Balkanlar turumuz 30 Mayıs 2023 gecesi başladı . İkinci kez gidiyorum Balkanlar gezisine. Bu kez güzergah ve göreceğim yerlerde çok farklılıklar var. Gezinin Savaştepe İlköğretmen Okulu mezunu arkadaşlarımla olması beni yeniden Balkanlara çekiyor. Çocukluğumuzun , 11 yaşımızın başladığı kardeşlik ve dostluğun özlemi sarıyor bizleri.
Gezi öncesi 50 yıldır görmediğim sınıf arkadaşlarımla iletişime geçiyorum. Heyecanımız çocukça.. Telefonlarımız susmuyor. Yarenliğin ve yatılı okulun duygularını yaşamayanlara bu heyecanı anlatmak biraz zor. Yolculuğumuz boyunca anılar denizinde yüzüyoruz. Elli yıl sonrasının anılarını anımsatmak adına hepimizin anlatacağı öylesine çok şeyler varmış ki, duyunca bazılarını anımsayamadım.. Yarım asır geçmiş aradan. Dostluğun, kardeşliğin ve gurbette yatılı okul yarenliğinin keyifli ve hüzün dolu anılarıyla Türk sınırını geçiyoruz..
Bu arada küçük bir eleştiri getireyim; kafilemizin pasaport kontrolünü yapan Türk görevlinin kıyafetinin rengi konusunda içime sinmeyen bir durum var sanki. . Önceden orman memurlarının giydiği koyu yeşil renkli bir üniforma bu. Güleç yüzlü gencecik bir görevli. Daha güzel renk olabilirdi diye iç sesimle konuşuyorum. Bu benim düşüncem, kimseye bir dayatmam söz konusu değil…
Yunanistan’a girerken pasaport kontrolünde yüzleri gülmeyen memur, kameraya daha çok yaklaşıp pasaport fotoğrafı ile yüzümüzü karşılaştırıp görevini yapıyor.
Balkanlar gezimiz başladı.
Kavala, Selanik , Manastır daha önceki Balkanlar gezisi yazımda anlattım. Tekrar görmenin elbette sevinci ve keyfi oluyor. Bu gezide dikkatimi çeken en güzel ve mutluluk veren olay, o kadar çok Türk geziye katılıyor ki.. Gruplarla yarenlik ediyoruz. Türkiye’den gelenlerle karşılaştığımız yerlerde keyifliyiz. Selanik meydanın ta orta yerine gelince o meşhur sloganımı ikinci kez atıyorum.
– ” Mustafa Kemal’in askerleriyiz”
Rehberimiz, Mehmet Adıgüzel; şaşırıyor..
– Ne oluyor ? diye soruyor.
Anlatıyorum..
” Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyorum..
– Yıllar önce kendime söz vermiştim , bir gün Selanik’e gidersem Atatürk’ümün gençlik yıllarında Selanik meydanında arkadaşlarıyla toplanıp, ülkenin geleceği hakkında yaptığı konuşmalar, gençliğinin geçtiği kordon boyu anılarına ve söylediklerine bir selam olsun diye bir yanıt vereceğim demiştim..
İşte bu haykırışım, onun içindir.
Ruhunu yad ediyorum, anısına saygıyla eğiliyorum, çünkü; o bizim en kıymetlimiz; Atatürk’ümüz …
Selanik Meydanı. 2 Haziran 2023.
Yolculuk Saray Bosna’ya doğru sürüyor.
SARAYBOSNA..
Aşağıdaki “Mavi Kelebekler” fotoğraf olarak masmavi bir görsellikle insanın içini açıyor değil mi ?
Kocaman bir ağacın gövdesinde yüzlercesi oya gibi işlenmiş sanki.
Mavinin bu tonu “gece mavisi” diye de söyleniyor. Karanlık , gece mavisi.
Kelebeklerin renklerinin görüntüsü derin bir okyanus mavisini andırıyor.
