Meydan Muharebesi sonrasında Yunan Başkomutan Vekili General Trikupis ve İkinci Kolordu Komutanı Digenis esir alındı. Esir Yunan generalleri, Eylül’de Uşak’ta, muzaffer Başkomutan Atatürk’ün karşısına çıkarıldılar. Atatürk esir Yunan generallerini intikam duygusundan uzak bir ruh haliyle karşıladı. General Trikupis’in elini sıktı. “Oturun general, yorulmuş olmalısınız!” dedikten sonra sigara ve kahve ikram etti. Görüşme bittikten sonra ayağa kalktı: “Sizin için bir şey yapabilir miyim?” diye sordu. General Trikupis, sağ olduğunun ailesine bildirilmesini istedi. Atatürk, Trikupis’i şöyle teselli etti: “Napolyon da bir savaş kaybetti. Savaş bir talih oyunudur general! Bazen en yeteneklisi de yenilir. Siz görevinizi yaptınız. Sorumluluk talihten geliyor. Üzüntü duymayınız.”
Atatürk, Başkomutan Meydan Muharebesi sonrasında İzmir Karşıyaka’da kendisi için hazırlanan köşke girerken merdivenlere bir Yunan bayrağının serildiğini görünce, onu hemen yerden kaldırtmıştı. Kendisine, Yunan Kralı Konstantin’in bu köşke Türk bayrağını çiğneyerek girdiği söylendiğinde ise “O hata etmiş. Ben onun hatasını tekrar edemem. Bayrak bir milletin onurudur. Ne olursa olsun yerlere serilemez ve çiğnenemez” demişti.
Atatürk, bu davranışlarıyla sadece Yunanistan’a değil, tüm dünyaya insanlık dersi vermişti.
Barışı korumak için 1928’de Kellog Paktı kuruldu. Türkiye 1929’da bu pakta üye oldu. 1932’de Milletler Cemiyeti’nin düzenlediği Silahsızlanma Konferansı’na katıldı. 1932’de Milletler Cemiyeti’nin özel daveti üzerine Milletler Cemiyeti’ne üye oldu. 1935’te Milletler Cemiyeti’nin Lahey Sürekli Adalet Divanı’na katıldı. Barışı korumak için 1928’de hazırlanan Genel Tahkim Senedi’ni 1934’te imzaladı. Arjantin Dışişleri Bakanı’nın barışı korumak amacıyla örgütlediği Savvedra Lama Paktı’na 1936’da Türkiye de katıldı. İtalya’nın Habeşistan’a saldırısını kınayan ülkelerden biri de Türkiye’ydi.
1933’te İtalya, Almanya, İngiltere ve Fransa arasında Dörtler Paktı kuruldu. Güneybatı kıyılarımıza göz koyan İtalya’nın öncülüğünde kurulan bu pakta Türkiye karşı çıktı. Atatürk, 29 Ekim 1933’te Ankara Palas’ta yabancı elçilerin de olduğu akşam yemeğinde açıkça Dörtler Paktı’na karşı olduğunu söyledi. “Onun bu sözlerine sofrada bulunan İtalyan Büyükelçisi cevap vermeye yeltendi. Atatürk, elçiye gereken cevabı verdi.”
Lozan Antlaşması sonrasında Türkiye ve Yunanistan arasında Mübadele ve Patrikhane sorunu yaşandı. Atatürk ve Venizelos zamanla bu sorunları çözdüler. Türkiye ve Yunanistan arasında 1930’da iki antlaşma imzalandı: Ekim 1930’da Yunan Başbakanı Venizelos Türkiye’ye geldi. Ekim 1931’de de İsmet İnönü ile Tevfik Rüştü Aras Yunanistan’a gitti. Eylül 1933’te Yunanistan’ın yeni başbakanı ve dışişleri bakanı Türkiye’ye geldi. 1933’te Türkiye ve Yunanistan arasında “İçtenlikli Antlaşma Paktı” yapıldı. Venizelos, 1933’te Türkiye Cumhuriyeti’nin onuncu yıl kutlamalarına katılmak için Türkiye’ye geldi.
Türk–Yunan dostluğu, çok geçmeden bir Balkan dostluğuna yol açtı. 1934’te Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya, Romanya arasında Balkan Antantı imzalandı.
Atatürk’ün öncülüğünde İslam ülkeleri de bir araya geldiler. 1937’de Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Sadabat Paktı kuruldu.
Atatürk, Sovyet dostluğu, Balkan Antantı ve Sadabat Paktı ile Balkanlardan Güney Asya’ya, Sibirya’dan Akdeniz’e kadar uzanan en büyük “barış kuşağını” oluşturmayı başardı.
Atatürk Türkiye’si, 1921-1938 arasında dünyadaki 56 bağımsız ülkenin 37’sinde diplomatik temsilcilik açtı, 40’ıyla dostluk antlaşması imzaladı. Atatürk bu sürede bu 56 bağımsız ülkenin başına geçen 115 devlet başkanının tamamıyla temas kurdu.
Atatürk, Milli Mücadele’den sonra İstanbul’un kurtarılması, Boğazlar ve Hatay gibi büyük sorunları savaşsız, silahsız barış yoluyla çözmeyi başardı.
Atatürk, dünya barışına katkısı nedeniyle Venizelos tarafından 1934’te Nobel’e aday gösterildi. Atatürk’e Nobel verilmedi. Ancak UNESCO, 27 Kasım 1978 tarihli kararında Atatürk’ü “Uluslar arasında anlayışın, sürekli barışın öncüsü” diye tanımladı.
13 Temmuz 1923’te The Saturday Evening Post yazarı Isaac F. Marcosson, Atatürk’e, “Dünyanın bugünkü hastalığı için ilacınız nedir?” diye sormuştu. Atatürk bu soruya şöyle cevap vermişti: “Aptalca şüphe ve güvensizlik değil, akıllıca işbirliği…”
Kaynaklar:
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri
Atatürk’ün Bütün Eserleri
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Atatürk