Sümeyra Çakır söylerdi, ta derinden gelen bir duyguyla…
Sazımı asın duvara diye vasiyet gibiydi sazından , avazından dökülenler.
Çok genç yitirdik onu.
Amansız derdiyle başa çıkamadıydı.
Göçüp gitti, türküleriyle anar oldu bizim kuşağın , türkü sever Sümeyra Çakır hayranları.
Ben ilk kez Emirdağ düğün gezmesinde evimin önünde dinlemiştim o türküyü.Sonradan Sümeyra Çakır’ın sesinden dinledim.
Söz ve müziği Derdiyok Ali’ye ait olan bu türküyü.
Vasiyetini müziğin ve sözlerin ahengiyle yakmış Derdiyok Ali bu türküsü ile, demiş ki :
Türkülerle gömün beni.
Emirdağ / Suvermez Köyü öğretmeniydim o zamanlar.Türküler babamdan miras bana. Emirdağ muhteşem Türkmen Kültürü ile donanmış türkü diyarı. Düğün – dernek o muhteşem türkülerle coşuyor insanları.
Düğün dernek kurulurken ud , keman ,cümbüş , darbuka , ile Emirdağ sokaklarında düğüncüler gelin evine giderledi. Seyrine doyum olmaz o muhteşem kalabalığın. Güzel kızlar, genç erkekler hep birlikte , çalgının arkasından yürürler neşeyle.
Şimdilerde de böyle mi acaba ?
O güzelim düğünler hala sürüyor mu ?
Umarım sürüyordur.
Komşumuzun oğlu evlenecek , benim kapıma geldi düğüncüler. Abdal Ali yanık yanık söyledi bu türküyü. Elinde cümbüşü ile. O zamanlar televizyon henüz Emirdağ’a gelemedi. Bir pikabımı var. 45’lik denen küçük plaklar alıyorum.
Daha sonraları Sümeyra Çakır’ın sesinden dinledim. Elinde sazıyla , çaldı söyledi..
“Bir gün mutlak öleceğim
Türkülerle gömün beni
Size veda edeceğim
Türkülerle gömün beni
Sazımı asın duvara
Yalnız kalsın bahtı kara
Vasiyetim tüm dostlara
Türkülerle gömün beni
Muradımı almamışım
Hep ağlayıp gülmemişim
Ağlamasın dostum eşim
Türkülerle gömün beni
Derdiyoklar diye diye
Niye doğdum bilmem niye
Götürün doğduğum köye
Türkülerle gömün beni
Derdiyok Ali”
Politik nedenlerle uzaklaştı sevdiği , toprağından ,12 eylül zulmünden yurt dışına gitti.
Türkü Dostları sayfasında hakkında kısa bir yazı var.
” Sümeyra Çakır .25 Mayıs 1946 yılında Edirne’de doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesini bitirdi. Daha sonra İstanbul Konservatuarı Batı Müziği Ses Eğitimi akşam bölümüne davam etti. 1970 yılında Ruhi Su ile tanıştı. Dostlar Korosu’na girdi. 12 Eylül 1980’e kadar çeşitli konserlere katıldı. Cem Karaca gibi , 12 Eylül baskıcı dönemince suçlandığı için , yurt dışına çıkmak zorunda kaldı. Almanya’da yaşadı. Yurt özlemiyle yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamadı.5 Şubat 1990’da Frankfurt’ta yaşamını kaybetti. Fakülteden arkadaşı Hasan Çakır ile evliydi. Yontu ve İsmail Ruhi adlı iki çocuğu var.”
***
Madımak ..
Sivas 2 Temmuz 1993 .
Yürekleri yakan caniler , yanında ozanları , yazarları, genç kızları , genç erkekleri de yaktılar.
Bu yangın Türk insanının ciğerini de yaktı.
Dinmeyen acılar , sürüyor, Madımakta yangın sürüyor..
Kara bir gün yaşadık , kara dumanların arasında.
Sıraladık , adlarını yazdık duvara.
