“Koronovirüs”ün ardından günlük yaşamlarımız altüst oldu. Herkes kendini ve çevresindekileri koruma derdinde, hiç durmadan “Evde kal” çağrıları yapılıyor. Ancak birçok insanın “koronovirüs”ten korunmanın yanında eve ekmek götürme derdi de var. Zengin için “Evde kal” demek kolay ama fakir fukara hem can hem de ekmek derdinde. Gerçekten ekmeği için sokakta olanları bir tarafa bırakırsak bir de yalnızca gezmek, alışveriş yapmak için sokaklarda bulunan birçok insanı da görüyoruz. Özellikle yaş almış insanlara durumun ciddiyetini iyi anlatamadık. Eğer bu şekilde sokağa çıkmalar devam ederse bu savaşı kaybederiz.
Bunun yanında salgının ciddi psikolojik sorunlara yol açtığını, belirli bir kesimin de evlerinde anksiyete nöbetleri yaşadığını biliyoruz… Toplum olarak duyarsızlık ve aşIrı duyarlılık kavramlarına sıkışmış durumdayız. İkisi arasındaki dengeyi sağlayan kişi sayısı ne yazık ki çok az. Duygusal toplumuz, kaderci toplumuz. Ne yazık ki bilimi temel alarak disiplinli bir şekilde felaketlere ya da olaylara yaklaşma refleksine sahip değiliz.
SIKIYÖNETİM DEĞİL AÇIK YÖNETİM
Salgının başlamasının ardından devletin bu süreci yerelde ve genelde şeffaf bir şekilde yöneterek sayıları net bir biçimde açıklaması gerektiğini birçok kez dile getirdim. Geldiğimiz noktada virüs bulaşanların ve ölenlerin bilgileri artık yaşamsal önem taşıyor. Bu kişilerin yaş aralıkları, bulunduk yerleşim yerleri, birbirleriyle yakınlıkları, yaşadıkları diğer hastalıklar virüs konusunda bilim dünyasının çıkarımlar ve analizler yapmasını sağlayacak. Son açıklanan veriler yalnızca il bazındaydı ve bu veriler gerçekten yetersiz. Bizler için bu gibi felaket anlarında en önemli değer demokrasiye bağlılık ve şeffaflık olmalı.
Bir diğer önemli konu da yaşadığımız süreçte OHAL ya da sıkıyönetim gibi kavramların dillendirilmesi. İnsanlar sokağa çıkma yasağı ile bu kavramları karıştırıyor. Aslında sıkıyönetim ya da OHAL ilan edilmeden de sokağa çıkma yasağı uygulanabilir. Kaldı ki devlet OHAL ya da sıkıyönetim ilan ettiğinde ‘ekonomik destek uygulamak zorunda’ gibi bir kanun yok. Bugün evine ekmek götürme derdinde olanların yanında esnafa, işçiye kısacası ekonomik olarak sıkıntı içinde bulunan her kesime devlet desteği sağlanmalı. Sağlanmalı ki insanların devlete duyduğu aidiyet güçlensin.
Bugün toplumun büyük kesimi hem karnını doyurma hem de virüsten korunma derdini bir arada yaşıyor. Bizler bu ülkeye vergisini ödeyen, emeği ile katma değer sağlayan insanlar olarak devletten felaket anlarında ekonomik destek bekliyoruz. Yurttaşlık hakkı kapsamında değerlendirilmesi gereken bu talepler de gayet doğal olarak karşılanmalı ve yerine getirilmeli.