SREBRENİTSA KATLİAMI VE MAVİ KELEBEKLER
1995 yılında Sırp birlikleri tarafından Srebrenitsa içinde ve çevresinde öldürülen ve ormanda kovalanan ve en az 8.000 Müslüman kadın ve erkeğin katliamının 28. yıldönümü.
Balkanlardan döndükten sonra bu katliamın 28. yılında Bosnalıların insanın içini acıtan kederlerini görünce, bir kez daha insanlığımdan utanıyorum.
Katliama imza atan Sırp askerleri, “toplu mezarlar bulunmasın” diye cesetleri çok uzağa gömerler. İşin kurnazlığını düşünen Sırplar, bölgenin bitki örtüsüne uygun bitkileri dikerek , toplu mezarların üstlerini örterler. Kurnazlık bununla da bitmez. Toplu mezarların bulunmasında kullanılan uydu resimlerinde manyetik değişkenlik taramasının yapılamaması için mezarların içine metal parçaları koyarlar. Böylesine profesyonelce, haince, ince hesaplar yapılarak planlanmış “bir soykırımı gerçekleştirdik” sanırlar. Unuttukları bir şey vardır. Ve bu unutulan şeyi hiç hesaba katmamışlardır.
Toplu mezarların bulunduğu bölgede cesetler toprağı beslemeye başlar. Bu olayın gerçekleşmesinden sonra, “Ölüm Çiçeği” olarak da bilinen “Artemis” adındaki çiçekler açmaya başlar. Süreç ilerledikçe Artemis çiçekleri çoğalır. Sadece bu çiçeklerle beslenen “mavi kelebekler” bölgede hızla çoğalırlar. Yapılan araştırmalar sonucunda bu durum dikkat çeker. Bu gelişmeleri takip eden yerel basının cesur gazetecileri, bu haberi basın yoluyla halka duyurur. Mavi Kelebeklerin olağanüstü çoğalmasının nedenini yerel basın ve halk araştırmaya başlarlar. Mavi kelebekler sayesinde toplu mezarlar bulunur.
Toplu Mezar Enstitüsü bu zamana kadar yaptığı çalışmalarda 20 bin kişinin cesedine ulaşır, ancak yalnızca 18 bin kişinin kimliğini belirleyebilirler. Cesetler parçalanmış ve yakılmış olduğundan 2 bin kişinin kimlikleri belirlenememiştir.
Bosna savaşında katledilen çocukların eldivenleri.
Rehberimiz Bosna katliamını, Boşnak soykırımını anlatırken , sesinin titrediği yerden geçiyoruz. Amerikan büyükelçiliğinin tam karşısındaki sinemanın duvarında asılı onlarca çocuk eldiveni var. Katliamda kaybedilen çocukların eldivenleri bunlar. Amerika ve NATO’nun gözlerinin önünde gerçekleşen bu katliamlara sessiz kaldıkları için tepki olarak asılmış bu eldivenler.
Bosnalı bir kız çocuğunun sözleri içimize kor ateşler dolduruyor sanki..
” – Anne , küçük çocukları canları çok acımasın diye küçük kurşunlarla mı öldürüyorlar ?”
” – Yaradan cezanızı versin emperyal hainler!.. Ellerinizde masum kadınların , sivillerin ve o minicik çocukların kanı var. ”
Bosnalı 10 yaşındaki çocuk böyle ileniyor , emperyal hainlere..
Bosna Savaşında kurtulan Boşnak kafilesi.
YUGOSLAV SAVAŞLARI.
1991’den 2001 yılına kadar ” Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti ” içindeki etnik çatışmalar, bağımsızlık isyanları ile uğraştı.
