Son yıllarda yurdumuzun her köşesindeki yazı, tabela ve reklam afişleri Türkçeden gayri dillerde ve Özellikle Arapça ve İngilizce kavram ve kelimelerle dolup taşıyor. İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere üç Büyükşehrimizde ve yurdumuzun diğer şehir ve kasabalarında gezip dolaşırken, neredeyim, burası neresi, bir Arap ülkesinde mi yaşıyoruz diyoruz. Bazı okulların ve üniversitelerin girişindeki okul isimleri ve tabelaları dâhil Arapça yazılmış veya Arapça kitabeler ile doldurulmuş.
Suriye, Irak ve İran hudutlarımıza yakın ve hem hudut olan illerimizdeki bu yazı yoğunluğu, artık bir yazı çoğunluğu haline dönüşmüş durumda. Karadeniz Bölgemizdeki şehir ve kasabalarda da Arapça yazı, afiş ve tabelaları bol miktarda görüyoruz “Ayder Yaylası ile Uzun Göl dâhil, her yerimiz böyle”
Bahsedilen yer ve bölgelerde çaycı, simitçi, köfteci, pilavcı, otelci ve pansiyoncular dâhil tabela ve tarifelerini Arapça yazıyorlar. Cadde ve sokaklar, alışveriş merkezleri, vitrin ve mağaza girişleri… vb. her yerde tabelalar üzerinde çoğunlukla Arapça ve İngilizce yazılar görüyor ve okuyoruz.
Kendisini memleketinde hisseden Araplar kesenin ağzını açtığı için, maalesef işlemecilerimiz yerli Turist ve vatandaşlarımızın yüzüne pek bakmıyor ve ilgilenmiyorlar. Kendi yurdumuzda, kendimizi bir Arap ülkesinde yaşıyor gibi hissetmek insana çok acı veriyor. Bu ne zamandan beri bu şekilde devam ediyor hepimiz biliyoruz. Özellikle Suriye’de iç savaş başlayıp da beş milyondan fazla Suriyeli ve Arap sığınmacı ülkemize gelip yerleştikten sonra bu böyle oldu.
Efendim yurdumuzu ziyarete gelen turistlere ve zavallı sığınmacılara hizmet ve yardım etmek için böyle yapıyoruz. Sırf bu sebeplerle de devletimiz bunlara müdahale etmiyor diyemeyiz, dememeliyiz. Böyle bir cevabı veya anlayışı kabul edemeyiz. Atatürk Türkiyesinde ve Türkiye Cumhuriyetinde, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinde bu anlayış hâkim olamaz, olmamalıdır.
Devlet politikamızın da büyük yanlışlıkları var ve bu yanlış uygulamalara hala devam edilmektedir. Devletimiz vatandaşlarımızı ortaokuldan itibaren İngilizce veya Fransızcayı bir yabancı dil olarak seçmeye zorluyor. Bu doğrudur ve uygundur ama şimdi bir de Arapça çıktı. Almanca veya diğer bir dili de yardımcı dil olarak seçmeyi kişilerin veya öğrenci velilerinin tercihine bırakıyor.
Keza devletimiz sınavlarda İngilizceden yüksek puan alanların maaşlarına “Yabancı Dil Tazminatı Ekleyerek” zamlı ücret ve maaş tahakkuk ettiriyor. Yabancı dil tazminatı alabilmek için kamu ve özel sektör memurları ile akademik kariyer yapacak olanların A.B.C ve D kategorilerinde gösterilen puanları almaları gerekiyor. İstenilen puanı alanlar başarılı sayılıyor.
Ayrıca üniversite giriş sınavlarında (ÖSYM’de) İngilizceden 70 ve üzerinde puan almak şartı var. Yani devletimiz İngilizce öğrenmeyi teşvik ediyor. İngiliz değiliz, Amerikalı değiliz ama küresel dünyada geçerli ve ortak bir kültür dili olduğu için, İngilizce dünyadaki diğer devletler tarafından da kabul görmektedir. Bizde bunu bu sebeple uygun buluyoruz. Modern dünyadan kopamayız.
Günümüz dünyasında İlim, bilim ve fenne dayalı, bilimsel ve teknik gelişmelere ait tüm yayınlar uluslar arası ortak bir dil olan İngilizce ile yayınlandığı için. BM, AB, NATO… vb. uluslar arası kurum ve kuruluşların da ortak dili İngilizcedir veya rağbet gören dil İngilizcedir.
Yurdumuzun her tarafına dağılarak yerleşmiş olan Suriyeli, Afgan ve Iraklı göçmen ve sığınmacılar için bizim Arapça yazıyı serbest bıraktığımız aşikârdır. İmam Hatip Ortaokulları ve Liselerinde de Kuran dilini ve Arapçayı zaten zorunlu ders olarak öğrencilerin öğrenmeleri gerektiğinden hiç yadırgamadan günlük hayatta da uygulamaya devam edilmektedir.
