“ Günler günlere katılır… Kilikya ve Likya’dan gayri hepsi boyun eğmiş, KROİSOS (Bugünkü Alaşehir yöresinde SARDES Şehir Devleti) egemenliğini tanırlar.
Bunlar; Batı Anadolu Şehir Devletleri..
Lidyalılar, Phrygialılar( Çorum), Mysialılar(Balıkesir,) Mariandynler, Klhaybler, Paphlagonialılar, Trhaklar (Edirne) Yöresi), Thynler, Bithynialılar, ve Karlar, Dorlar, Aiollar, Pamphylilardı.”
Bu uluslar baş eğmişler ve KROİSOS İmparatorluğuna katılmışlardı ki;… KROİSOS’un ziyaretçileri artar.
Solon da , SARDES’e gelen Atinalılar arasındadır… Solon başka yerleri görme isteğiyle, yurdundan ayrılmış… Mısır’a , Amasis’e kadar gider. En son Sardes’e KROİSOS’un yanına gelir… Kral’ın konuğu olur. Buyruk alan kralın adamları, Solon’a hazineleri gezdirirler…
Gezi sonunda Kroisos şunu sorar ;”Atinalı.. Benim konuğum, bir filozof olarak, sana bunca ülkeyi gezdirten meraklı yaradılışının ve bilgeliğinin ününü bizde duyduk, bundan ötürü sana sormak isteği uyandı bende, acaba MUTLULUKTA, başka herkesi, geride bırakan bir kimseye rastladın mı?”
Solon O’na yaranmayı aklına bile getirmeden ve yalnız gerçek düşünerek,”Atinalı Tellos’u gördüm” dedi.
Kroisos bir soru daha sorar: “ Tellos’u niçin bu kadar talihli sayıyorsun?”…
“Tellos” dedi Solon,” Zengin ülkede yaşıyordu… Tüm çocuklarının yaşadıklarını gördü… Atinalıların komşu kente karşı verdikleri savaşta, düşmanı önüne katıp kovalarken buldu ölümlerin en güzelini…Düşmüş olduğu yerde ve onu çok ululadılar.
Solon’dan, Tellos’un mutluluğunu dinlemekten sıkılan Kroisos,”Ondan sonra kim gelir, senin bildiğin?”.. der… “Onlar “ dedi Atinalı. “Klobis ve Biton’dur. Argos soyundan olurlar, namuslarıyla yaşayacakları kadar varlıklıydılar, kolları da güçlüydü…Argonlular, Here onuruna bir bayram kutlaması yarışlarındaki (gayretlerini ve başarılarını)… orada bulunan bütün inanç sahibi kişiler gözleriyle gördüler, bundan başka, bu davranışları ölümlerin en tatlısıyla taçlandırıldı…
Solon ikinci sırayı da bu genç adamlara vermiş oluyordu. Kroisos öfkelendi. “Atinalı yabancı…” dedi,” Ya biz, bizim MUTLULUĞUMUZU, sen hiçe sayıyorsun ki bu basit insanları koyuyorsun, ikinci sıraya?”….
Atinalıya pek değer vermeyen Kroisos, hoşuna gidecek sözler(İŞİTMEZ)… Eldeki şeyleri hor görüp, her şeyin sonuna bakmayı öğütleyen dar kafalı adamı(Solon’u) kapı dışarı eder.
Solon gitti… Solon gider gitmez bir rüya girdi uykusuna, oğlunun başına gelecek belayı gösterdi ona.
İki oğlu vardı. Biri Yaradan’ın gadrine uğramıştı, öbürü her bakımdan önde gidiyordu. Adı Atys’ti. Rüyanın Kroisos’a gösterdiği oydu. Ucu demirli bir kargıyla vuruluyordu. Uyandıktan sonra bu gördüğü rüya üzerine derin düşüncelere daldı, korkmuştu, ilk iş olarak oğlunu nişanladı;
Lydia(Manisa yöresi) ordularını komuta etmeye alışmış genç adamın elinden bu görevi aldı; savaşta kullanılan kargının ve benzeri silahların kısa, uzun ve her çeşidini, nerede olursa olsun toplattırdı; “ne olur, olmaz… oğlumun başına düşer” diye korkuyordu.
Oğlu evlenme törenleriyle uğraşırken bir adam geldi Sardes’e, kaderin kurbanı olmuş, eli kana bulanmıştı. Doğuştan Phrygialıydı. Kral soyundan. Düğün töreninden sonra, Kroisos sordu;” Nerelisin? Kimsin?”…
“Ey Kral, Phrygialıyım…. Adım Adrastos , Midas’ın oğlu Gordias babam olur. Kardeşimin birini istemeyerek öldürdüm, babam her şeyimi elimden aldı ve beni kovdu.”
Kroisos ona şöyle seslendi : “Hatırını saydığım kişilerin oğlu dostlar arasına geldin.”
O sıralarda Mysia’nın Olimpos dağı yörelerinde azman bir yaban domuzu türemiş. Msyia köylülerinin ekinlerini silip süpürürler , köylüler hayvanları yakalayamaz … Sonunda Msyia elçileri, Kroisos’a baş vurdular. Kroisos; “Oğlum için ısrar etmeyiniz. Yiğit Lydialılara sizi beladan kurtarmaları için candan yardımcı olmalarını söylerim” dedi.
Kroisos’un oğlu bu karara karşı çıkar, babasını ikna eder, ve Msyia domuz avına, Adrastos’la birlikte katılır. Avlanma sırasında; Adrastos’un kargısı, domuz yerine Kroisos’un oğlunu öldürür…”
Kroisos’un korkulu rüyası gerçek olur.”
“KROİSOS iki yıl acısının üstüne kapandı…”
Kaynak; Hasan Ali Yücel Serisi, Türkiye İŞ Bankası Kültür Yayınlarından;”
HERODOTOS TARİH Syf;18-25(30-46. bölüm) özet alıntıdır.
1975 sonrası yıllarda dünya silahlanma yarışı içindedir. “Nötron bombasına, hayır” gösterilerine katılıyoruz, ama “Nötron” nedir bilmiyoruz. Sonra öğrendik; “Üretim araçlarına zarar vermeyen ve canlıları yok eden şemsiye bombası, atıldığı alanı savaşsız teslim almaya hedefliymiş” anlatımlardan bunu anladı * İ D U R A K İ *.
O günlerden, bu günlere 45 yıl geçti, ne silahlanma yarışı bitti ne, savaşlar sona erdi, savaşsız sömürüsüz bir dünya hayal ederken “Kovid -19 ” tüm dünyayı şemsiyesi altına aldı. Dünya ülkeleri koronaya savaş halinde. “Sonumuz hayra kala (Azerice…)
Bana Korona’dan bir şey olmaz diyenlere çağrımdır;
“ OLMAZ, OLMAZ” DEME;
“OLMAZ” BAL GİBİ OLUR.