Yugoslavya’yı oluşturan cumhuriyetler; Slovenya, Bosna – Hersek, Hırvatistan, Karadağ, Sırbistan ve Kuzey Makedonya etnik azınlıklar arasındaki gerginliklerin sonucunda savaşın kaçınılmaz oluşundan sonra bağımsızlıklarını ilan ederler. Yugoslavya’yı oluşturan cumhuriyetler uluslararası alanda tanınarak barış anlaşması imzalansa da , bölgede ciddi sayıda can kaybı yaşanır.
Yugoslavya’nın dağılma sürecini durdurmak isteyen, Yugoslav Halk Ordusu başarılı olamaz. Bir süre sonra, Sırp milliyetçisi, Slobodan Miloseviç yaptığı katliamlarla “Bosna Kasabı” olarak anıldı..
Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi , çatışmalar sırasında savaş suçları işleyenleri kovuşturmak için , Hollanda’nın Lahey kentinde Birleşmiş Milletlerce kurulur.
Uluslararası Geçiş Dönemi Adalet Merkezi’nin tespitlerine göre , Yugoslavya Savaşları 140. 000 kişinin ölümüyle son bulduğunu duyurdu..
Dünyanın gözü önünde, canlı savaş görüntüleri ile Balkanlar bir soykırım yaşadı. On yıl süren bu savaşın izleri ve acıları hala yerli yerinde duruyor.
HIRVATİSTAN
Güzel Kotor ile yeniden buluşmak, keyifliydi ama asıl olan bu gezide bizim rehberlerimizin kokartları altın gibi. Rehberimiz konusunda çok şanslıyız. Gencecik bir Türk , bilgi birikimine , mesleğine olan saygısına, hayran kaldık.. Ve asıl önemlisi Türkiye, Atatürk, Kurtuluş Savaşımız, Dünya Tarihi, Arkeolojik bilgileri ile donatmış kendisini. Kısacası Türkiye aşığı derya – deniz bir delikanlı. Öğretmen bir babanın çok iyi yetiştirilmiş, bağlama çalan, güzel sesiyle o güzelim halk türkülerimizi duygu dolu söyleyen bir gencimiz. Neşet ERTAŞ’ın eserlerini aynı tavır ile söyleyişi hepimizi büyüledi..
– Kıymetli Misafirlerimiz ..
İşte hep bu tümce ile başladı sözlerine. Sabrına hayran olmamak elde değil.. Belli bir yaşın üzerinde olan biz yetmişlik gençleri sabırla dinledi.. Bazen , öylesine saçma sorular sorduk ama , o yine de sabırla ve gülümseyerek anlattı, kıymetli misafirlerine.
Bu gezilerde , gördüğümüz yerlerin “yerel rehberler ” ile gezme şartı varmış, bu bilgiyi yeni öğrendim. Eğer yerel rehberler ile çalışılmaz ise cezası ağır oluyormuş. Tur rehberimiz Mehmet Adıgüzel , bize Kotor’u gezdirecek olan Canan Hanımı onunla buluşmamızdan önce kısaca tanıttı. Canan Hanım, İstanbul / Marmara Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunu. Bosna savaşında Türkiye’de yaşamışlar. Üç evladı varmış. Öylesine sevgi dolu anlatımı var ki , bizler onunla vedalaşırken kucaklaşıyoruz. Bizi Kotor sokaklarında gezdirirken elindeki o Türk Bayrağı hepimizin gözünü yaşarttı. Canan Hanımın Türkiye sevdasına , sevecenliğine bin selam olsun.
Hırvatistan Rehberimiz Canan Hanım ve Türk Rehberimiz Mehmet Adıgüzel.
BALKAN NOTLARI.
Kırçova’dan geçerken rehberimiz açıklama yapıyor. “Burada yaşayanlar aslında Kıpçak Türkleri. Dillerini ve kültürlerini unutmuşlar. Asıl adı Kırcaova, şimdi Kırçova. Buradaki Türk azınlığı ise UÇK koruyor. Milletvekillerinin hepsi de UÇK’lı. Bizim Kuvayı Milliyemiz ne ise UÇK lılar da aynı amacı taşıyorlar. Ulusalcı milisler.” Rehberimiz çok özel bir bilgi veriyor. Kosova savaşı bizim için bir milattır Türk Bayrağının doğuşu Kosova savaşında olmuştur.
