Corona, sonrasında akıl mı getirecek, akılsızlığa devam mı?..
İçimiz dışımız, gündemin önü arkası Corona olmadan önce, pek çok konu vardı gündemde.
Unutmadık ama ister istemez ötelendi.
Ortaya karışık bir yazı olsun bugün.
Seçmece saçmalar yapalım.
Ama önce basından başlayalım.
Sayın Sağlık Bakanımız biliyorsunuz hemen her akşam basın toplantısı yapıyor, Türkiye’nin Corona günlüğünü basın mensuplarıyla paylaşıyor.
Bu arada parantez açalım; maalesef vefat eden hasta sayısı ülkemizde her gün artmaya devam ediyor ve uzun olmamasını temenni etsek de bir süre bu grafik aynı şekilde artarak devam edecek.
Ölüm sayısı artarken iyileşen hasta sayısının artmasından kuşkusuz mutluluk duyuyoruz ama bizce yine de önemli olan günlük ölüm sayısı.
Hal böyleyken…
İstisnasız her basın toplantısında sevgili basın mensuplarından biri mutlaka o muhteşem soruyu soruyor.
Hatta diğer programlara konuk olan bilim insanlarına da her gün o soru belki de onlarca kez soruluyor:
“Ne zaman normale döneceğiz?”
“Ne zaman normalleşeceğiz?”
İşte muhteşem o soru.
Sormasalar olmaz.
Yav, kim bilebilir; nereden bilebilir; bunun bilinme ihtimali var mı?..
Ne desin sayın Bakan ve sayın bilim insanlarımız?..
Önlemleri çok sıkı tutarsak bir süre sonra pik yapar, sonra rutin gider, sonra düşüş bekliyoruz…
Mayıs sonu olabilir diyor/lar.
Ne desinler, ne diyebilirler?..
Kahin mi bunlar, fal mı baksınlar fincan kahvesinden?
Ama yine de ısrarla her gün defalarca o soru gelmeye devam ediyor:
“Ne zaman normale döneriz?”
Bu sorunun cevabını Bakan ne kadar biliyorsa muhabir de o kadar biliyor aslında:
Vatandaşı tavrına bağlı. Temassızlık ve izolasyon devam ederse o kadar çabuk, gördüğümüz manzaradaki gibi herkes sokakta olursa daha uzun bir süre!
Sağlık’tan eğitime geçelim.
Mart ayında Sayın Milli Eğitim Bakanı şöyle dedi:
“Sistemin değiştirilmemesi durumunda dört işlemli aritmatik bilmeyen, okuduğunu anlama yazma konusunda sıkıntı yaşayan çocuklar liseden mezun olabiliyor.”
Nasıl bir tespit bu?..
Sayın Bakan, kaç yıldır o koltukta?
Sistem kaç kez değiştirildi, hep geriye mi gitti eğitim?..
1980’lerde onca kalabalık sınıflara rağmen bizler çok iyi eğitim almıştık devlet okullarımızda.
Ve hepimiz aritmatikte de iyiydik, kitap okumaya da sevdalıydık.
Bunca yıl geçmişken eğitim ve öğrencilerin hali sürekli geri gitmişse bunun müsebbibi sanırız salt öğrenciler olmasa gerek.
Gerçekten nasıl bircümledir Sayın Selçuk’un o ifadeleri?..
Öğrenemiyorsa mezun olmasın o zaman çocuk. Ama mezun olmama noktasına gelene kadar neden öğrenemiyorlar konusuna dikkat etmek gerekmez mi?
Yine unuttuk ama Corona günleri öncesi FETÖ elebaşını ziyaret edenler arasında bulunanların Turkcell’e yönetim kurulu üyesi olarak atamalarının yapıldıkları haberleri yer almıştı gündemde.
Nasıl atamalardır bunlar, ödül gibi… Nasıl FETÖ mücadelesidir bu?..
Yine parantez açalım, Turkcell Yönetim Kurulu üyeleri 20 bin Euro maaş alıyor. 200 bin lira harcırahı eklemeden bugünkü kurdan sadece maaş kaç lira şimdi?..
Yeni üyeler Mart ortalarında göreve başladılar, hayırlı olsun da bu kadar akıl dışılıkla nasıl yeteriz biz bize?..
Uzun yazı bugün…
Seçmece saçmaca saçılmaca…
Mart başında Mardin’in Yeşilli ilçesi Kaymakamı Cumhuriyet için “köksüzler cumhuriyeti” şeklinde paylaşımda bulundu twitter’da.
Pek çok siyasi paylaşımda da bulunan bu kaymakam hangi ülkenin kaymakamı?..
Köksüzler cumhuriyeti dediği Türkiye Cumhuriyeti’nin.
N’oldu o kaymakama, bir ceza aldı mı? Koltuğuna devam mı?
Corona geldi de unuttuk mu?..
Unutmadık!
Peki, Milli Eğitim’den seçmece yaparken YÖK’ü unutmak olur mu?..
YÖK Başkanı yine Mart başında demişti: “Üniversite sınavında Türkçe ve Matematik’te 1’er doğru yapamayan 735 bin öğrenci var”
Bunu alın, Sayın Milli Eğitim Bakanı’nın dedikleriyle toplayın; kaç çıkar sonuç?..
Bu arada… Hafta sonu sokağa çıkma yasağı günlerindeyiz.
Bol bol düşünme, okuma, araştırma vakti.
Önümüzde de hem 23 Nisan var, hem Ramazan.
Şimdi Ramazan’da ilk soruyu biz soralım da aklımızda kalmasın, muhtemeldir, yüzlerce benzeri soru gelir: “Hocam, maske takmak oruç bozar mı?”
23 Nisan kutlamaları iptal bu yıl.
Meclis Başkanımız herkesin 23 Nisan saat 21’de balkonlarda İstiklal Marşı söylemesini istedi.
Söyleriz elbet bayraklarımızla.
Ama Diyanet de şaşırtsa ya bizi…
23 Nisanları, 19 Mayısları, 30 Ağustosları unutan diyanet, hem de Ramazan da başlarken saat 21’de her geceki selanın/duanın ardından İstiklal Marşı’nı mikrofonlarından verse ya…
Biriz, birlikteyiz, bizbize yeteriz isek…
23 Nisan, 29 Ekim olmasaydı, o minarelerde ezan okunamayacaktı.
İstiklal Marşımızı çınlatsa ya şehirlerin her tarafını; minarelerden.
Balkonlarla eşlik ettiğimizde ağlamayan bizden değildir!
Ne zaman normale döneceğiz?..
Fatih Sultan Mehmet ile bitirelim:
“Aklı öldürürsen ahlak da ölür.
Akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür.
Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür.
Adaleti öldürdüğün gün Devlet de ölür.”
Corona ne bırakacak arkasında?..
Akılları alacağız mı başa?
Başka kabuslara mı devam?
Gerçekten ne zaman “normale” döneceğiz?