Yerleşik düzene geçilmeden önce;
Taştan yapmış oldukları çapayla, toprağı işleyen, bitkileri eken ve yiyeceklerini saklamak için kilden kaplar yapan hep kadınlar olmuştur.
Yani, toprağı harmanlayan,
kendisi gibi, dişil kılan , yine kadınlar olmuştur.
Doğurmasından dolayı, “doğuran ana”,
doğan nesli, besleyen toprağa ise;
“ toprak ana” denilmiş olması da bundan olmuştur.
Bu nedendendir ki;
toprak kadın bedeni için, kadın bedeni ise;
toprak için bir metafor olmuştur.
Antik Anadolu ve Mezopotamya coğrafyalarında;
kadın tanrısal bir güç olmuştur.
Anadolu’da Kybele, Kubaba ,
Mezopotamya’da İştar,
Ege ve Girit Bölgesinde Artemis olmuştur.
Dünya’nın ilk yazılı Kadeş Barış Antlaşmasında ;
Hitit Kralı eşi olan, Puduhepa’nın da, mührünün basılı olması,
Antik Anadolu’da kadına verilen önemden olmuştur..
Yine bu İmparatorluk döneminde;
Kral’ın eşine, en üst değer olan, “Tavannana” sıfatı verilmesi,
Yönetimde, Tavannana’nın da sözü geçerli olmuştur.
Aile yapısında, tek eşlilik esas olmuştur..
Mirasın eşler arasında paylaşımı da eşit olmuştur.
Kadınlar; iş kurma , bağımsız ticaret yapabilme ve
kocasını tek taraflı boşama haklarına da sahip olmuştur..
İslam öncesi Orta Asya Türklerinde ise;
Bazı Beylikler’in, Hatun Sultanlar tarafından yönetimi olmuştur.
Kadınlar erkeklerinin yanında , her türlü ekonomik ve sosyal hayatın içinde yeri olmuştur.
Hükümdarların fermanlarında;
”İşbu Ferman, Sultan ve Hatun Sultan’ın kararlarıdır” şeklinde ifade bulmuştur.
Anadolu Selçuklu döneminde;
Kadınlar arasında dayanışmayı artırmak için,
Anadolu Bacıları(Bacıyan-ı Rum) teşkilatı kurulmuştur..
Bu örnekleri, daha da çok artırmak mümkündür.
Sokrates, İnsan’ın özünü anlamak için, ona sonradan eklenen, dışsal sıfatlardan ayrı tutmak gerekir demektedir.
Toplumların, karşı cinse bakışlarında ; coğrafi koşullar, kültürel yapılar, almakta oldukları örgün ve yaygın eğitimin de etkileri bulunmaktadır.
Yine toplumların, düşünce ve davranış şekillerinde; inançlarının da etkisi bulunmaktadır.(Dünya Halkları Dinler Tarihi: S.A.Takarev)
Yani, günümüze gelirsek;
Avrupa Konsey Sözleşmesi veya İstanbul Sözleşmesi;
Kadın-Erkek arasındaki sosyal ve ekonomik statüyü eşit kılmayı öngörmekte ve erkeğin, kadın karşısındaki egemenliğine son vermeyi amaçlamaktadır.
İşte, işin püf noktası burasıdır.
Bazı coğrafyalarda kadın, hala ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmektedir.
Bu olgu, kadın üzerinden inanç temelli siyaset yapan yönetimlerin devamlılığı için gereklidir.
Atatürk,İslam coğrafyasında; bu vahim duruma son vermiş ve diğer konularda olduğu gibi, kadın konusunda da Rönesans yapmış tek liderdir.
Kadına özgürlüğü öngören, İstanbul sözleşmesi ise;
Kadın üzerinden inanç temelli siyaset yapan, iktidarlar ve destekçilerini rahatsız etmeye başlamıştır.
Çünkü; var olma nedenlerini kaybetmekte oldukları korkusu!
Artık bacayı alev alev sarmıştır.
SON SÖZ: Erkek dişi sorulmaz , muhabbetin dilinde
Hakkın yarattığı her şey, yerli yerinde
Bizim nazarımızda, kadın erkek farkı yok
Noksanlık da eksiklik de, senin görüşlerinde
Hacı Bektaş Veli
Çağlar boyunca toplumlarda kadının yerini ortaya koyan çok güzel bir yazı. Teşekkürler