Yugoslavya’yı oluşturan ülkeler.
1- Makedonya . 2- Karadağ. 3- Bosna – Hersek. 4- Sırbistan. 5- Kosova. 6- Slovenya.
Biz Türklerin Balkanlara ilk gelişleri 4. yüzyılda kavimler göçü ile başlamış. Slavlar burayı Slavlaştırdılar. Kuman – Kıpçak Türkleri burada eriyip gittiler. 14. yüzyıldan itibaren burada yoklar.
Yugoslavya için çok önemli bir lider Tito. Atatürk’ün yaptığı devrimleri ve başarılarını, hayatını çok iyi biliyor. Demiryolları ile ülkenin dört bir yanında ulaşımı sağlıyor. Modern okullar açıyor. Etnik bölücülüğün bir gün hortlatılacağını hissediyor sanki.
Diyor ki : “Yugoslavya kristal bir küredir. Ben burayı nefesimle tuttum. Burası yıkılırsa . burayı ayakta tutacak Anadolu’da Kemalistler vardır.”
Josip Broz Tito, Türkiye’ye geldiğinde Anıtkabir defterine şunları yazar.
” Hayatım boyunca sizi örnek aldım. Saygılarımla..”
ALİYA İZZETBEGOVİÇ.
Bosna savaşında Umut Tüneli kazdıran Aliya İzzet Begoviç , gelen yardımları savaşta mağdur olan Bosnalılara Umut Tüneli yolu ile ulaştırdı. En çok yardımı yapan ülke Türkiye. O nedenle Bosna da sıcak bir ilgi gören biz Türk kafilesi oluyoruz.
“Bunu hiç unutma evlât.
Batı hiç bir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği ; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur” Aliya İzzetbegoviç
***
Çok önemli bir savaş notu :
NATO kontrolünde yapılan bir savaş.. Katliamlarıyla bu yüzyılın kan ve gözyaşı dolu soykırımı.. Bosna savaşı.. Boşnakların katliamı..
***
Sayfa arkadaşım Selim Sarısoy beyden rica ettim. Bu yazıma destek olsun diye Boşnaklar üzerine yazılmış bir akademik çalışmayı bana gönderdi. Çok teşekkür ederim kendilerine.
Yazıyı ve incelemeyi , araştırmayı yapan Yrd.Doç. Dr. Aydın BUDAK beye de teşekkürler ediyorum. Emek verenlerin emeği değer bulsun. Okunsun.
BOŞNAKLARIN KÖKENİ
Yrd. Doç. Dr. Aydın BUDAK Boşnak-Başnak:
Kaşgarlı Mahmut (1072-1073) yılında yazdığı “Divan-ı Lugat’it Türk” adlı eserinde “Bizans-Rum ülkesine en yakın oturan Türk boyu Peçeneklerdir” demektedir. “Başnak” kelimesini de “başında tolgası, sırtında zırhı olmayan er” şeklinde açıklamaktadır.
Bizanslı Eflatuncu filozof-devlet adamı (1018 – 1078) Michael Psellos, 967-1077 olaylarını anlattığı “Khronographia” (Vakayiname) adlı kitabında Balkanları tamamen hakimiyetleri altına alan 1050 yılında da bütün Trakya’yı işgal eden Peçenekleri anlatırken çağdaşı Kaşgarlı Mahmut’la aynı ifadeyi kullanıyor: “Peçenekler zırh giymez ve başları miğfersizdir. Kalkan da taşımazlar. Savaşta bağırarak saldırırlar, püskürttükleri düşman askerlerini takip ederek öldürürler. Derin vadilerde ve uçurumlarda yaşarlar. Ölüm karşısında korku bilmezler.”
