Reklam gibi sanki.
Aç kapa Artema.
Yargının haline ne demeli bir kez daha?
Tutukla, bırak, “pardon” mu?
Bazı davalar vardır.
Baştan yanlış olduğu ortadadır.
Dava dosyasını okumanıza dahi gerek yoktur. Şüphelilere bakarsınız, tutuklananlara bakarsınız…
Aleyhlerindeki suçlamalara bakarsınız.. Ortaya konan “gizli tanık” gibi delillere!
Bu davaların baştan yanlış olduğu hayatın olağan
akışında bellidir.
Ergenekon’da misal… Yargı, bu ülkenin
Genelkurmay Başkanı’nı tutuklamadı, mahkum etmedi, bir kısım basın zil çakıp
oynamadı mı?..
Ve daha nice değerli isim boşu boşuna yatmadı mı?
Nice isim davanın etkisinin de verdiği üzüntüyle hayatını kaybetmedi mi?
Nihayetinde, bu kararı verenler devletin yargısı, kararı bozup beraat kararı verenler de devletin üst yargısı değil miydi?..
Şimdi Cumhuriyet davası ile diğerlerini konuşuyoruz.
Cumhuriyet davasında da bir kısım sanıklarla ilgili verilen karar Yargıtay’a gitmemişti ve mahkumiyet süreci başlamış diğer bir kısım sanıklar ile ilgili dosya da temyiz incelemesi için Yargıtay’a gitmişti.
Buradaki garabet bile halen giderilmiş değil, yeni yargı reformunda düzenleme yapılacağı söyleniyor.
Yargıtay’dan beraat kararı çıktı, içeride olanlar salıverildi.
Karikatürist Musa Kart bile ne dedi bu olup bitenden sonra: Olanların karikatürle bile anlatılamayacak kadar komik olduğunu.
İroni elbet.
Nihayetinde mahkumiyet kararı veren de mahkeme, beraat kararı veren de.
Ama dedik ya, bazı davalar baştan itibaren dava dosyasına oturmaz.
Cumhuriyet’inki de öyleydi.
Neyse ki üst yargı organı bu çelişkiler yumağını çözdü.
Bu arada…
Bir de fikir özgürlüğü olayı var.
Osman Öcalan ile ilgili fikir özgürlüğü kararı çıktı.
Dava, ceza falan yok.
Polis tarafından aranan terörist Osman Öcalan’ı devletin televizyonu ekrana çıkarıyor.
Polis de televizyon da aynı devletin.
Televizyona, devlet televizyonuna çıkarılan teröristi polisin yakalayamaması ayrı bir skandalken Öcalan’ın söylemlerini “fikir özgürlüğü” olarak değerlendirmek ne de geniş ve hukuki olarak demokratik bir karar gibi di mi?!?
Peki fikir özgürlüğüne hep aynı mı bakıyor mahkemeler?
Kuşkusuz hayır.
O zaman nasıl olacak da yargıyı aynı paydada birleştirebileceksiniz?..
Bakınız Öcalan hakkında genişletici yorumla “fikir özgürlüğü” gerekçesi gösteren yargı, bu kez Hüsnü Mahalli için hapis cezası verdi.
Hüsnü Mahalli, Türkiye’nin önde gelen Ortadoğu uzmanlarından ve bu konuda pek çok kitabı var. Halen köşe yazarlığına da devam ediyor.
Şimdi yazdıklarından dolayı “Türkiye Cumhuriyeti’ni aşağılamaktan”(!) 5 ay hapis cezası veriliyor kendisine.
Bugüne kadar Mahalli’nin pek çok kitabını ve köşe yazısını okuduk.
Evet, eleştirileri vardır, sert eleştirileri de vardır ama Mahalli’nin yazdıklarında Türkiye Cumhuriyeti’ni aşağılama diye bir suç bulamazsınız.
Olsa olsa onun yazdıklarından fikir alırsınız,
yazdıklarını değerlendirirsiniz ki belki yapılan veya yapılmakta olan hataların
bir ya da bir kaçını düzeltme fırsatı bulursunuz.
Teröriste fikir özgürlüğü verirken, görevi zaten yazmak, araştırmak ve
eleştirmek olan gazeteci yazarı fikir özgürlüğünden mahrum ederseniz ve
yargınız bir öyle bir böyle derse…
Hukuk gerçekten keyfi uygulanan bir hale dönüşmüş demektir ki; hukuk devleti olduğunu söyleyen hiçbir devlet buna fırsat veremez.