Kadınlardan yerine getirmesi beklenilen ev işi, görülmeyen emektir. Bu iş yükünün maddi karşılığı ise hiç düşünülmeyen bir durumdur. Peki, bir ev içinde kadınların ürettiği bu işin bedeli ne olabilir? Dünyalara bedel olabilir mi?
Uluslararası sivil toplum kuruluşu Oxfam’ın yaptığı araştırmaya göre, kadınların evde yaptığı tüm işlerin piyasa değeri yılda 10 trilyon dolara ulaşıyor. Çocukların bakımı, okulları, ödevleri, mutfak işleri, evin düzeni, yaşlı ya da engelli bakımı da dâhil tüm bu hizmetlerin toplam değeri, Apple’ın yıllık cirosunun 43 katı diye yüksek bir net rakam söylersek çok daha anlaşılır sanırım.
Evdeki bu işleri, kadınlar üstlenmeseydi hayatımız nasıl olurdu? Ekonomi nasıl olurdu? Bunu anlayabilmek için, şimdi bazı rakamlara bir göz atalım. Kadın Emeğini Değerlendirme verilerine göre (2013-14) , Türkiye’nin altı yaş altı çocukların erken çocukluk bakım ve eğitimine katılımda OECD ortalamasına erişmesi için 20,7 milyon TL’lik bir yatırım gerekiyor.
Bu büyüklükte bir yatırım yapılırsa 7 yüz 19 bin yeni iş yaratılıyor. Bu sayı; aynı yatırımla inşaat sektöründe yaratılabilecek olan istihdamın iki buçuk katı. Üstelik bakım ekonomisine yapılacak bu yatırımla yaratılacak bu işlerin dörtte üçü kadınlar tarafından yürütülecek.
Oxfam’ın 2015 yılından beri yayınladığı Bakım Zamanı Raporu’na baktığımız zaman da tüm dünyadaki kadın ve kız çocuklarının yemek pişirmek, temizlik, çocuk ve yaşlı bakımı için her gün 12,5 milyar saat harcadığını görmekteyiz. Bu emeğin ekonomik karşılığı ise, yılda asgari 10,8 trilyon demek. Ve bu rakam küresel teknoloji endüstrinin yarattığı değerin 3 katından daha fazla.
Yine sormaya devam edelim. Tüm dünyanın çarklarını döndüren bu gizli güç olmasaydı dünya nasıl olurdu? Tüm dünyada kadınların %42’si ev işleriyle uğraşmaktan ve bakıma ihtiyacı olan aile üyelerine bakmaktan istihdama katılamıyor.
Oxfam’ın 2019 yılında yayınladığı ‘’Time To Care’’ Bakım Zamanı Raporu’na göre; ücretlendirilmeyen bakım emeği olarak adlandırılan tüm bu hizmetlerin %75’inden fazlasını kadınlar gerçekleştiriyor.
TÜİK verilerine göre ise, Türkiye’deki iş gücüne dâhil olamayan 20 milyon kadının, 11 milyonu ev içi bakım sorumluluğu nedeniyle iş gücünün dışında kalmaktadır. Özellikle dar gelirli mahallelerde uygun ücretli kreşler ve diğer bakım hizmetlerinin olmaması, kadınları daha da fazla yoksulluğa mahkûm etmektedir. Bu da kadınların maruz bırakıldığı cinsiyet eşitsizlikleri ile beraber gelir eşitsizliğinin de kalıcı hale getirmektedir.
Bu iş bölümü sonucu, kadınlar erkeklerden daha az kaynağa para, kredi, eğitim, istihdam, boş zamanı seçme şansına; denetim, özerklik, yaşam tarzına, karar alma yetisine sahip. Gündelik yaşamda toplumsal cinsiyet kaynaklı iş bölümünün eşitsiz sonuçlarını açıkça görebiliriz.
TBMM’de yer alan 589 milletvekilin 102’si kadındır. Bu sayı ile kadınların temsil oranı %17,32’dir. Yönetici pozisyonundaki işlerin %16,2’si kadınlar tarafından yapılırken, erkekler %83,8’ini yapmaktadır. Üniversite yöneticilerinin cinsiyetlerine bakıldığında da durum diğer sektörlerden pek farklı değildir. 197 rektörün sadece % 10’ı kadındır.
Bürokrasinin önemli alanlarından biri olan ve bütün dünyada erkeklerin egemen olduğu diplomatik görevlerde yer alan 254 büyükelçiden 60’ı kadındır. 81 validen sadece 2’si kadındır. (TÜİK 2019) … (Son)