Bu hafta iki önemli olay oldu. Birisi İstiklal Marşımızın kabul edilmesinin104’üncü yıldönümü idi. Diğeri ise Tıp Bayramı idi.
Önce Tıp Bayramından başlayalım. Osmanlı imparatorluğu Yeniçeriler ile büyümüştü. Fakat Avrupa’daki gelişmelere ayak uyduramayan Osmanlı İmparatorluğu 1699 yılından beri toprak kaybediyordu. Yapılan her yenilik ise isyanla durduruluyordu. İsyanları çıkaranlar ise Yeniçerilerdi.
1826 yılında 2.Mahmut Yeniçeri Ocağını kaldırdı ve yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye Ocağını kurdu. Bu ordunun doktor ihtiyacı için Hekimbaşı Mustafa Behçet tarafından önerilerek 14.Mart.1827 tarihinde Tıbbiye Mektebi kuruldu. Bu ikinci askeri okuldur. Birincisi 1773 yılında kurulan Deniz Harp Okulu’dur. Daha sonra diğer askeri okullarda açılmıştır.
Askeri Tıbbiye okulu yıllarca orduya hekim yetiştirmiştir. Osmanlı imparatorluğu 1918 yılında 1’nci Dünya Savaşından yenik çıkınca İstanbul İtilaf devletleri tarafından işgal edilmişti. Bu işgallere karşı direniş başlamıştı.
Sivas kongresinde Mustafa Kemal’e tam bağımsızlığı haykıran Tıbbiyeli Hikmet ve arkadaşları 14.Mart.1919 günü örgütlenerek protesto gösterisi yaparlar. Çünkü işgal kuvvetleri okullarının bir bölümüne yerleşmiştir.
Bu protesto gösterisini Tıbbiyenin kurulduğu günü kutluyoruz diye ifade etmişlerdir. Protestoya katılan öğrenciler başta Tıbbiyeli Hikmet yakalanmış ve hapse atılmışlardır. Hikmet Balıkesirli olup Savaştepe’lidir. Adı Hikmet Boran’dır. Orhan Boran oğludur. Yani Tıbbiye Bayramını başlatan hemşehrimiz Hikmet’tir.
1929-1937 yılları arasında bu bayram 12 Mayıs günü kutlanmıştır. Daha sonra yine Tıbbiyenin kurulduğu 14 Mart’ta kutlanmaya başlanmıştır.
Bu bayramda tıbbiye öğrencileri bir dergi çıkarmaya başlamışlardır. Bu bayramda doktorların sorunları dile getirilir ve çözüm önerileri konuşulur. Günümüzde doktorlarımızın sorunları daha da büyümüştür. Özellikle aile hekimlerinin sorunları çok büyüktür.
Aile hekimleri sorunları için bu yıl içinde birkaç defa boykot yapmışlardır.
Unutmayalım bir toplumu sağlıklı kılan doktorlardır.
Hepimiz hastalandığımızda doktora ulaşmaya çalışıyoruz.
Sağlık herkesin en temel hakkıdır.
Doktorların sorunlarının bir an önce çözülmesi dileğimle Tıp Bayramını kutlarım.
Her ülkenin bir ulusal marşı vardır.19’ncu yüzyıl içinde ulus devletlerin öne çıkması ile ulusal marşlar yaygınlaşmıştır. Osmanlı İmparatorluğu da bu akıma uyarak 2.Mahmut döneminde MaMahmudiyMarşını besteletmiş ve bu marşı kullanmaya başlamıştır. Fakat daha sonra her padişah kendi adına marş besteleterek kullanmıştır. Mecidiye, Aziziye, Hamidiye marşları böyledir.
Kurtuluş savaşı sırasında 1921 yılı içinde anayasa kabul edilirken bir de ulusal marş yarışması açılmıştır.
Mehmet Akif yarışmaya “ödül var” diye katılmak istememiştir.
Milli Eğitim Bakanının teşviki ile sonradan yarışmaya katılmış ve 10 kıtalık şiiri birinci olmuştur. Akif ödülü kabul etmemiştir. Ödül daha sonra bağış olarak başka yere aktarılmıştır.
Marş daha sonra bestelenmiş ve bu beste 1930 yılına kadar okunmuştur.1930 yılında Zeki Öngör’ün bestesi kabul edilmiş ve okunmaya başlamıştır.
Bugün gururla dinlediğimiz marşımızın sesi hiç bitmesin. Akif’e “daha güzel bir şiir yazamaz mısınız” diye sorduklarında “Allah bir daha bu millete İstiklal marşı yazdırmasın” diye yanıt vermiştir.
Ruhu şad olsun.
Minnettarız.
Saygılar.