Savaşta, barışta, ekonomide, sporda en çok ta siyasette yani hayatın her alanında kullanılan iki terim…
Tarif yapmayı sevmem ama burada kısaca yapmam gerekiyor.
Strateji; hedefe ulaşmak için belirlenen “Anayol”dur. Nihai hedef de diyebiliriz. Bu yol siyasette iktidar olmak, savaşta düşmanı yenmek, ekonomide kendi ayakları üzerinde durabilmek üretim, tüketim ve paylaşımda başarılı olmaktır.
Strateji değiştirilmez.
Yani şimdilik iktidar olmaktan vazgeçtim daha sonra olurum diyemezsiniz, savaşta şimdi yenileyim de sonra yenerim diyemeyeceğiniz gibi…
Taktik ise; o yolun hedefe ulaşmasını sağlayacak ara yollardır…
Taktik değiştirilebilir…
Hedefe ulaşmak için esas olan, yolun uyum içerisinde birlikte yürünmesidir…
Şimdi kadın okurlarım kızacak ama futboldan bir örnek vermek istiyorum:
Takımınızın hücum hattı çok iyi ama savunması zayıfsa gol atarsınız ama attığınızdan fazla yiyeceğiniz için maçı kaybedersiniz. Tersini düşündüğümüzde de durum aynıdır.
Gelelim siyasete:
Bir siyasi partinin başta genel başkan olmak üzere ana kadroları ve genel merkezi hücum hattı, il ilçe örgütleri de savunmasıdır. Hücum hattının başarılı olması yetmez, savunmanın da güçlü olması gerekir.
Hak-Hukuk-Adalet yürüyüşü, muhalefetin bir masada buluşmasını sağlayabilmek, devlet kurumlarının önünde açıklamalar yapmak, “SADAT” gibi tehlikeli bir odağın kapısında seçim süreci içinde olabilecek kötülükleri öngörerek sorumluları şimdiden ilan etmek iktidarın gardını düşüren eylemlerdir ve stratejiye ulaşabilmek için atılan çok önemli taktik adımlardır…
Başarılı giden taktik adımlarla hedefe yaklaşırken, ana muhalefet tabanında büyük rahatsızlık yaratacak davranışlarda bulunup sonra da “Vız gelir tırıs gider!”diyerek kendi tabanına meydan okumak(talihsizlik değil) çok büyük bir taktik hatadır. Futbol deyimi ile (KK) kendi kalesine gol atmaktır…
Bazı taktik hatalar önemsenmez ama bazen de geri dönüşü olmayan başarısızlıkların başlangıcı olabilir.
Behiç İSTANBULLUOĞLU’nun tüm yazıları için tıklayın…
Doğru ve haklı bir saptama. Tebrikler…