Tek Tanrı inanışında Tanrı, insanların doğru yolu bulmaları, dünya ve ahiret hayatlarında mutlu, huzurlu bir yaşam sürmeleri için yirmi beş bin peygamber ve semavi dinlere ait dört kutsal kitap göndermiş.
Bu kutsal kitaplardaki öğretileri yaymak ve kabul ettirmekle görevlendirilen elçiler, onlara inananlarla birlikte inançsız olan veya başka bir dine inananlara karşı çoğu zaman savaşmışlar.
Dünyanın dört bir yanına dağılan insanlar kendi inançlarını, topraklarını ve güçlerini korumak veya başka toprakları kendi topraklarına katarak daha da güçlenmek için savaşmaya devam etmişler.
Ve savaşmaya alışan insanlık günümüze kadar farklı sebeplerin de eklenmesiyle, güçlüler-güçsüzler, iyiler-kötüler olarak hala savaşmaya devam ediyor. Sanki dünya bir savaş alanıymış gibi.
Edward Burnett Tylor’a göre animizm ile başlayan çok Tanrılıktan tek Tanrılığa, panteizm, monizm ve daha birçok izm’lerin türediği bir sürü inanışlarla din konusunda kafalar bir hayli karışmış durumda.
Neyse semavi dinlere geri dönecek olursak Tanrı en son bin dört yüz küsur yıl önce vahiy yoluyla insanlığı doğru yola, dürüstlüğe kısaca iyilik ve güzel niteliklere davet etmiş ve bundan sonra artık aklınızı kullanın demiş olacak ki bir daha din vahyedilmemiş.
Bu boşluğu doldurmak isteyen uyanık insanlar sayesinde işler iyice sarpa sarmış ve insanların mutluluğunu isteyen Tanrının aksine dünya kötülüklerin ele geçirdiği bir alana dönüşmüş.
İnsanlık yine durmamış Tanrının öğretilerini kendi çıkarcı aklı ile yorumlaya yorumlaya şekilden şekle sokmuş ve yönetimsel güç olarak kullanmaya başlamış. Öyle ki kendi hatasından, ihmalinden ve başarısızlığından kaynaklanan olayları bile Tanrıyı mesul tutacak kadar güçlenmiş.
İnsanlığın gözü dönmüş hırsı, körelmiş vicdanı ve kendilerini tanrı gibi görmeleri karşısında “Ne haliniz varsa görün” diye Tanrı küsmüş olabilir mi acaba?
Yoksa güçlünün eziyetine maruz mutsuz, huzursuz, çaresizlik içinde kıvranan kullarına neden yardım etmesin ki?
Dünyayı kan gölüne çevirenleri, insanlık dışı kötülüklerle can yakanları, gözü bir türlü doymayan vicdansızları neden cezalandırmasın ki?
Yaşamı zorlaştıran insanlık belki de yardımı, ödülü, cezayı Tanrıdan beklememeli. Ne dersiniz?