Oysa Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK Türkçemizi yabancı dillerin boyunduruğundan ve hâkimiyetinden, zararlı ve zehirli etkilerinden kurtaralım diye 1931 yılında Türk Tarih Kurumunu,
12 Temmuz 1932 de Türk Dil Kurumunu kurmuştur. Arı ve Öz Türkçemize sahip çıkalım, etkisinde kaldığımız yabancı diller ile birlikte kültürümüz de yozlaşmaktadır, dilimiz ile birlikte kültürümüz de aslından uzaklaşmaktadır.”TÜRKÇE bizim tarihteki varlık BELGEMİZ ve SENEDİMİZ’dir.”
Anayasamızın değişmez ve değiştirilmesi teklif bile edilemez olan ilk dört maddesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Resmi Dili Türkçedir diye yazılıdır. Üçüncü madde de özellikle, Dili Türkçedir der. Anayasamız demiyor ki; 9-10 milyon Arap sığınmacıdan dolayı yurdumuzda Arapçada konuşulan bir dildir, bu sebeple tabelaları Arapça yazmak caizdir ve buna müsaade edilecektir. Anayasamızda ve yasalarımızda böyle bir kayıt yoktur ve olamaz.
Bu gidiş ile Türkçe yerine cadde ve sokaklarımız, alışveriş merkezlerimiz, vitrin ve tabelaların tamamı yazılışını, okunuşunu ve anlamını bile bilmediğimiz Arapça yazı ve etiketlerle dolup taşacaktır. Nerede kaldı bizim Türklüğümüz, nerede kaldı bizim Dil Bayramımız ve ilgili Dil Kurumlarımız.
745 yıl önce Karamanoğlu Mehmet Bey’in “13 MAYIS 1277’de” resmi dil olarak Türkçeyi kabul etmesi boşuna mıdır? Ben Türk’üm, Türkçe konuşurum, ben Müslümanım, ama Arap değilim, benim dilim Arapça değildir. Milletçe Türkçemize sahip çıkmalıyız.
Bu arada kendi yaptığım Öz Türkçe çalışmalara ait kısa bilgi vermek istiyorum.
Kendi köyüm “Balıkesir İli’nin, Balya İlçesi’nin KAYALAR KÖYÜ” ile ilgili olarak yaptığım Öz Türkçe kelime ve sözcük arama ve çalışmalarını tamamladım. 8-10 yıldan beri yaptığım bu araştırmalardan sonra 18 sayfalık, 608 adet söz ve kelimeden oluşan “KAYALARCA SÖZLÜK” hazırladım. İsimlerin söylenişindeki ağız ve şive alışkanlıkları ile bazı harflerin düşürülmesi ve değiştirilmesine ait çalışmalarla birlikte bu eser en kısa sürede okuyucularımızın istifadesine sunulacaktır.
Özetle ve öncelikle belirtmek isterim ki, Kayalarca sözlükte yer alan kelimelerin %80’i Öz Türkçedir. İstatistikî hesaplamalara göre Kayalarca’da yer alan kelimelerin çoğunluğu K, G ve Ç harfleri ile başlamaktadır.
Yurdumuzda bilmem kaç katlı lüks oteller ve turistik tesisler ile alışveriş merkezleri, restoran ve lokantalar, market ve büfeler ile seyyar tezgâhlar açılıyor. Bazılarının isimleri İngilizce olarak büyük tabelalara yazılıyor ve ışıklandırılıyor. Ülkemizde çok sayıda Arap Sığınmacı ve göçmen olduğu için birde bunların altına Arapçasını yazarak yardımcı oluyoruz.
Geçmiş tarihimizde ve kültürümüzde yer alan ve tam da burada söylenecek çok güzel sözlerimiz vardır. Mesela Anadolu Kültür dilinde; Eline, Beline ve Diline sahip ol diye çok güzel bir sözümüz var. Bu söz için değişik kaynaklarda ayrı anlamlar ifade ediyor denilse de halkımız bunu aşağıdaki gibi anlamış ve öğrenmiştir.
-Ahievran gibi ol, BELİNE sahip ol,
-Karamanoğlu Mehmet Bey gibi ol, DİLİNE sahip ol,
-Mustafa Kemal ATATÜRK gibi ol, ELİNE ve İLİNE sahip ol, sahip çık,
-ELİNE, BELİNE, DİLİNE sahip ol ve sahip çık Ey! Türk Milleti…
EL ve İL yurt ve vatan demektir, BEL toprak demektir ve kutsaldır, DİL konuşulan dil ve lisan demektir. Tüm bu öğütler sanadır sana Ey! Türk ve Türk Gençliği…
Nerede kaldı Harf Devrimi, nerede kaldı Dil Bayramı, neredesin Karamanoğlu Mehmet Bey ve onun torunları. Neredesiniz Mustafa Kemal’in Askerleri, Neredesiniz Ey! Türk Gençliği; Aziz ATATÜRK Türk Vatanını, Türk İstiklal ve Cumhuriyetini size emanet etmedi mi?
O halde hep birlikte;
Türkçemizi Koruyalım ve Türkçemize sahip çıkalım, Türk Gençleri ve Mustafa Kemal’in Askerleri
Muharrem KAYNAK
15 EKİM 2024