Madenlerimiz sosyal devlet anlayışına uygun olarak işletilmelidir. Üretilen madenlerimiz, ülkemizde kurulu ya da kurulacak sanayi tesislerinde hammadde olarak kullanılmalıdır. İleri teknoloji ürünleri üretilerek ihraç edilmelidir. Kazanılan ülke ekonomisine ve ülke insanlarına yansıtılmalıdır.
Anayasamızda da madenlerin devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu açıkça belirtilmiştir. Madenlerin kişi ya da bir zümrenin ve özellikle de yabancı sermayeli şirketlerin tasarrufuna bırakılmamalıdır. Madenlerimiz, sosyal devlet anlayışıyla kamu yararı gözetilerek işletilmelidir. Peki, kamu yararı ne demektir?
Kamu yararı, ulusun, toplumun gereksemelerini karşılayan, toplumun bütün çıkarlarını gerçekleştirmek amacıyla girişilen çalışmalardır. Günümüzde “kamu yararı” kavramı ile “toplum yararı”, “ortak çıkar”, “genel yarar” gibi kavramlar da aynı anlama gelmektedir. Kamu yararı ile “bireysel çıkar”dan farklı olarak “ortak toplumsal” bir fayda amaçlanmaktadır.
Sosyal devletin ekonomi modeli, karma ekonomi olarak bilinmektedir. Sosyal devlet yönetiminde her vatandaştan gelirine göre vergi alınmaktadır. Toplanan vergiler de vatandaşının temel gereksinimleri için gerekli yol, su, elektrik, ısınma, okul, üniversite, hastane, bakımevleri, parklar, spor alanları, dinlenme alanları gibi temel kamu hizmetlerine yönelik altyapıyı hazırlamak ve bu hizmetleri ücretsiz ya da düşük ücretle vermek için harcanmaktadır.
Sosyal devlette fırsat eşitliği ön plandadır. Liyakat sahibi insanlar, devletin yönetiminde görev almaktadır. Halka eşit gelir dağılımı ve asgari yaşam şartları sunulmakta, yaşam standartları sürekli artmakta, sistem içinde vatandaşların sorumluluk üstlenmeleri için olanaklar sağlamaktadır.
Ayrıca, sosyal devlette devlet üretim içinde Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) şeklinde doğrudan yer almaktadır. Devlete ait şirketler, öncelikli olarak demiryolları ve telekomünikasyon, stratejik mal ve hizmetler, doğal servet ve kaynaklar, enerji sektörü gibi politik olarak hassas yatırımlar, sağlık ürünleri gibi üretime yönelik alanlardır. Devlet bu yatırımlar içinde yer alırken istihdam sağlamaktadır. Çalışanlarına insan onuruna yakışır bir ücret vermektedir.
Kamu İktisadi Teşebbüsler, kamu hizmetleri ve yeni ekonomik yatırımlar için kaynak sağlar. Her yeni yatırım, yeni bir istihdam alanıdır. Ülke ekonomisi sürekli büyürse, toplumun ekonomik ve sosyal gelişimlerinde süreklilik sağlanır. Böyle bir yaklaşımla üretilen madenler de hiçbir şekilde hammadde olarak ihraç edilmez.
Ne yazık ki, şu anda altın madenlerinin işletilmesinin ülke ekonomisine kayda değer hiçbir katkısı yoktur. Aksine başta kaynak kaybı, çevre kirliliği, doğal yıkım gibi pek çok olumsuzluğu da beraberinde getirmektedir. Özellikle altın madenlerinin yabancı şirketler ve yerli ortaklarınca işletilmesinde kamu yararı olmadığı göz ardı edilmemelidir.
Ülkemize son yıllarda maden sektörüne çok sayıda yabancı sermayeli şirket girmiştir. Bunların neredeyse tamamı kendi ülkelerindeki borsalarda işlem görmektedir. Bu şirketler kendi ülke borsalarında hisse senedi satmaktadır. Bu hisse senetlerinden elde ettikleri parayla bizim gibi ülkelerde maden işletmektedirler.
Ve ülkemizdeki yabancı sermayeli şirketler TÜBİTAK’ın verdiği Ar-Ge destek ve Maden Kanununda öngörülen desteklerle diğer her türlü teşvikten yasal yollarla yararlanmaktadır. KDV iadesi almaktadırlar. Bu şirketler ülkemizde madencilikten elde ettikleri kazançlarını da kendi ülkelerinde borsadaki hissedarlarıyla paylaşmaktadır. Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmalarına dayalı olarak önemli vergilerini de kendi ülkelerinde ödemektedirler. Böyle bir madencilik SÖMÜRGE MADENCİLİĞİDİR. Bu madenciliğin ülkemize bir şey kazandırılması mümkün değildir.
Bu bağlamda; altın madenlerinin işletilip işletilmemesi için öncelikle üretimin gerekliliği ile çevresel ve diğer alanlardaki etkileşimleri de dikkate alınmalıdır. Ülkemiz yararına bir karar verilmelidir. Ülkemizdeki vahşi madencilik durdurulmalıdır. İlgili yasalar elden geçirilmelidir. Üretilen madenlerin ülkemizde kalmalıdır. Kendi sanayimizde kullanılmalı ve sanayi yoksa da kurulmalıdır.
Bazı madenlerin aranıp işletilmesinin devlet eliyle yapılması zorunluluğu, bazı madenlerimizin korunması gibi ülkemizin çıkarları doğrultusunda yasal yeni düzenlemeler gündeme getirilmesi için mücadele edilmelidir. Anadolu topraklarında yetişen bütün endemik bitki türleri koruma altına alınmalıdır.
Haksızlıkların, eşitsizliklerin, adaletsizliklerin, işsizliğin, sömürgeciliğin olmadığı, ülkelerin ve emeğin sömürülmediği, savaş ve açlığın yaşanmadığı, sosyal adaletin, özgürlük, bağımsızlık, eşitlik ve insan onuruna yaraşır bir hayatın ve barışın egemen olduğu, ormanlardaki ağaçların kesilmediği, doğa ve hayvanların katledilmediği, hava ve suyun kirletilmediği bir dünyada güzel bir gelecek hepimizin ortak amacı olmalıdır.
Ülkemizde bağımsızlıktan, demokrasiden, hukuk devletinin temel ilkelerinden, eşitlikten, özgürlükten yana olanlar; laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkmalı. Haksızlığa karşı durmalı. İnsan haklarını korumaya ve savunmaya yönelik sesler her zaman ve her koşulda yükseltmelidir.
Kaynak:
Necati Yıldız (Maden Yüksek Mühendisi)
İlgilenenler için:
ATATÜRK DÖNEMİNDE MADEN POLİTİKAMIZ https://www.balikesir24saat.com/ataturk-doneminde-maden-politikamiz.html