Ağrı – Patnos.
Asker oldum piyade , bugün gönlüm ziyade , dedi düştü yollara.
Asteğmen olacaktı, sakıncalı piyade yaptılar.
Böyyük gumandanlarının canı öyle istemişti.
Hiç gocunmadı, emir demiri keser diye söylerdi askerlik yapmış abileri.
Emirin demiri değil , insanın yolunu kestiği bir düzen vardı o asker olduğunda.
Uğur Mumcu da anlayamadı , neden diye soramazdı, emir vardı emir.
Kitabına uydurdular, derya deniz hukuk adamını er olarak , yanına da sakıncalı diye bir sıfat ekleyip, gönderdiler Ağrı / Patnos dağlarının eteğine.
Marş , marş..
Çakı gibi Asteğmen olacaktı , yiğit bir piyade er oldu.
***
UĞUR MUMCU kendini anlatırken diyordu ki ;
” Ben Atatürkçüyüm, ben cumhuriyetçiyim, ben antiemperyalistim, ben laikim, ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım, ben insan hakları savunucuyum, ben, terörün karşısındayım, ben, yobazlar, hırsızlar, vurguncular ve çıkarcıların düşmanıyım, öyleyse vurun, parçalayın, her parçamdan benim gibiler beni aşacaklar doğacaktır.,
“Bir kişiye yapılan haksızlık, bütün topluma karşı işlenen bir suçtur, susanlar da bu insanlık suçlarına katılmış olur.”
***
Ve haykırdı, Cumhuriyet Gazetesindeki Gözlem adlı köşesinden.
” Öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağıramamış insanların gözleri önünde öldürüldük.”
Karlı sokak o katledildiğinde, kanlı sokak oldu.
24 Ocak günü onu sevenler, unutmayanlar, Uğur Mumcu sokağında onu anacaklar.
Ellerinde kırmızı karanfiller ve mumlarla.
Gözlerinde yaşlarla huşu içinde söyleyecekler..
“Yiğidim aslanım burda yatıyor ”
Onurla yatacağı yerini kalemiyle kazdı.
Ailesini canından daha çok sevdi, korudu.
Girdi arabasının içine, çevirdiği kontağı, vedasının sesi taa dünyanın öte yanından duyuldu.
“Yaz gazeteci yaz” diyen sanatçı Selda Bağcan, yanık yanık söyleyecek ;
“Bir pazar sabahıydı, Ankara kar altında
Zemheri ayazıydı, yaz güneşi koynunda
Ucuz can pazarıydı kalemim düştü kana,
Zalımlar pusudaydı bedenim paramparça
Ucuz can pazarıydı kalemim düştü kana,
Uğurlar olsun, uğurlar olsun
Hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun
Bir keskin kalem, bir kırık gözlük
Yürekli yiğitlere hatıran olsun
Çevirdim anahtarı apansız bir ölüme
Şarapnel parçaları saplandı ciğerime
Ucuz can pazarıydı kan doldu gözlerime, kan doldu…”
Uğur MUMCU, ŞEREF DEFTERİ adlı köşe yazısında neler yazmış okumayan kalmasın, diye buraya aldım o dönem yaptığı tespitleri.
” Anıtkabir’in bir salonuna konulan altın yaldızlı bir defter devlet büyükleri, siyasal parti sözcüleri, yabancı devlet adamları tarafından imzalanır. Büyük günlerde, iktidardaki ve muhalefetteki politikacılarımız, bu deftere Atatürk’ün izinde olduklarını tekrarlayan cümleler yazarlar. Yönetici beylerimiz her 10 Kasım’da Atatürk’ün manevi huzuruna gelerek saygı duruşu yaparlar. Bunlar, Damat Feritler, Anzavurlar, Çerkez Ethemler, Saidi Nursiler, Derviş Vahdetinlerdir. Atatürk’ün yıktığı ne kadar satılmış din sömürücüsü ve yabancı uşağı varsa, hepsi birer birer dirilip demokrasinin vazgeçilmez kişileri olmuşlardır.
