Yaşamımız süresince öğrendiklerimizin ilki anamızdan.
Biz bilinen anadan söz edelim. Bilen bilir. Bilmeyen ne bilir? Ortalık analarla dolup taşıyor.
Kız anası, gelin anası, öğrenci anası, hafız anası, imam anası, vekil anası, türkücü anası, çalgıcı Binnaz anası, kuzu anası, oğlak anası, teke anası, çepiş anası, enik anası, buzağı anası, deniz anası, anaların anası, … diyerek bildiğimiz anaları saydık. Aklımıza gelen anaların hatırını kıramam.
Bu analara ek olarak; benim anam, senin anan, onun anası, bunun anası, şunun anası, onların anası diyerek de tanımlamalar yapabiliriz.
Edepsizliklerin başında en başında, ilk önce anadan başlar efendiler, beyler, ne idüğü belirsiz lakaplılar.
İlk sinkaf cümleleri “ -Senin ananı…” veya “ananı al da gel…”, “ Kenarına bak bezini, anasına bak kızını al..” bu sözlere tanık olmayanınız yoktur diye düşünürüm.
Vatandaş Abuziddin, tüm günahları analara yükleyip, kendini sütten çıkmış çok kaşık olarak görür.
İşin özüne baktığımızda, ağızdan çıkan sözün kimden çıktığına bakarız. Kravatlı mı? Çarıklı mı? Sarıklı mı? Kadın mı? Adam mı?…
Her ne olursa olsun? Gülümsemek , somurtmak, kırıtmak, dans etmek, fırıldaklık, bukelamunluk, hasetçilik, kincilik, nefret tohumları serpicilik, vesvesecilik… gibi davranışları insana bahşetmiştir Yüce Rabb’im.
Gülümsemenin anası; sözde, davranışta, yaşam BİÇİMİNİZİN çizgisinde ki incelikte. Nükteyi farkedip, içselleştirebilen zeka gücünüzdedir. Bu güç sadece insanlara ihsan edildiğinin farkında olabilmek önemlidir.
Maske, mesafe ve temizlik kuralını hiçe sayanlara gelince; siz gülümseseniz de gülümsemeseniz de önce kendinize saygınız olmadığı açık.
Bu beden sana emanettir, onu korumamak kendine ihanettir.
Boyun, bosun, yakışıklılığın bir virüsün seni öpmesine bağlı.
Bu anlamda, gülücüklerinizi, öpücüklerinizi maske altına bir zaman saklamanızda büyük yararlar var..
Ustam diyor ki: “Yaşadığımız sıkıntılı günlerde gülmeyi, gülümsemeyi, tebessüm etmeyi unuttuk adeta.
Oysa ki; tebessüm kana en hızlı karışan ilaçtır.”
Siyasi gerginlikler, ekonomik güçlükler, ülkeyi saran yoksulluklar, beklenmedik yorgunluklar; insanımızı gönül huzuru ile gülemez hale getirdi.
Atalarımız “Bir kahkaha iki pirzola değerindedir…” diyerek gülmenin insan yaşamındaki anlam ve önemini belirtmektedir.
“Gülmeyi bilmiyorsan, dükkan açmayacaksın…”
***
Sınıflarımızda okuttuğumuz okuma parçasından;
İki komşu esnaf arasındaki konuşma.
– Ben bal satıyorum, sen sirke. Senin müşterin daha fazla..
– Doğru söylüyorsun bereket versin. Komşum… Sen bal satıyorsun da; yüzün sirke saçıyor…”
İnsanlar yenilik, farkındalık, güleryüzle karşılanmak ve uğurlanmak istiyorlar.
***
Resim öğretmeni, öğrencisinin yaptığı resme bakarak;
-Amma da yaptın Şaban! demiş…
– Sen hiç tek kanatlı melek gördün mü?
-Peki öğretmenim ya siz, iki kanatlısını gördünüz mü?”
Ortalıkta tek kanatlı değil çok kanatlı şeytani düşüncelerin uçuştuğunu görünce; rahmani meleklerin kanatlarından biri kökünden düşüyor.
***
Bu durumda insanları listeleyelim:
* Tebessüm edenler, * Tebessüm edemeyenler,
* Sırıtanlar , * Burutanlar, * Kırıtanlar, * Somurtanlar
* Cingözler, * Cam gözler, * Fırıldak gözlüler…
*Açık gözler, *Aval aval bakanlar…
***
Şair Haşmet’in bir defteri vardır. Aptal olduğunu anladığı adamların ismini o deftere yazar. Bir gün Koca Ragıp Paşa sohbetini sevdiği Haşmet’i çağırır…
– Senin şu ahmaklar defterinde benimde ismim var mı? diye sorar.
-Evet Paşam.
-Neden
-Geçen hafta birine borç verdiniz de ondan.
-Peki ya herif getirir borcunu öderse.
-Paşam o zaman sizin isminizi siler, hemen onunkini yazarım…”
***
“Kısa keselim, Aydın abası olsun…” * İ D U R A K İ *:
Tebessümün ana kaynağı ; sağlık, huzur, güven, esenlik, yarın kaygısızlığı, akıl ve bilim ışığında olmak.
“Çarıklı erkan-ı, harbiye”den mezun olabilmektir
Kucak dolusu, sevgi saygılarımla, şen kalın .