Az kaldı, kalan harflerin de bitmesine.
Kapanan kapanana.
“Bizden bu kadar diyen diyene”
Yasal koşullara uyacağım diyenin boğazında bir ip…
Sık sık, nereye kadar?
Sonunda iniyor işte kepenkler.
Ne de zordur bir gazetenin yayın hayatına son vermesi.
Vasıflı gazete olmak zaten bir ton şart gerektiriyor.
Ama maddi zorluklar başta olmak üzere mevzuat kaynaklı şartları da yerine getireceğim diye çırpındığın zaman bir bakıyorsun yarım asırlık gazete bile “son” demek zorunda kalıyor.
Yerel gazetelerden bahsediyoruz.
Günümüzün dijital dünyasında ulusal gazeteler internetten takip ediliyor, yerel basın kimin umrunda diyebilir bazıları.
Hiç de öyle değildir.
Yok olduğu zaman yokluğunun ne demek olduğu hissedilir.
Evet, yerel gazetelerin asli geliri abone ve reklam değildir; asli gelir kaynağı Basın İlan Kurumu kaynaklı ilan gelirleridir.
Ama bu ilanları alabilmesi için de bir yerel gazetenin bekleme süresinden tutun da çalıştıracağı personel sayısına, dağıtım şirketi zorunluluğundan tutun da baskı sayısına kadar yerine getirmesi gereken pek çok şart vardır.
Ki bu şartların bir kısmı da yerel ölçekte anlamsızdır; yani ne diye ulusal dağıtım şirketi ile ille de bayi satışı şartı vardır ve bir süredir tekel haline gelen dağıtım şirketinin yerel gazetelerden gelecek paraya ihtiyacı mı vardır ki?
Keza, yerel gazetenin bayiden satışı maalesef sıfıra yakındır. Ulusal gazetelerin bayi satışları bile dip seviyelerde iken yerel gazete zaten abonesini ve okurunu kendisi bulur, bunun için de uğraş verir.
Son aylarda yerel gazetelerin pek çoğu ağır bir ekonomik sıkıntıya gark oldu.
Yasal düzenlemelerde değişiklikler gelmezse kapanacak veya şartların ağırlığından vasıflı niteliğini kaybetmeyi göze alacak nice gazete yolda.
Yerel gazeteler, gerçek anlamıyla basın görevini yapan basın emekçisi gazeteler nicedir “imdat” diyor.
Seslerini duyanlar duymakla kalıyor, ötesi yok.
İşte daha geçen hafta “basın sektörünün sorunları ve çözüm yollarının tespiti için” bir araştırma önergesi verildi Meclis’te.
Nesi var bu önergenin, ne sakıncası var görüşülmesinin?
Siyasi veya partisel bir yönü var mı; ülkenin basın sektörünün her kesim tarafından kabul edilen sıkıntıları değil mi bunlar?
N’oldu önerge?
Reddedildi.
Hadi tüm demokratik ilkeleri, yasamanın olması gereken hallerini, Türk siyasetinin sınıfta kalan halini bir kenara koyalım…
İktidar partisi, önerge salt muhalefetten geldi diye red oyu verdi.
(Ki ne kadar da yanlış bir tutum, oraya girmiyoruz bile)
Peki Cumhur ittifakının küçük ortağı niye red verir?
Gerekçesi ne?
O da aynı düşüncede mi, yani “red edilecek, et” anlayışının kapsamı mı genişledi, kendisi ittifak ortağı olsa da aynı zamanda muhalefet partisi değil mi?..
Basın sektörünün sorunları önerge olarak Meclis’e geliyor..
Bunu red ile geri çevirmenin ne anlamı ve faydası olabilir?..
Anlaşılmaz durumdadır Türk siyaseti.
Yerel Basın’ın harfleri tek tek düşüyor.
Tamamen silindiğinde mi anlaşılacak önemi?
“Önergenin kabulüne” deseydiniz de bir kez şaşırtsaydınız bizi…