featured
  1. Haberler
  2. YAZARLAR
  3. “ULUSOLCU”

“ULUSOLCU”

Değerli okurlar.
Baştan belirteyim; kavramının orjini bana aittir.

“Ulusalcı” sözünden bağımsızdır ve ondan ayrı ele alınmalı, ayrı yaklaşılmalıdır.

Çünkü bir gerçeklik ki; “ulusalcılık” haklı-haksız, güncel siyasette çok başka noktalara savruldu.
Doğrularla yanlışlar birbirine karışıp adeta tanınmaz oldu.
Dar siyasal yönelimler ve hesaplarla, tarihsel gerçekliğinden koptu.
Yaratılan kaba çağrışımları ve yanlış siyasal adreslerde yanlış kullanımları ile de tarihsel masumiyeti kayboldu.

“Ulusolcu” isabetle doğdu.
Nicedir memlekette içten ve dıştan köpürtülüp pompalanan, müthiş bir siyasi tarih çarpıtmaları var.
Bu çarpıtmaların maksadı ise çok açık ki zorlamalarla inşa edilmek istenilen çok başka bir rejim adınadır.

En başta, modern Cumhuriyetin kuruluşuna, Cumhuriyetin laiklik niteliğine ve kurucularına karşı, dehşet verici bir itibarsızlaştırma
stratejisi var.

Modern Cumhuriyetle ve başta Atatürk olmak üzere, bütün kurucuları ile bir hesaplaşma ve rövanş alma hesapları ve
hamleleri var.
Ancak her birine karşı da, topyekun uyanık olmak var; kararlıca karşı koymak var.
Atatürk Cumhuriyeti’ni elbette yeniden
kazanmak var.

Anımsa(t)makta yarar var:
Osmanlı’nın çöküş yıllarıdır.
Emperyalizm azgınca saldırır; imparatorluk da dağılmaktadır.
Kurtuluş yolları ve çareleri aranır; farklı düşünceler ortaya atılır.
Kimi der, çare yine Osmanlıcılık’tır;
kimilerine göre de
ümmetçi İslamcılık’tır.
Kimilerince de çare, “Türkçülük-Turancılık”tır.
Ancak en ibretlik olanı da; Amerikan ve İngiliz mandacılığıdır.
Bunlar, bilinen belli başlılarıdır; fakat hiçbirisi de çare olmaz, olamaz.

Çünkü her biri, gerçeklikten ve de gerçekçilikten uzaktır.
Koca Osmanlı ülkesi, göz göre göre bölünüp parçalanmaktadır.
Orduları dağıtılıp,
silahları toplanır.
Karşı çıkan subaylar da bir bir tutuklanıp Istanbul’da Bekirağa Bölüğü’ne kapatılır.
Birçokları da Malta adasına sürgüne yollanır.

İşte tarih ve talih, tam da bu noktada çakışır; Mustafa Kemal’i ortaya çıkarır.
Mustafa Kemal de, tarihin kendine yüklediği o büyük sorumlulukla, halkını kurtuluşa çağırır.
Onun büyük önderliğinde, “tam bağımsızlık” hedefiyle yola çıkılır.

Kafasındaki ülke, modern bir “kültür Cumhuriyeti”dir.
Kanlı boğuşmalar ve destansı çarpışmalar sonunda, bağımsız
bir yurt kazanılır.
Kazanılan bu yurdun sınırları içinde var olan, gelmiş geçmiş bütün kültürleri kapsayan ve de
o sırada yaşayan halktan oluşan bir “ulus”un yaratılması, başarılır.
Tarihsel dayanakları ve devleti olmanın da gereği ile bu ulusun, bir de adı olması kaçınılmazdır.
”Türk Ulusu” adını alır.

Emperyalizme karşı “ulusal kurtuluş” başarılır ve tam bağımsızlık kazanılır.

Bağımsızlığın özü ve
temeli yurtseverliktir.
Dayanağı ise “toprak kardeşliği” üzerinde halk-toplum ve “ulusseverlik”tir.
Halk, ulustan ve yurttan
ayrı düşünüldüğünde;
geriye kalan ise,
“ulussevmez yurtseverlik”tir.

Bütün dünyada zamanın ruhu, sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı verilen “Ulusal Kurtuluş Savaşları Çağı”dır.

“Kurtuluş Savaşımız” ise, Anadolu’da emperyalizme karşı, ilk başarılandır.

Bu özelliğiyle, ezilen mazlum ulusların adeta kutup yıldızıdır.

“Ulusal kurtuluşçuluk” da tam olarak emperyalizm karşıtlığıdır.
Yurtsever ulusallık olmadan, emperyalizme karşı durulamaz.
Emperyalizme karşı olunmadan her yerde olunur da “sol”da olunamaz.
Emperyalizme karşı olunmadan her şey olunur da “sol” olunamaz.
Yurtsever olunmadan “ulusallık” olamaz.
Ulusallık da halkına bağlılıksa; ulusa-halka dayanmayan “yurtseverlik” olmaz.
Ulusallık, yurt üzerinde yaşayan halk(lar)la,
ulus olmaktır.
Hem ulusallık hem yurtseverlik; her ikisi de ortanın solundan bakmaktır.
Hem halkçı-toplumcu,
hem demokrat olmaktır.

Bu bağlamda “ulusallık” tarihsel karakteri gereği, ümmetçilik ve ırkçılık karşısında, yönelim
olarak ilericidir.
Yani “ulusallık” siyasal, sosyolojik ve tarihsel
olarak ilerici karakterlidir.

“Ulusolculuk” kavramının ise bugün kendi içinden ve kendi dışından yanlışa noktalara ve çağrışımlara sürüklenip çarpıtılarak dumura uğrayan “ulusalcılık” ile, içindeki üç harfin benzerliğinden öte bir ilgisi de bulunmamaktadır.

“Yurtsever ulusallık”ta
ne ırk, ne kan, ne soy sop,
ne de “şovenlik” vardır?
Karşısında en kötü olanı ise etnik ayrımcılık ve siyasal İslamcılıktır.
Yanı sıra da inanç,
mezhep ayrımcılığıdır.
Esas olan, emperyalizme karşı durmaktır.
Ezilenlerden ve emekten yana olmaktır.

Toplumsal ve siyasal çerçevede yolumuz, laiklik, halkçı-toplumcu ve çağdaş uygarlıktır.
Demokratik bir Cumhuriyet çizgisinde, özgürlükçü parlamenter demokrasiyi savunmak ve yeniden kurmaktır.
Barış içinde birlikte ve bir arada eşitçe, savaşa ve sömürüye karşı durmaktır.
Yurtseverlik, bağımsız bir yurtta, ayrımsız demokratik bir ulusallıkla, “ulusolcu” siyasal bir yaklaşımdır.
Ya da böyle bir yaklaşım “ulusolculuk” tur.
Evrenselliğin, evrensel olanın da yanında durmaktır.

Yurtseverlik, yüreğin solda atması; barışın mayası, ortak noktası; toprak kardeşliğinde, insanın insan olarak, insan kalmasıdır.
“Ulusolculuk” da bugün, bunun yansımasıdır.

0
sevdim_bunu
Sevdim Bunu
0
_ok_sevdim_bunu
Çok Sevdim Bunu
0
g_ld_rd_
Güldürdü
0
karars_z_m
Kararsızım
0
bu_ne_bi_im_bi_ey
Bu Ne Biçim Bişey
0
k_zd_rd_n_z_beni
Kızdırdınız Beni
“ULUSOLCU”
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Balikesir24saat ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!