featured

SOKAK

Yine aynı sokaktaydı. En sevdiği sokaktı burası. Uzun upuzun sonsuzluk gibi geliyordu. Oysa birkaç kıvrımda son buluyordu. Anlamsız bir şekilde sokağın kıvrılması hoşuna gidiyordu.

Bu kıvrıntılar hem açıklık hem gizlilik hissi veriyordu. Kadın bir şeyi sevmek için yine sebep aradığını fark etti. Kendisine bunu bırakması gerektiğini hatırlattı. Seviyorsa seviyordur. Neden bulmak ya da açıklama yapmak zorunda değildir.

Kadının canı sıkkın ise bu kıvrımların her birine bir hüzün ya da bir hayal kırıklığı bırakarak sokağın ruhunda kaybolmayı tercih ediyordu. Sokağın kıvrımlarına kaç kişiyi gömdüğü bilinmez. Sadece kendi bilebilirdi.

İşte yine öyle bir gündü. Sokağın baktığınızda hemen bitiverecekmiş gibi olan kısmından girmişti. Akşam güneşi sırtından vurarak vedalaşıyordu. Her şeyin üzerini örten karanlığa az kalmıştı.

Akşamın bu saatlerini hiç sevmiyordu. Hep sonu çağrıştırıyordu. Oysa gün bitiyor ama her son gibi yeni bir başlangıç vardı gece başlıyordu ve geceyi çok seviyordu. Gece onu diyardan diyara götürüyordu.

Çok sevdiği bu sokak öyle ağaçla, güzel bir yazı ile falan da başlamıyordu. Sokağın iki tarafında iki büyük çöp konteynırı bulunmaktaydı. Burnunuzu biraz kapatarak geçiyordunuz bu girişi. Girişteki bu görüntü ve kötü koku sanki arkada ki gizli bahçeyi saklar gibiydi.

Aslında kadın bunu hayata benzetirdi. Hayatında zor ve kötü taraflarına katlanamazsak, bizim için sakladığı gizli bahçeleri asla keşfedemezdik.

*

Mutluluğunu çoğu zaman bu sokakta yaşıyordu.  Çok mutluysa hemen sokağın ikinci kıvrımında yer alan erguvanlı kafeye otururdu. Mutluluk içeceği kesinlikle karadut suyu idi. Erguvanların altında sevdiği dostları ile oturuyor, bir de karadut suyu içiyorsa; işte böyle zamanlarda gökyüzü bir kol uzantısı gibi gelir tüm yıldızları saçında hissederdi.

Belki de sokağın ruhu böyle hissettirirdi. Yıllardır bu sokak evi gibi olmuştu. Sokakta yer alan tüm evleri ve esnafları neredeyse tanırdı. Sokağı bu kadar değerli kılan belki de orada yaşayan bu güzel kişilerdi.

Bir yeri güzel yapan yaşanası yapan sevdiklerimiz değil miydi? Anlaşabildiklerimiz, anlayanlarımız. Yaşam onlarla anlamlı değil miydi? Yoksa nerede ne kadar yaşadığının ne önemi vardı.

*

Mutluluğun en çok yaz akşamlarına yakıştığını düşünüyordu. Saçma olsa da böyle düşünmeyi seviyordu. Böyle zamanlarda kırmızı rujunu sürmeyi,  bir şeyler anlatmayı,  koca koca kahkahalar atmayı seviyordu.

Hayat diyordu! Her zaman umut, kahkaha ve mutluluk…

Mutluluk kadının yaratıcılığı, zihninin farkı yakalayabilmesini, benzerlikleri ilişkilendirmesini kolaylaştırıyordu.

Bunları yapamadığı zamanlar da vardı. Mutlu olduğunda her şeyi, hayata karşı tüm temkinlerini bıraktığı, duvarlarını indirdiği, gardını düşürdüğü zamanlar da vardı. Nasıl bu kadar pervasız olduğunu düşündü. Sonra geldi ve geçti dedi. Son yıllarda yaptığı en iyi şeylerden biri fazla düşünmeden anı yaşamak idi.

Mutluluğun aranacak bir şey değil, yaşanacak bir şey olduğunu birçok insana göre erken öğrenmişti.

Bundan dolayı hayatını kimin ne söylediğini, neden söylediğini araştırarak geçirmek istemediği anladığı zamanlardan bu yana hep mutluydu. Hatta annesinin ona en önemli mirasıydı. Yaşadığı anın değerini bilerek, keyif alarak, keşke demeyerek, sonrayı zamanı gelince sonra düşünmek.

Hayata her an elinden gidiverecek değerli bir an gibi yaşamaya çalışırken planlarını yıllarca sürecek gibi yapmaya başladığından beri mutluluk kafesinin bir sonraki kıvrımında yer alan çıkıntıda oturmayı çok seviyordu. Bu çıkıntıda eski bir dibek taşı vardı. Dibek taşının üzerine oturur ve neredeyse hayatı ile ilgili tüm kararları burada alırdı.

Her şeyin iki yüzü olduğu gibi hüznü hayatından tamamen kovmamıştı.

Ne demişti. İnsan mutluyken şarkının melodisini dinler, hüzünlüyken sözleri anlar…

Mutluluk her ne kadar yaratıcılık ise hüzün de bir o kadar derinlikti kadında. Eski zamanlar, hep bu derinlikte yaşadığı zamanlardı.

Dibek taşının üzerinde iken kafasında bir derya vardı sanki. Kafasındaki deryayı aşmaya çalışırken sokaktan geçenleri izlemeye başladı.

Hayatın en önemli püf noktalarından birinin bu olduğunu düşünüyordu. İstemediği bir durumda ise zihnini hemen farklı bir alana yönlendirmek.

Bu sokakta bunu çok rahat yapabiliyordu. İşte falcı abla da gelmişti. Kendisini şimdi artık onun çizeceği kadere bırakma zamanı ve derinliklerden sığlara çıkma zamanı idi.

 

Müzik önerisi: https://youtu.be/Yam5uK6e-bQ

Döndü Polat’ın tüm yazıları için tıklayın…

https://www.balikesir24saat.com/author/dondu-polat

 

 

0
sevdim_bunu
Sevdim Bunu
0
_ok_sevdim_bunu
Çok Sevdim Bunu
0
g_ld_rd_
Güldürdü
0
karars_z_m
Kararsızım
0
bu_ne_bi_im_bi_ey
Bu Ne Biçim Bişey
0
k_zd_rd_n_z_beni
Kızdırdınız Beni
SOKAK
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Balikesir24saat ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!