“unutMADIMAKlımda”
Muhlis Akarsu – 45 yaşında, sanatçı
Muhibe Akarsu – 35 yaşında, Muhlis Akarsu’nun eşi
Gülender Akça – 25 yaşında
Metin Altıok – 52 yaşında, şair, yazar, felsefeci
Mehmet Atay – 25 yaşında, gazeteci, fotoğraf sanatçısı
Sehergül Ateş – 30 yaşında
Behçet Sefa Aysan – 44 yaşında, şair
Erdal Ayrancı – 35 yaşında
Asım Bezirci – 66 yaşında araştırmacı, yazar
Belkıs Çakır – 18 yaşında
Serpil Canik – 19 yaşında
Muammer Çiçek – 26 yaşında, aktör
İnci Türk – 22 yaşında, eczacı, Muammer Çiçek’in nişanlısı
Nesimi Çimen – 62 yaşında, şair, sanatçı, üç telli curanın son ustası.
Carina Cuanna Thuijs – 23 yaşında, Hollandalı gazeteci
Serkan Doğan – 19 yaşında
Hasret Gültekin – 23 yaşında şair, sanatçı
Murat Gündüz – 22 yaşında
Gülsüm Karababa -22 yaşında
Uğur Kaynar – 37 yaşında, şair
Emin Buğdaycı -18 yaşında şair.
Asaf Koçak – 35 yaşında, karikatürist
Koray Kaya – 12 yaşında
Menekşe Kaya – 15 yaşında
Handan Metin – 20 yaşında
Sait Metin – 23 yaşında
Huriye Özkan – 22 yaşında
Yeşim Özkan – 20 yaşında
Ahmet Özyurt – 21 yaşında
Nurcan Şahin – 18 yaşında
Özlem Şahin – 17 yaşında
Asuman Sivri – 16 yaşında
Yasemin Sivri – 19 yaşında
Edibe Sulari – 40 yaşında, sanatçı
***
Acıyı bal eyleyen o muhteşem Anadolu kültürünün bile yok edemediği bir acıdır Madımak.
Diri diri yakanların vicdanları nereye gitmişti o gün ?
2 Temmuz 1993.
İnsan insana bu kadar zalimce nasıl kıyardı ?
Yazarken bile yüreğim acıyor, nereden başlasam diye diye yazıyorum işte.
Ünlü halk ozanımız Davut Sulari’nin kızı da yandı kavruldu Madımak’ta.
Son konserinde babasının türküsünü okumuş.
Davut Sulari ve kızı Edibe Sulari.
” Bugün bayram günü derler alem eğlenir
Sen bizim yaylaya gel başın için
Dertliler oturmuş, derdin söyleşir
Etme intizarın gül başın için hey, hey, hey, hey, hey
Hayran oldum, bakakaldım yüzüne
Sürme değil rastık rastık çekmiş gözüne
Hıçkırarak başım koysam dizine
Saçım okşa gönlüm gönlüm al başın için hey, hey, hey, hey, hey
Davut Sulari’yem ahd-ı amanda
Bir yıldız doğmuştur derd-i zamanda
Seher bülbülüyem ulu divanda
Sen benim vekilim ol başın için hey, hey, hey, hey, hey
Seher bülbülüyem ulu divanda
Sen benim vekilim ol başın için hey, hey, hey, hey, hey”
***
“Ben EDİBE SULARİ..Sivas / Madımakta yaktılar beni..Babam ünlü halk ozanı DAVUT SULARİ’nin türküsünü okudum 1 Temmuz 1993’de.. Bir gün sonra 2 Temmuz 1993’de yaktılar beni.. Türkülerimizi söyleyin beni yakanlara inat. Ben yanmasam , sen yanmasan nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa diyenleri de unutmayın. Bu benim son halk konserimdi..
Unutmayın!.
UnutMADIMAKlımda!.
Madımakta yitirdiğimiz güzel insanlarımız.
Sizi türkülerle anıyorum.
Acıyı bal eyleyemedik , bilesiniz..
***
Keşke türküler yanaydı.
Yeni türküler yakardık !.
Kalemine gönlüne bereket olsun öğretmen kardeşim