Bugün, 5 Ağustos… Su ve Vicdan Nöbeti’nin gerçekleştirdiği büyük yürüyüşünün yıl dönümü. Çanakkale Kirazlı Balaban’da bir araya gelen on binler Kaz Dağları’ndaki katliama dur demek için yürüdü. ‘’Kazdağları Hepimizin’’ diye haykırdı. Kutlu olsun, onur dolu 4 yıl.
Günümüzde de çok daha geniş bir kitle yani Anadolu’ya sahip çıkan doğa savunucuları, Kazdağları direnişinden aldığı güçle Akbelen için direniyor. Bütün dünyaya çoktan ilan edildi; eşi benzeri olmayan ormanımız Akbelen’in verilmeyeceği. 13 gündür de aynı kararlılıkla can pahasına sürüyor amansız mücadele.
Kirazlı mücadelesinin yıl dönümünde, Akbelen için tek yürek olduk. Bu süreçte göze çarpan önemli noktalardan birisi de, 2019 yılında yani bir kez daha Çanakkale’nin geçilmez olduğu anlatıldığında, bu ilimizin valisi Sayın Orhan Tavlı idi. Artık nasıl yorumlanır bilemiyorum. Akbelen Ormanı’nın sınırları içinde bulunduğu Muğla ilimizin günümüzdeki valisi de Sayın Tavlı.
Sevgili okurlarım, yorumu ve takdiri size bırakıyorum. Bu konuyla ilgili naçizane olarak bazı konuları sizlere aktarmak istiyorum.
Muğla Valisi Orhan Tavlı, 2016-2020 yılları arasında Çanakkale Valisi idi. Görevde olduğu dönemde, daha önceki valiler tarafından imzalanmayan altın madeni şirketlerinin çalışma izinleri Sn. Tavlı döneminde imzalandı. Bu dönemde, TÜMAD Madencilik 2017 yılında ilk kazmayı vurdu. Böylece Çanakkale’nin Lapseki ilçesinde Altın Madeni Projesi’ni başladı. Bunun sonucunda yüz binlerce ağaç kesildi. Daha sonra Danıştay süreci tamamlanmadan Alamosgold’un sahip olduğu Kirazlı Altın Madeni Projesi’ne çalışma izni verildi.
2019 yılında da 350 bin ağaç kesilerek koskoca bir orman ekosistemi yok edildi. Gelen tepkiler üzerine şirketin ruhsat süresi Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından uzatıldı. Orman tahsisleri iptal edildi. Ve şirket alanı terk etmek zorunda kaldı.
Sn. Orhan Tavlı, 2020 yılında atandığı Muğla’da da benzer uygulamalara imzasını atmaktadır. Sn. Vali, IC Holding ve Limak’ın iştiraki olan YK Enerji tarafından işletilmekte olan Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralları’na linyit kömürü sağlamak amacıyla, Akbelen Ormanı’nın yok edilmesine göz yummaktadır.
Ormanını ve köyünü koruyan köylüler, doğaya sahip çıkanlar biber gazına, tazyikli suya maruz bırakıldı. Ne yazık ki darp edildi. Gözaltına alındı. Ve bölgeye yerleştirilen ammer’lerle haberleşme özgürlüğünden yoksun bırakılmaktadır.
Bütün bu yaşanılanlar, bize Türkiye Cumhuriyeti’nin valisi olan birinin görevinin kamuya ve vatandaşa hizmet etmek olduğunu anımsattı. Vali, herkesin valisi olmalıdır. Valiler, Anayasa’yı ve tüm yasaları uygulamak, uygulatmak ve gözetmek zorundadır. Vatandaşına kötü muamele yapılmasına göz yumamaz. Doğayı katleden şirketleri koruyup kollamak, valilerin görevi değildir.
Anayasa’mıza göre yapılan işlem suçtur: “ Madde 169 – Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır…Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez.”
İşte bu nedenle; Akbelen Ormanı’nda 24.07.2023 günü başlayan ve hukuksuz olduğu anlaşılan “orman kesim işlemi”ni uygulatan, Anayasal bir suçu engellemek için vatandaşlık görevini yerine getiren yurttaşlara karşı yüzlerce kolluk gücünün zor kullanılmasından sorumlu olan, Anayasa’nın 169. Maddesi’ni ihlal ederek Anayasal bir suç işleyen ve görevini kötüye kullanan Vali Orhan Tavlı hakkında 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun kapsamında soruşturma açılmalıdır. Kendisi görevden alınmalıdır.
Ormanlarımızı, toprağımızı ve hiç şüphesiz vatanımızı ‘’Ya İstiklal, Ya Ölüm!’’ şiarımızla sahip çıkmaya, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunanları da yazıp çizmeye devam edeceğiz.