Bir Doğulu bilginin Başnaklar, bir Bizanslı tarih yazarının da Peçenek Türkleri hakkında aynı ifadeleri kullanmaları Peçeneklerle Başnakların aralarında bir köken farkının olmadığını göstermektedir.
Türkolog N. A. Baskalov, “Türk Menşeli Rus Aile Adları” adlı kitabında Peçenek kelimesini Peçe-on-ok şeklinde tahlil edip peçe=bey; arı beyi; Peçenek’in de Onokların beyi anlamına geldiğini söylüyor. Aynı mantıkla hareket ettiğimizde Başnakların Peçenek boylarından biri olduğunu ve Başnak sözünün baş+on+ok’tan kısaldığını kabul etmemiz mümkündür.
Bağdatlı Mesudî 941 yılında yazdığı Mürucü’z-Zeheb (Altın Çayırlar) adlı eserinde Hazarlarla Alanlara yakın ve bunlarla batı arasında 4 Türk kavmi bulunduğunu, bunların en cesurlarının Bacnak olduğunu kaydediyor.
Mesudî’nin sıraladığı bu dört boydan Bacgard ve Nükerdeler Macar asıllı Bacnak ve Becneler ise Peçenek boylarıdır.
Bütün bu ifadeler Mesudî’de adı geçen Bacnakların Kaşkarlı’nın bahsettiği Başnaklar olduğunu şüphe bırakmamaktadır.
Bugün ne sebep ve hangi mantıkla olduğunu anlayamadığımız bir şekilde Boşnak-Başnakların Osmanlı döneminde İslamiyeti kabul etmiş bir Balkan kavmi olduğu fikri ön plana çıkarılıyor. Hâlbuki yine 11. asırda yaşamış bulunan Endülüslü El-Bekrî o asırda İslamiyet’in Peçenekler arasında iyice yayıldığını, hatta Peçenekler arasından İslam dini âlimlerinin çıktığını söylüyor.
11. Asır’da henüz Kayı Boyu’nun Osmanlı Devletini kurmadığı göz önünde tutulursa Boşnakların Osmanlı fütuhatı döneminde Müslümanlığı kabul ettiği iddiası boşa çıkmaktadır. Yakın tarihlerde Sırp zulmüne uğramış olan Boşnaklar Müslüman bir topluluktur, ama her şeyden önce Türk’türler.
Yard. Doç. Dr. Aydın BUDAK BUDAK Aydın
“Yurdumuza Yerleşen Oğuz-Türkmen Boyları ve Bazı Yer Adları”
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Yayınları.
Yine tadına doyulmaz bir yazınız.Kafasını kuma gömmeyi bırakıp okusun herkes,yoksa yok edileceğiz.
Sevgilerimle
Çok teşekkür ediyorum kıymetli dostum. Keşke daha çok okunsa ve KIYMET bilinse. Sağlıcakla ol mücadeleci dostum.
Mukadder Arslantaş, Atatürk’ün askeri seninle AKBELEN e gelemediğim için çok üzgünüm. Sağlığım yerinde olduğunda yine birlikte bu topraklar için mücadeleye devam edeceğiz. Sağlıcakla ol selamlar sevgiler gönderdim sana.
Gördüklerimizi gerçeklerle harmanlayıp tekrar yaşattın. Güzelliklerin yani sıra gözyaşlarımızın akmasına sebep olan acı gerçeklerle yüzleşmek guzeldi…İyiki varsın ve olmalısın…sevgiler
Okuldayım, Ayaklı Gaste nin takipçisi, sevgili dostum, içten yorumuna teşekkür ediyorum. Sağlığım yerinde olduğunda yine birlikte Savaştepe ruhu ile gezeriz. Atatürk’üm bizler bıraktığın yerdeyiz. Zerrin Sökmen Tarakçı sağol canım, güzel günlerde birlikte olmak umuduyla.. Selamlar.