Gülümsemenin hor görüldüğü yaşam alanlarına inat, gülümsemenin insanın iç dünyasının dışa yansıması olarak algılandığında, insana huzur ve güven veren bir insani olgudur.
Davranış bilimleri uzmanı DALE Carneige’nin gülümseme hakkındaki görüşlerine bir bakalım: Gülümseyişin paraca belki bir değeri yoktur ama, gülümsemeni mutluluk yönünden zenginleştirmekte, gülümseyene ise bir şey kaybettirmemektir …
Gülümseme şimşek gibi yanıp söndüğü halde hatırası bazen sonsuza kadar sürer.
Hiç kimse gülümsemesiz olacak kadar zengin değildir; hiç kimse ondan vazgeçecek kadar mutlu değildir.
Gülümseme yuvada mutluluk yaratır, iş hayatında başarıyı perçinler, dostlar arasında sessiz paroladır.
Gülümseyiş yorgunlara dinlenme, ümitsizlere ışık, üzgünlere güneş, dünyamızın sıkıntılarımıza karşı bize verdiği iyi bir panzehirdir.
Karşılaştığınız kimseler size gülümseyemeyecek kadar yorgun ise siz onlara gülümseyiniz.
Hiç kimse, gülümseyişi tüketenler kadar; bir gülümseyişe, acıkmamıştır.
Dostluk havası yaratmak için ufak bir gülümseme yeterlidir.”
YENİ YILDA YENİ UMUTLAR
“Biraz kırgın ve üzgün olsa da gönüller,
Atladık yine bir yıl çok şükür hep beraber.
Mutlu yıllar özleminde yüreklerimiz.
Sağlık, bereket, barış, bu yılda dileğimiz.
***
Saatler on ikiyi vurunca
Dolsun dünyamıza yeni yıl pırıl pırıl
San taşısın insanlığa, doğaya.
Mutlu bir yıla ulaştırsın bizi sonraki yıla…” Nazan Taluy
“ KORKMAK
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için;
Sevmekten korkuyor.
Düşünmekten korkuyor.
Sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularından ve ifade etmekten korkuyor,
Reddedilmekten korktuğu için,
Yaşlanmaktan korkuyor, ölmekten korkuyor,
aslında yaşamayı bilmediği için.” W. Shakespeare
***
“ Rica ve merhamet dilenmekle bir millet ve devletin şeref ve istiklali kurtarılamaz.
Türk milleti, gelecek kuşaklar bunu unutmamalıdır.
Milletimizin kuvvetli, mesut, ve mevcudiyetini devam ettirebilmesi için, devletin tamamiyle;
MİLLİ BİR SİYASET İZLEMESİ VE BU SİYASETİN İÇ TEŞKİLATLARIMIZA TAMAMİYLE UYGUN OLMASI VE ONA DAYANMASI LAZIMDIR.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
İnsan olarak gelişi güzel konuşmayı, sözün önünü, arkasını düşünmeden, olup bitenlere balıklama atlamayı çok seven maceracı davranış modelleri ilgimizi çeker.
Yolda yolakta, çarşı pazarda, olur olmaz mekanlarda, adı geçen siyasi, ekonomik, kültürel, inanç kuruluşlarına çamur atmaya meraklıyız…
İşin aslını bilen biri, gerçekleri yüzümüze vurunca; aşırı, anarşist, bozguncu, bölücü, provokatör, yalaka, hortumcu, şeytan, iblis, dinsiz imansız ve ağza alınmayacak sözcüklerle yaftalamanın ustası kesiliriz.
İşin doğrusunu – SADİ söylüyor;
“Kusuru kendisine söylenmeyen insan, ayıbını HÜNER sayar.”
Kendi gülünecek halimize, övgüler yapmayı da çok severiz.
Sporcu vatandaş; “Ben Halep’teyken 10 arşın atlardım..” diye övünürken;
Vatandaş Abuzuddin; “Gel arkadaş!.. Halep ordaysa, ARŞIN burda. Haydi atla da görek.” deyivermiş
Tüm yaşam alanlarında, banka kuyruklarında, toplu taşım araçlarında görüp izlediğim odur ki; gülmeyi değil gülümsemeyi unutmuş bir toplumla karşı karşıyayız. Sokak insanlarının suratları mahkeme duvarı gibi. Gülmesi yasaklanmış mesleklere sözüm yok. Gülümsemesi yasaklanmış çalışma alanları ve mecburen gülenleri bilmem saymak gerekir mi?
Yine de örnekleyelim; pazarlama uzmanları, yerel pazarcı esnafı, çığırkanlar ve bebekler gülümsedikçe nafakalarını kazanırlar.
PRENSİP MESELESİ
Vatandaş Gürler yeni bir işe başlamış. Ay sonunda ilk maaşını bankamatikten; anlaştığı ücretten 500 TL fazla para yattığını görmüş, hiç sesini çıkarmadan sevinerek parayı çekmiş.
Aradan bir ay geçince, bankamatikten maaşını çekmiş.
Bir de parayı saymış ki; 300 TL eksik. Hemen alel, acele muhasebeye gitmiş…
“Neden maaşım eksik yattı?”
Muhasebeci;
-”Neden geçen ay 500 fazla yattığını söylemiyorsun da; eksik yatınca itiraz ediyorsun?
Vatandaş Gürler;
“PRENSİBİMDİR. Her zaman İLK HATAYI af ederim…” demiş.
***
Çamaşır makinasına benzeyen ZAMAN; tüm mikroplardan kurtulmanın teknoloji ürünü. Tüm kirleri temizleme gücünü, kimyasal arıtıcılardan alır.
Öyle kirler vardır ki arıtıcıların gücü yetmez, bu kirleri arıtmaya.
* İ D U R A K İ * bu kirlerden kendini koru.
Ar namusu, ahlaki ve insani tüm toplumsal kutsal değerleri yok sayıp; haksızlıkların, yolunu açan namussuzluk, ahlaksızlık, iffetsizlik, arsızlık yüzsüzlük, hırsızlık, yolsuzluk, gasp ve darp kirlerini hiç bir mahkeme, arıtıcı bu ar namus kirlerini yok edemez…
“Ya sırtımızda taşıyoruz ya ayağımızın altına alıp çiğniyoruz, öğrenemedik bir türlü yan yana yaşamayı…” Ömer Hayyam