Damat Feritler yaşamaktadır. Onlar, yabancı uşaklığının en aşağılık heykelleri olarak Türk siyasal hayatının içindedirler. Anzavurlar yaşamaktadır. Onlar, yabancı paraları ile beslenen irtica kuvvetlerinin kumandanlarıdır. Çerkez Ethemler yaşamaktadır. Onlar Türk halkına ihanetin canlı belgeleri olarak, demeç vermekte, radyolarda konuşmakta ve televizyonlarda görünmektedirler. Saidi Nursiler, Derviş Vahdetiler yaşamaktadır. Onlar, hergün gazete sütunlarında 31 Mart hazırlıkları yapmaktadırlar.
Osmanlı Devleti’ni çökerten ve tarihin bataklıklarına sürükleyen nedenler bugün birer birer canlanmıştır. Devlet yine ipoteklidir. Yabancı sermaye yine sömürü ağlarını örmüştür. Türk halkını yabancıların vasiyetine sokmak isteyenler yine büyük koltuklardadır; irtica yine iktidar koltuklarına kadar uzanmıştır.” 10.11.1979.
***
UĞUR MUMCU öylesine yazmış ki , aşağıdaki yazısı bizlere bıraktığı vasiyeti gibi sanki.
Okuyun ..Okuyun..İnsan oluruz belki..
” Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık,
Babamız sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken
bizler bir mumun ışığında bitirdik kitaplarımızı
kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini,
yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya.
Ecelsiz öldürüldük
Dövüldük, vurulduk, asıldık…
Vurulduk ey halkım, unutma bizi
Yoksulluuun bükemediği bileklerimize, çelik kelepçeler takıldı.
İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez,
İsteseydik, diplomalarımızı mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık.
Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık.
Yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu.
Yüreğimiz işçiyle birlikte attı, köylüyle birlikte attı.
Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma.
Bizleri yok etmek istediler hep.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi.
Fidan gibi genç kızlardık; hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı göz bebeklerimizden.
Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik.
Direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla.
Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi,
taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi.
Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden.
Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi.
Ölümcül hastaydık.
Bağırsaklarımız düğümlenmişti.
Hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acımaksızın. Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha.
Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı gibi savrulduk.
Vicdan sustu.
Hukuk sustu.
İnsanlık sustu.
Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi.
Giresun’daki yoksul köylüler, sizin için öldük.
Ege’deki tütün işçileri, sizin için öldük.
Doğu’daki topraksız köylüler, sizin için öldük.
İstanbul’daki, Ankara’daki işçiler, sizin için öldük.
Adana’da, paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük.
Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi.
Bağımsızlık, Mustafa Kemal’den armağandı bize.
Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara.
Mezar taşlarımıza basa basa, devleri yönetenler gizli emellerle, başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler.
Amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular.
Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi.
Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk, komünist dediler.
Ülkemiz bağımsız değil dedik, kelepçeyle geldiler üstümüze.
Kurtuluş Savaşı’nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız
bayrağımızı daha da dik tutabilmekti çabamız.
Bir kez dinlemediler bizi.
Bir kez anlamak istemediler.
Kanserdik; ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde.
Uydurma davalarla kapattılar hücrelere.
Hastaydık.
Yurt dışına gitseydik kurtulurduk belki.
Bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık.
Önce kolumuzu, omuz başından keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine.
Sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi.
Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık.
Bir kadın eline değmemişti ellerimiz.
Bir sevgiliden mektup bile almamıştık daha
Bir gece sabaha karşı, pranga vurulmus ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına.
Herkes tanıktır ki korkmadık. İçimiz titremedi hiç.
Mezar toprağı gibi taptaze,
Mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere.
Asıldık ey halkım, unutma bizi.
Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşındaydılar.
Ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı, ya da susmuşlardı bütün olan bitenlere.
ÖFKELERİNİ BİR GÜN BİLE KARŞISINDAKİLERE
BAĞIRMAMIŞ İNSANLARIN GÖZLERİ ÖNÜNDE ÖLDÜRÜLDÜK.
Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına.
Batı uygarlığı adına, bizleri bir şafak vakti ipe çektiler.
Korkmadan öldürüldük ey halkım, unutma bizi.
Korkmadan öldürüldük ey halkım, unutma bizi.
Bir gün mezarlarımızda güller açacak
Ey halkım, unutma bizi.
Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak
Ey halkım unutma bizi.
Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz
Şimdi hep birlikteyiz
Ey halkım, unutma bizi.”
UĞUR MUMCU.
Yiğit Kuvvacı , cesur yürekli yiğit gazeteci ;Uğur Mumcu..Unutmadım seni.. Yıldızlar yoldaşın olsun.