Son yıllarda bir ailenin tüm bireylerini nadiren de olsa bir arada görebiliyorsanız eğer, o gördüğünüz anlarda bile hepsinin cep telefonlarına gömüldüklerini görmek ve bu tabloyu hüzünle izlemeniz büyük olasılık..
Herhangi bir kafede arkadaşlar…
Parkta oturan sevgililer..
Durakta otobüs bekleyen vatandaş…
Kamyon sürerken youtube’da video izleyen yorgun şoför…
Öyle ki direksiyonun ortasına telefonluk yapıyor bazıları…
Dememiz o ki…
Telefonların esiri olduk.
Tüm dünyada aynı durum söz konusu olsa da millet olarak durumu abartmış vaziyetteyiz; telefonkolikler zirvesinde üst sıralarda Türkiye.
Haliyle…
Zaten kitap okumayan bir toplumduk….
Hepten koptuk gitti.
Elinde telefon yerine kitap gördüğümüz zamanlar insan “kitap okuyanlar da var” diye düşünmeden edemiyor ve mutlu oluyor elbet.
Ne mutlu kitapları ellerinden düşürmeyen o azınlığa…
Ama kitap var; severseniz, film gibi elinizden düşmez, içine girer, bir çırpıda okur gidersiniz…
Kitap var; n’aparsanız yapın gitmez.
Ne kadar merak etseniz de, ne kadar çok satsa da, ne kadar isteseniz de okumanızın mümkün olmadığı, ısınamadığınız kitaplar olur muhakkak.
Ki zorlamaya gerek yok; bırakın elinize, bir başkasını alın, öylesine sonsuz bir derya kitap dünyası, kendinizi kasmanıza gerek yok.
Edebi türlerden bahsediyoruz, deneme-araştırma-inceleme-bilimsel kitaplar değil kastettiklerimiz…
Roman ve şiir olarak daraltalım kapsamı.
Örneğin her ne kadar Nobel almış olursa olsun; Orhan Pamuk okumak bize öyle ağır gelir ki gitmiyor ilerlemiyor sayfaları… İki kitabını zorla okuyabildik, diğerlerinden çeyreğine gelmeden vazgeçtik…
Gelelim başlığımızda yer bulan Vişnenin Cinsiyeti’ne.
Belki duydunuz belki duymadınız.
Özellikle aldık; bir süre önce gündeme geldi; merakımızdan, acaba içinde ne buldular diye özelikle okumaya giriştik.
Edebi olarak pek bir şey bulamasanız da felsefi yönden ağır basan bir roman…
“Pınar Kür’ün eşsiz çevirisi“ ile övülüyor kitap da bir de Pınar Kür çevirmeseymiş n’olurdu halimiz bilmiyoruz.
Öncelikle yazarından bahsedelim:
Jeanette Winterson yazmış. 25 yaşında ilk romanını yazmış; 1985’de ilk ödülünü almış. 2006’da Britanya Kraliyet Onur Nişanı verilmiş kendisine. The Guardian’da yazıları çıkıyor. Manchester Üniversitesi’nde Yaratacı Yazarlık Profesörü olarak görevli.
Velhasıl kariyer süper…
Ama bizde tutmadı işte, ittire kaktıra okuduk.
Neden bahsediyoruz bu kitaptan?
Çünkü bu kitabı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu muzır bulmuş; 18 yaşından küçüklere sakıncalıymış; 18 yaşından 1 gün küçüksen sakıncalı, 1 gün geçtin oku!
Öncelikle milyonlarca kitap arasından nasıl bulmuşlar bu kitabı; tüm kitapları okumaları mümkün olmadığına göre pek merak ettik.
Örneğin bizim dizisi bile çekilen Fi, Çi, Pi veya filmleri çekilen Grinin Elli Tonu ve devamı serilerini de okudu mu kurul?..
Hangileri daha erotizm süslü; karar jürinin de gerçekten kurulu tebrik ediyoruz; Vişnenin Cinsiyeti kitabını okumayı başardıkları, anlayabildikleri, felsefenin içine gömülüp küçükleri korudukları için!
Velhasıl elinde kitap olan genç görüyorsanız gidip alnından öpün de bu kitabı okuyabilen varsa hatta onu iki kere öpün ve bir de ne anladığını anlatmasını isteyin…
Vişnenin Cinsiyeti;… Sadece bir kitap…
Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu 18 yaşından küçüklere sakıncalı bulmuş kitabı.
Bugünkü kurul böyle, yarınki kurul n’apar, neyi gözüne kestirir bilinmez ama hep diyoruz; bu ve benzeri kararlar sadece ve sadece havanda su dövmek…
Kurulu, bu eşsiz kararından kutluyoruz; bol ödüllü bir profesörün kitabını okuyunca nasıl bir sakınca oluşturuyorsa artık onu da kendileri izah etsin…
Kitabın sadece kitap, tiyatro eserinin sadece tiyatro, filmin sadece film, karikatürün sadece karikatür, resmin sadece resim, heykelin sadece heykel olduğunu anlayabilecek kurullarımız olması dileği ile diyecekken son cümlede aklımıza Celal Şengör geldi.
Diyor ki Hoca:
“Bir toplumda heykel ve resim ilerlemiyorsa o toplumun bilimde ileriye gitmesi mümkün değildir.”