hiçbir kimsenin olmadığı yabani topraklara yerleşmiştir. Ona göre yabani olan iyi olana yakındır. Umut ve gelecek çimenliklerde, ekili tarladadır. Ya sizce sevgili okurlarım, insanın morali dışarıdaki hava ile orantılı mıdır?
Robin Hood, yabana yaklaşan yürüyüşçülerin ilham kaynağıdır. Doğayı betimleyen edebiyat örneklerinden en eskisi ve bilinenidir Homeros’un İlyada’sı … Yunan mitolojisi, İngiliz edebiyatına göre daha verimlidir yaban edebiyatında. Doğa, uyanış için ışıktır. Yaban insanlar, kendini bir ağacın tepesinde buluverir. Yaşamı sadeleşmiştir. Üç öğün yerine günde bir öğün yemek yemeye başlamıştır. Yüz tabak yerine beş tabak kullanır. Kısacası her şeyi bu oranda azaltmıştır.
Bir zamanlar bir çoban yaşarmış. Düşüncelerini dağlarda gezdirdiği sürüsü kadar yükseklerde tutar ve beslermiş. Ona göre de zihin, günle birlikte uyanır. Uyumlu ve coşkulu düşünceleri, güneşin ritmiyle dengeleyebilen her insan için gün, daimi bir sabahtır. Bir gün, doğa kadar incelikli bir şekilde yaşanmalıdır. Her gün kendini tamamen yeniler. Bunu her gün yine ve yeniden yapar. Ve sonsuza kadar yapar. Yürüyüşçü, hayatına doğanın kendisi kadar bir yalınlık katmak için vardır. Ve şöyle der: ‘’Tüm zorluklara rağmen dürüstlüğünü koru.
Kazdağ Çiğdemi’nden…
Vicdanlar yaralandığında kanar. Ve insanlık kanar ve ölür.
İnsan bazı şeyleri kendi haline bırakmaya gücü yettiği zaman zengindir.