Sultan-i Yegah…
Buselik makamının yegah perdesindeki şeddi olarak tanımlanır.
Yegahta karar verir.
Seyri inicidir.
Bu nedenle önce neva, sonra dügah perdelerini ikincil durak perdeleri olarak kullanır.
Donanımda kürdi ve nim hicaz seslerini gösteren işaretler yer alır.
Kaba nim hicaz ve tiz neva sesleri arasında gezinebilir.
“Nereden çıktı bu Sultan-ı Yegâh meselesi” derseniz,
Mor ve Ötesi grubunun “cover” çalışmasını işaret ederim.
23 Mart 2018’de ünlü grup yeniden yorumladıkları parçayı (ve klibi) yayınlar…
Batı dillerinde mutlak manada Sultan kelimesi, yalnız İstanbul’da oturan padişah manasına gelir.
Türkler ise kendi hükümdarlarına yalnız kullanırken, Sultan değil, Padişah derler.
Sultan kelimesini ise ancak isimle beraber kullanırlar örneğin Sultan Osman…
Sultan-i Yegah
(Ergüder Yoldaş ve Attila İlhan’a Allah’tan rahmet dilerken, Nur Yoldaş seslendiriyor Sultan-ı Yegah’ı )
Şamdanları donanınca
Eski zaman sevdalarının
Başlar ay doğarken saltanatı
Sultanı yegahın, sultanı yegahın
Tende nemli, yumuşaklığı
Denizden gelen ahın
Gizemli kanatları
Ruhta ölüm karanlığının
Başlar ay doğarken saltanatı
Sultanı yegahın, sultanı yegahın
Şamdanları donanınca
Eski zaman sevdalarının
Başlar ay doğarken saltanatı
Sultanı yegahın, sultanı yegahın
Tende nemli, yumuşaklığı
Denizden gelen ahın
Gizemli kanatları
Ruhta ölüm karanlığının
Başlar ay doğarken saltanatı
Sultanı yegahın, sultanı yegahın
Bu hummalı günlerde eskilere takılmadan edemiyor insan.
İlgimi çeken tarafına gelince;
Güzel değerlerimizi anmak, güzellikleri üreten insanlara vefa borcumuzu ödemektir amacım.
Bu bağlamda; küresel salgına dönüşen “coronavirüs”, her türlü engelleri aşarak, insanlığa bir melanet; kıtadan kıtaya, ülkeden ülkeye yayılarak, insanlarımızın korkulu rüyası haline geldi.
1970’li yıllarda yaşadığımız NÖTRON bombasına HAYIR mitinglerine katılan biri olarak anımsıyorum, ” Nötron” nedir? diye sorduğumuzda;
Sadece canlıları öldüren ve üretim araçlarına zarar vermeyen, bir öldürücü silah olduğunu öğrendik. Bizler, sadece yakıcı, yıkıcı, öldürücü silahları tanıdık.
Biyolojik silahların da olabileceğini, insanlar akıllarına getiRmediklerinden; özgürlüğün tadını çıkarmanın keyfiyle yaşıyorduk.
1955 yılında ölen, ünlü atom bilgini Albert Einstein’a sorarlar;
-Üçüncü dünya savaşı hangi silahlarla nasıl olacak?
-Üçüncü Dünya Savaşı’nın nasıl olacağını bilmem ama; Dördüncü Dünya Savaşı muhakkak taş, sopa ve ve oklarla, çelik çomakla olacak..”
diye yanıtlar.
Şu günlerde dünyanın verdiği savaş budur.
Hiç kimse kralı, kraliçeyim, dünyanın hakimiyim diye böbürlenmesin.
Zenginliğine sıfatına dayanmasın diye gaiplerden bir mektuptur, bu yaşadıklarımızın özü.
Rahmetli Atilla İlhan’ın dizelerine dönersek;
Şamdanlar ve avizelerle donattığımız yaşam mekanlarımızla övünçler yaşarken, bir geriye dönüp arkamıza, vitraylar içindeki aynaya bakma zahmetine katlansak, herkes kendini bir aynada görse, bakınız dünya nasıl güzel olur?
“Geceler yarim, ağlamak kazancım…” oldu diyerek ağlaya ağlaya gözleri şişenlere gösterdiğiniz acıma duyguları, bilimsel gelişmelere sırtını dönünce varacağımız hedef “ Çağdaş Uygarlık..” olamaz..
Huzur dolu günler yerine, huzursuzluklar yangınına benzin taşıyanlar, ah ile vah ile günlerini gün ederken;
Doğanın kendi içindeki güçleri; yaratma, üretme, yeniden şekillendirme, onarım, ve tüm zenginliklerimizin kaynağıdır. Tüm bu güzellikler, nimetler, melanetler, yer yüzünün en şerefli varlığı insanın emrindedir.
Ruhlara ölüm karanlığı basınca; insan ışığı, huzuru, sokağı, özgürlüğü, arar oldu.
Ah vah etmenin hiç gereği yok diyor ustam;
“…Yansıyan yaslı gülüşmelerdir kara sevdalı suda bülbüller kırılır umutsuzluktan.”
Umutsuzluğa yer yok, kendi umutlarınızı kendiniz yeşerteceksiniz.
Şah da sizsiniz, sultan da sizsiniz, padişah da sizsiniz…
Bu virüsün sultanlığının bir sonu olacaktır, insanlık salgın hastalıklar konusunda, nice badireler atlatmış geçmişte.
Kulaktan dolma değil, bilim insanlarının, binlerce yıllık verileri ellerinde, sağlam deney ve gece gündüz çalışmalarının sonuçları ortalıkta.
Şimdi herkes kendi işini yapacak.
Nur Yoldaş’ın sesi beni başka dünyalara götürdü.
* İ D U R A K İ * kendini kaptırdı gönlünün, tuşların seslerine, güzel insanların güzel seslerine.
Gönlümün bahtı, başımın tahtı güzel insanlarımız, sağlık, sevgi, huzur ve neşe içinde olunuz. Hoşça yaşayın…