Kelime anlamı olarak varoş; bir şehrin, kentin ya da kasabanın merkezinin dışında, uzağında kalan mahalle, dış mahalleleri tanımlamak, kenar mahalleler için kullanılan bir tabir ama günümüzün muhteşem(!) şehircilik anlayışı içinde modern şehirlerin içinde varoş kentler oluştu yurdun her şehrinde.
İstanbul, Ankara, İzmir’den tutun nereye baksanız aynı çirkin görüntüler karşımıza çıkıyor.
Haliyle Balıkesir’de de…
Kent merkezindeyken kenarda gibi duran; virane, harap öyle çok sokak, mahalle, bölge var ki…
Böyle dediğimizde eminiz hepinizin aklına gelen ilk bölgeler Akıncılar Mahallesi TTM arkası ve Avlu arkası bölgeler…
Çağdaş bir dinlenme ve yaşam alanı olarak kente kazandırılan Avlu’nun arkasındaki haddehanelerin bir kısmı kaldırıldı ama onun dışında orada halen aktif marangozhaneler olduğu gibi virane yapılar da bulunuyor… Oysa ilk açıklanan projelerde bu bölgenin istimlak edilip çağdaş kentleşme adına çok katlı-tek katlı, çeşitli tiplerde konut ve ticari alanlar yapılacağı açıklanmıştı.
Hatta yerel gazeteciler için ayrı bir proje falan da düşünülmüştü de ne sevinmişti basın emekçileri..
Hepsi hayal durumunda..
TTM Akıncılar ise daha da gündemden düştü, Rahmetli Sabri Uğur zamanında yakalanan en büyük şans değerlendirilemedi; kalış o kalış, o taraf da hikaye oldu gitti.
Varoş bölgelerle dolu kent merkezi.
Önceki dönemde ilerleme sağlanamadı, deprem etkili kentsel dönüşüm çalışmaları başlatılsa da zaten bunlar olagelen ve vatandaşın kendisinin elini taşın altına koymasıyla yürüyen ferdi değişimlerdi.
Peki kentsel durum?..
Eski belediye binasının yıkılması, Cumhuriyet Meydanı düzenlemeleri elbette takdir gerektirir ama zaten bu tarafın varoş görüntüyle yani göze batan çirkinlikleri yoktu, bizim bahsettiğimiz daha ziyade mevcut olan çirkin görüntü.
Ha bir de siluetsel durumlar var.
Kentleşelim, modern yapılar olsun derken şehrin kalbine aklımıza bir çırpıda gelen 3 büyük hançer saplandı ki İlber Ortaylı Hoca görse saçını yolar eminiz.
Birincisi Saat Kulesi ve Şadırvan yanına yapılan devasa, orantısız beton kütlesi.
İkincisi Paşa Camii’nin bir tarafını meydanlarla açarken, bir tarafının ise yükselen ve zamanın bakanının namaz kılmasıyla görüp gözüne battığı ve tıraşlanmasını istediği devasa iş merkezleri..
Ve nihayet hepimizin gözü önünde şehrin siluetini bir de ortadan bozan Gar Arkası devasa konut blokları…
Yani orada en azından silueti bozmayacak şekilde gar binasının arkasında gözümüze sokulan iki üç blok eksik olsaydı çok mu şey kaybedilirdi; zaten sayısını bilmediğimiz kadar blok kondu o bölgeye; bari tarihi gar binasının o tarifsiz güzelliğini bozmasaydınız…
Modernleşirken(!) çirkinleştirmek ancak bize özgü.
Sonra her yurtdışına, özellikle Avrupa’ya gidildiğinde, oradaki insanların tarihe ve tarihi yapılara gösterdikleri özene gıptayla bakıp kendi kendine dertleniyor vatandaş.
İyi de şehirleri yönetenler; bol bol yurtdışında bu tabloyu görseler de neden kendi kentlerinde aynı uygulamaları yapmayıp, tarihi korumayıp, her boşluğu betona gark ediyorlar, anlayan var mı bu tezatı?
Bu noktada Dumlupınar ve Karaoğlan Mahallerinde son yıllarda yapılan tarihi nitelikli binaları yenileme çalışmalarının tek tek değil de bölgesel anlamda değerlendirilip Eskişehir Odunpazarı gibi bir niteliğe kavuşturulması, dönüşümün alanının genişletilerek hummalı bir çalışmaya girilmesi çok mu zordur?..
Geniş düşünmek, alternatif çözüm yolları üretmek, durmaksızın çalışmak ve liyakatli kadrolarla yürümek yerel yönetimlerin olmazsa olmazıdır.
Lakin dükkanların kaldırım işgallerinden tutun da motorkent haline dönen iki tekerlekliler istilası arasında şehr-i Balıkesir’de siluete veya varoş kent görüntüsünün yarattığı rahatsızlığa sıra gelir mi, gelirse de ömür yeter mi bilinmez.