Yıl 1960…
İhtilal olmuş, üzerinden altı ay geçmiştir.
Erzurum ordu evinde yılbaşı kutlama hazırlıkları esnasında yangın çıkar. Askerlerimiz diri diri yanacaktır. Ama dur.. Bir asker o kargaşa da dumandan bayılmış durumdaki 3 askeri dışarı çıkarır. Dördüncüyü çıkarmaya çalışırken düşüp bayılır. Dumandan boğularak ölmüştür. Kim bu asker, merak ettiniz değil mi?
Rum Ortodoks Vasili Harizanos…
Şehit olarak çok büyük mahşeri bir kalabalık ile eller üstünde askerler hazır ol da ve askeri bando Chopin’in cenaze marşını çalarak Rum mezarlığına defnedilir.
Cenazede CHP’nin gençlik kolları başkanı Neoklis Sarris çok duygulu bir konuşma yapar. Bülent Ecevit çok duygulu yazar.. “…Bir yangının alevinde kucak kucağa, ölümle karşılaşan erlerin, kimine Vasil, kimine Mehmet, Hüseyin yahut Ali dense de, her biri ayrı bir soydan, ayrı bir din veya mezhepten gelse de, bu erlerin bütün ayrılıkları o alevde ‘tek bir demet gibi’ kaynaşarak göğe yükselmiştir. Her birinin üstündeki üniforma bir…Her birinin altında birleştikleri bayrakla, Vasil Harizanos’un tabutunu saran bayrak bir…” İstanbul Valisi Tümgeneral Refik Tulga da yaptığı konuşmada,
“…Bu gerçek kahramanın gösterdiği cesaretten dolayı yalnız akraba ve yakınlarının değil, bütün Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iftihar ettiğini” söyler..
Sonra mı?
1964 yılında İnönü’nün projesiyle kalan Rumlar ülkelerine adeta yaka paça gönderilir. Önemli olan Anadolu’nun Türkleştirilme projesidir..
Hala şu Türkleştirmeyi tamamlayamadık.. Tamamlayacak halimiz de yok.. Kendi insanımızın gözü zaten doymadığından para için yakıp yıkmadığı bir değer meydanda bırakmadı..
Bu arada ülke dışına sürülen Neoklas Sarris Profesör olarak bilim dünyasına çok faydalı işler yaptı…
…
Hasan Tahsin UÇANKUŞ’un 1250 sayfalık Arkeoloji kitabında okumuştum… Horon deyince aklımıza Karadeniz insanı gelir, oysa altını biraz kazıyınca görürüz ki “horon” bir Rum oyunudur. Bebeğimiz doğunca önce aile büyüğü kulağına ezanı okur sonra ismini koyarız sonra da “adınla yaşa” deriz. “Adınla yaşa” da bizlere Ermeni komşularımızdan geçmiş bir zenginliğimizdir… Anadolu böyle işte… Adı üstünde koca bir yurt o…
…
İkinci Dünya Savaşından yorgun ve aç çıkan yoksul Yunan halkı 1944-49 yılları arasında emperyalist ülkelerin içerdeki hainleri kışkırtmasıyla iç savaş yaşıyor. Bu iç savaşa katılan tek Türk, dönemin ülkemizde gizli örgütü olarak gösterilen TKP üyesi olan Mihri Belli… Yunanlılar ona Kapetan lakabı takıyorlar yine ismin Kemal olsun diyorlar… Atatürk’e duydukları sevgiyi ve saygıyı da sanırım bu şekilde göstermiş oldular diye düşünüyorum… Kapetan Kemal bu savaşta tabur komutanlığına kadar yükseliyor. İki kez yaralanıyor.
…
“Ayvalık ve Venezis” kitabında Herkül Milas bu hayali İlias Venezis’in hikayelerinden buluyor ve yazıyor. Ben de orada okumuştum. Olay Kapadokya da geçiyor. Köy yoksul. Yoksul insanlar birlikte bir oda yapıyorlar. Odanın yarısı kilise yarısı cami oluyor. İki komşu yanyana ibadet yapıyor. Biri Hazreti İsa’ya şükür ediyor, diğeri secdeye kapanarak Hazreti Muhammed’e dua ediyor. Burası güzel.. Her iki kesimin sözleri çatıyı aşıp göğe yükselmeye başlayınca Tanrı’nın huzurunda hepsi bir olur…
Sadi Şirazi Gülistan kitabının 197. sayfasında şunları yazmış… “Oğlum! Kıyamette sana ‘ne kazandın diye sorarlar.’ ‘Hangi millettensin’ demezler. Sana hep amelini sorarlar! ‘Baban kimdir?’ diye sormazlar…
Sevgi ve saygılarımla…